O masadakilerin adı bende saklı

OLAY aynen şöyle gelişti.

Geçen cumartesi saat tam 12.31’de “Berrak” isimli bir tekne Bebek’te, Koru Kahve’nin önünden Boğaz’a açıldı.
Teknenin üst tarafı bar olarak düzenlenmişti.
Alt katta ise 8 masa hazırlanmıştı.
Gemide, “kırmızı halı” tarifine uygun bir erkek “Celebrity” (Ünlüler) topluluğu vardı.
Tam kadroyu alamadım, ama şimdi sayacağım isimler yeterli olur sanırım.
Cem Boyner, Cem Hakko, Önder Fırat, Osman Çarmıklı, Erol Aksoy, Cefi Kamhi, Sinan Dereli, Celal Çapa, Atilla Türkmen, Zeki Uçdoğan.
Anlayacağınız bir gemi dolusu erkek...
Hem de tam yaşında yani...
Hani daha çok konuşup, daha az iş yapacak yaşta.

Ev sahibi, İskender Atakan’dı.
İstanbul’un ünlü işadamlarını bir partiye davet etmişti.
Dediğim gibi tekne saat tam 12.31’de Bebek’ten demir aldı.
Öğrendiğime göre, partinin içki sponsoru da Chivas viskileriymiş.
İlk viskiler tekne Bebek’ten ayrılırken alındı.
Tekne, Garipçe Köyü’nün önündeki Büyük Liman’a demirledi.
Orada, bu tekneden büyük endüstriyel tipte büyük bir balıkçı teknesine geçildi.
Ağlar atıldı.
Balıkların toplanması seyredildi.

Buraya kadar, sıradan bir Boğaz partisinden farklı bir şey yoktu diyebilirsiniz.
Ama var...
Garipçe Köyü’ne gelmeden önce teknede çok eğlenceli bir erkek geyiği başladı.
Çünkü misafirler, yemek yemek üzere teknenin alt katındaki salona davet edildiklerinde şöyle bir manzara ile karşılaştılar.
İskender Atakan, 8 ayrı masaya sekiz ayrı balığın adını vermişti.
Normal.
Herkes masasına geçebilirdi.
Ancaaak... O an maraza çıktı.
Çünkü masaların isimleri ilginçti.
Birinde “Torik” yazıyordu.
Ötekilerde, “Balina”, “Lüfer”, “Palamut”, “Kılıç”.
Maraza geriye kalan o iki isimden çıktı.
Unutmayın bu bir erkek partisi ve...

Son iki masadan birinin adı “Kalkan”dı.
Öteki ise “Hamsi”.
İşte o noktada, erkek şuuru vodvile dönüştü.
“Kalkan” masasına düşenler, gidip keyifle masalarına oturdu.
Ancak “Hamsi” masasında büyük arıza vardı.
Kimse bu masaya oturmak istemiyordu.
Üstelik, en irikıyım misafirlerden biri, “Hamsi” masasına düşmüştü.
“Aramızda bir insider” (içerden bilgi veren) var” diye bağırıyordu.
Bu arada küçük bir rüşvet dolabı da dönmeye başladı.
“Hamsi” masasına düşenler, rüşvet karşılığında “Torik” veya “Kalkan” masasına geçmeye uğraşıyordu.
“Hamsi’yi al, Kalkan’ı ver” mezadı nafile turlar attı.
Çünkü alan vardı da, ‘Kalkan masasından’ kalkmaya hazır kimse yoktu.
Her masada, o masanın adını taşıyan yaka kartları hazırlanmıştı.
“Kalkan” masasına oturanlar hemen kartlarını taktılar.
“Hamsi” masasındakiler ise kartları anında yok ettiler.

Şimdi gelelim asıl bilgilere.
“Hamsi” masasına düşenler kimdi?
Onların “Adı bende saklı”.
Tabii ki bu, “Off the record” bir bilgiydi ve sözümü tutacağım.
Ancak şunu fısıldayabilirim.
Mudo (Mustafa Taviloğlu) da davetliymiş ve yeri “Hamsi” masasındaymış ama davete gelmemiş.
İçerden bilgi aldı da mı gelmedi, yoksa onu erkek geyiğinden Allah mı korudu bilmiyorum.

Biliyorum, kurtuluş yok; yine o meseleye geleceğiz.
Bir kısmınız diyecek ki, koskoca yazar bunlarla mı uğraşır.
Haklısınız “koskoca” yazar uğraşmaz.
Ama ben minnacık bir yazar olduğum için uğraşırım.
Çünkü hayatın sadece ciddi meselelerden ibaret olmadığına inanırım.
Kasvet üzerimize basınca, böyle çocukça geyikler beni daha da çok sarıyor.
Kaçıp kurtuluyorum.
Şimdi gelin siz de kabul edin ki, bu, sıradan bir siyaset yazısından çok daha eğlenceliydi.
Onlar yaşarken eğlendi.
Ben yazarken eğlendim.
Siz de okurken eğlenirsiniz umarım.
Unutmayın bayram haftasına girdik.
Ağır ağabeylerin, kendilerinden de ağır siyasi yazıları için birkaç gün sabredin.
Bayramdan daha da bilenmiş, daha da ağır döneceklerine emin olun.
Biliyorum memleketin bunca meselesi varken, bayram onlara zehir...
Meydan bize kaldı.
Biz de az değiliz yani, elimize fırsat geçti mi hiç kaçırmıyoruz.
Liberal boşluk hemen bir sitcom’la dolduruluyor.
Yazarın Tüm Yazıları