Okul öncesi eğitimin önemi

Çocuğunuzun yavaş yavaş kalem tutmayı, makas kullanmayı, bilinçli olarak resimler çizmeyi öğrendiği ve sosyal bir varlık olmanın bilincine vardığı okul öncesi eğitim süreci boyunca, çocuğunuz hem psikolojik hem de fiziksel olarak çok önemli bir gelişim gösterir.

Okul öncesi yaşlar, bir çocuk için en önemli dönemdir. Psikolog Serap Duygulu, "İlk Çocukluk Dönemi olarak bilinen bu dönem 0-6 yaşları kapsar ve hem aile için hem de çocuk için bilinenin ötesinde bir önem taşır. İlk Çocukluk Dönemi’nde çocuklar, dünyaya geldikleri andan itibaren inanılmaz bir hızla çevrelerinde gördükleri ve duydukları her şeyi öğrenerek hafızalarına kaydederler" diyor. Ancak ailelerin, küçük bebeklerin birçok şeyi algılamadıklarını, çevrelerinde olup bitenlerin farkında olmadıklarını düşündüklerini ve çok önemli bir yanlış yaptıklarını da sözlerine ekliyor.

Çocuklar her şeyin farkında

Çok küçük bile olsalar, çocuklar çevrelerindeki her şeyin farkındadırlar ve beyinleri sürekli olarak kayıt halindedir. İşte bu nedenle her yaştaki çocuklar için ama özellikle okul öncesi dönemdeki çocuklar için eğitim, ciddi önem taşır. Sürekli gelişme halinde olan beyinlerine doğru ve sağlıklı bilgi akışı sağlamak zorundasınız.

Okul öncesinde bir eğitim kurumuna devam eden çocuğun bilişsel gelişiminin, böyle bir şansı olmayan akranlarına göre kesin olarak daha ileride olduğu biliniyor. Yine yapılan araştırmaların ortaya koyduğu sonuçlara göre, böyle bir eğitim kurumuna devam eden çocuklar, hem zihinsel hem de psikolojik olarak çevresiyle uyum içinde yaşayan bireyler olarak yetişiyorlar. Üstelik fiziksel olarak da akranlarına göre daha güçlüler.

Bu fiziksel olarak güçlü ve dayanıklı olma konusu oldukça ilginç... Genellikle aileler, çok sık hasta olacakları korkusuyla, çocuklarını topluca yaşanılan ortamlara sokmaktan çekinirler. Oysa bu tür ortamlar, bu açıdan çok önemli bir işleve sahiptirler. Çocuklar okula başladıklarında, evet çok sık hastalanırlar ama bu hastalıklara karşı da direnç kazanırlar. İlkokula başlayana kadar, çocuğunuz, bu savunma mekanizmalarını oluşturur ve aslında pek çok çocuk hastalığını bu yaşlarda geçirmiş olur. Dolayısıyla da ciddi olarak eğitim hayatları başladığında, bu tür çocuk hastalıkları nedeniyle uzun sürelerle okuldan uzak kalmak gibi bir sıkıntı yaşamazlar. Okul öncesi eğitimin çok fark edilmeyen böyle bir yararı daha vardır.

Günümüzde, özellikle büyük şehirlerde, ailelerin daha bilinçli davrandıklarını ve çocuklarını ilkokul yaşı olan altıyı beklemeden kreş, yuva ve anaokulu düzeyindeki kurumlara gönderdiklerini görüyoruz. Bu eğitimin, çocukların gelişimine olan katkıları yadsınamaz. Önerimiz, çocuğun çok zorunlu şartlar olmadığı sürece, en az üç yaşına kadar annesinin yanında kalmasıdır. Üç yaşından sonra, yarım günlük oyun gruplarıyla başlayarak bir eğitim kurumuna devam etmesi ve dört yaş civarında da tam güne geçmesi, çocuğunuzun uyumunu kolaylaştırması bakımından önemlidir.

Psikolojik faydaları

Bilindiği gibi okul, bir çocuğun ailesi dışındaki ilk toplumsal ve sosyal çevresidir. Bu çevrede öğreneceği yeni bilgiler ve kazanımlarla çocuğunuz, ileri yaşlarda karşılaşacağı sorunları çözme becerisi kazanır ve kendine özgü başa çıkma yöntemleri geliştirir. Üstelik okul öncesi eğitim alması, çocuğunuzun okul sendromu olarak bilinen ve pek çok çocuğun sıkıntı yaşamasına neden olan bazı sorunları yaşamadan okul hayatına geçiş yapmasını kolaylaştırır.

Okul öncesi eğitim süreci boyunca oyun etkinlikleriyle beraber, çocuğunuzun motor ve ince kas gelişimi başlar: Yavaş yavaş kalem tutmayı, makas kullanmayı, bilinçli olarak resimler çizmeyi öğrenir ve ayrıca sosyal bir varlık olmanın bilincine de sahip olur.

Okul öncesi eğitimiyle birlikte çocuğunuz, arkadaşlarıyla paylaşmayı, uyum içinde ve beraber hareket etmeyi, karar almayı, sorunlara çözüm üretmeyi, muhakeme yapmayı ve kendisi olmayı öğrenir. İşte bütün bu faydaları nedeniyle, son yıllarda eğitim konusundaki her vurguda "Yedi çok geç" sloganı kullanılıyor.

Gerçekten de yedi yaş çok geçtir ve bir çocuğa ne verilecekse, ilk çocukluk dönemi olan 0-6 yaşlar arası verilmelidir. Bilindiği gibi insan beyninin gelişiminin yaklaşık olarak yüzde 80’lik bölümü de altı yaşa kadar tamamlanır. Durum bu kadar önemlidir ve okul öncesi eğitim çok ciddiye alınmalıdır.

Bir dilek tuttuk!

Geçen hafta tamamen tesadüfi bir şekilde Ayşe abla ile tanıştım. Yaşama sevinci içimi ısıtan Ayşe Durul ablamla...

Bir toplantı için sabah Ortaköy’den geçerken, Radison SAS Otel’in hemen yanında, Kerem Görsev’in Jazz Bar’ının hemen altında bulunan minicik takıcıyı yanımdaki arkadaşıma gösterdim. "Her geçişimde kapalı olur burası, girmek hiç kısmet olmadı" dedim.

Dönüşte yine aynı yerden geçerken, bu kez açıktı o minik dükkan. Son bir yıldır en az 15 kez önünde durup da vitrinine baktığım, her seferinde kendi kendime "Neden hep kapalı burası?" diye sorduğum o yer açıktı işte...

Kendimizi içeriye attık. Derken bir baktık ki, daha aradan bir saat geçmeden biz dört kadın oturmuş, yaşamayı konuşuyoruz, hayatın ne güzel olduğunu konuşuyoruz, insanın eğer isterse neler yapabileceğini konuşuyoruz.

Ayşe abla kanser olmuş, "Bu şeyi yok sayıyorum, yaşayacağım" demiş, başarmış, yenmiş. Ne ressam, ne takı tasarımcısı aslında... Ama içine ruhunu kattığı takı tasarımlarıyla hayata yeniden bağlanmış. Şans için, iyi yaşamak için, mutluluk için, sağlık, aşk ve huzur için, insanların dileklerinin gerçekleşmesine kendince destek olmak için, simgeli şans bilekleri yapmış. Şu anda Monaco’da bile satılan, Avrupa ve Amerika’dan müşterileri olan bir marka yaratmış böylece. Markasının adını da "Bu benim" demek isteğiyle "Osenmi" koymuş.

İş hayatında başarıya ulaşmış herkesin ardında bu tip hikayelerin bulunduğuna inanan bir kadın olarak, gurur duydum. Kolay değil yaptığı iş...

Bir dilek bilekliği aldım ondan, kendi elleri ile bağladı. "Gezegenin tüm enerjisi senin olsun" dedi, sıkı sıkı sarıldı. Sonra gözümün içine baktı, "Ne diledin?" diye sordu. "Kız bebek" dedim. Ama söylerken gözlerim doldu. Elimi tuttu, ilk kez benim gibi biri gördüm karşımda... "Kalbinden istedin, işte bu yüzden olacak" dedi. İçim umut doldu...

Ertesi gün oğlumun doğum günü diye bir tane de oğluma bağladı. "Söyle ona, kendisi için güzel bir dilek tutsun" dedi. Eve gelip anlattım, bilekliğini koluna taktım. Sonra ben de Ayşe ablanın bana yaptığı gibi ona sarıldım. "Ne diledin?" diye sordum. "Bebek kardeş diledim annecim" dedi. "Ama kız olsun" diye de ekledi.

Şimdi gerçekleşmesi şart oldu değil mi?

İyi hafta sonları diliyorum, tüm annelere, tüm anne adaylarına ve benim gibi tekrar tekrar doğurmak isteyen bebek sevdalılarına...

Küçüklere oyun büyüklere yazlık sinema keyfi

Havuz başındaki şezlonglara veya minderlere uzanıp içeceğinizi yudumlarken, büyük şehrin karmaşasından uzak şekilde sinema keyfi yapmaya ne dersiniz? İşte bu ayrıcalık, hazirandan eylül ayına kadar her hafta çarşamba, cuma ve pazar günleri, Bonus Premium Cinecity Trio’nun 21.30 seansında sunuluyor. Üstelik siz keyfinizi sürerken, çocuklarınız da Bal Peteği Çocuk Kulübü’nde uzmanlar gözetiminde eğlenceli saatler geçiriyor. Ayrıntılı bilgi: (216) 315 10 10

Akşam yemeğinde buluşun

Müdavimi olacağınız lezzetlerle tanışmak için uygun bir zaman arıyorsanız, Babalar Günü bunun için çok güzel bir fırsat. Ailece keyifle vakit geçirebileceğiniz bu mekan, mönüsüne yeni eklenen tatları, ferah mekan anlayışıyla yenilenen dekoru ve verdiği kaliteli hizmetiyle babaların çok hoşuna gidecek. Ayrıntılı bilgi: (216) 372 37 49

Babalar ve çocukları

için hafta sonu kaçamağı

Caddebostan kampları tarafından, 14-15 Haziran tarihlerinde "Babalar ve Çocuklar Kampı" düzenleniyor. Kontenjanı 20 baba-çocuk ile sınırlı olan kamplara, 6-15 yaş grubu çocuklar katılabiliyor. Kartepe Green Park Otel’de düzenlenen kamplar, babaların çocukları ile özel ve anlamlı bir hafta sonu geçirmesini sağlıyor. Yoğun iş temposundan sıyrılıp çocuğunuzla gönlünüzce vakit geçirmek istiyorsanız, tutun eşlerinizin elinden ve doğa ile bütünleşin. Ayrıntılı bilgi için: (216) 470 69 70

Şakacıktan Doktor Deyzi

Deyzi, doktor olup arkadaşlarına yardım etmek istiyordu. Gufi’nin ağrıyan burnunu iyileştirdiğinde, doktor olacağına gerçekten inandı. Hatta, şakacıktan doktor çıkartması bile kazanabilirdi. Bunu duyan arkadaşları yardımına koştu. Şakacıktan hasta oldu. Doğan Egmont
Yazarın Tüm Yazıları