Mutluluk ancak çaba harcayarak elde edilir

Bu haftaki öykü, başlı başına bir yorum. Bu nedenle ben yorum yapmıyorum...

Haberin Devamı

Çünkü en önemli yorumu mektubun yazarı okurum ve terapisti yapmış. Bana söz kalmamış...

Her ne ararsan kendinde ara

Sevgili Güzin Abla, size oldukça ilginç evlilik öykümü ve aile terapisinin evlilikleri, insanın kişiliğini ne kadar değiştirebildiğini anlatacağım.
Çocukluğum maddi açıdan zorluklar içinde geçti. Bu şartlarda büyüdüğümden asla para harca-yamazdım. İyi bir evlilik yaptıktan sonra bile bu böyle sürdü.
Eşim, benim istediğim fiziksel ve psikolojik özelliklere sahipti. Birçok şirket sahibi olduğu halde çok alçak gönüllü bir insandı. Yine de ikiz çocuklarım oluncaya kadar çalışmaya devam ettim.
Evde biblo gibi oturuyordum

Evde bakıcılar olduğu halde, eşim çocuklarla benim ilgilenmemi istiyordu. Ben de ona hak verdim, işimden ayrıldım... Evliliğimde ilk seneler çok güzel geçmişti. Ancak bir zaman sonra, hiçbir işe yaramadığımı düşünmeye başladım.

Vakit geçirmek için, ekonomik açıdan çok rahat olan hanımlar-dan oluşan çevreme uyup, zaman zaman oyun oynuyorduk. Yine de kendimde eksiklik hissediyordum. Onlarla görüşmeyi kestim.
ıçime kapanmaya başladığımı hissediyordum. Ev işlerinden pek anlamıyordum. Çocuklarımla çok fazla ilgilenemiyordum, bakıcı vardı. Evde bir biblo gibi giyinip, kuşanıp oturup, duruyordum. Kayınvalidem beceriksizliğimi, zamanımı boşa harcadığımı ima ediyordu. Ne yazık ki haklıydı!
Kendimi yemeye içmeye verdim
ıçimden bir ses, “Her şeyi yık, yak, kır dök” demeye başlamıştı. Kendimi yemeye içmeye verdim. Eşimin işleri çok yoğundu, bana hiç vakit ayıramıyordu. Üstelik benim bu huzursuz halim onu da etkilemeye başlamıştı. Geceleri eve geç gelmeyi adet edindi.
Eşimle aramız gerildikçe, işçi emeklisi olan babam ve annem, “Biz sana dememiş miydik, davul bile dengi dengine” diyorlardı.
Bu arada para harcamaktan hep kaçınan ben kendimi çılgın gibi alışverişe vurdum. Ama aldığım hep altın, pırlanta gibi takılardı. Sanki ailemin de etkisiyle geleceğe yatırım yapıyordum, ya bir gün evliliğim biterse diye...
Bu arada ikizlerim 5 yaşına gelmişlerdi. Ancak onlarla istediğim gibi ilgilenemediğim için daha çok babalarına ve babaannelerine yakınlaşıyorlardı.
Eşimi kendimden uzaklaştırma nedenimi biliyordum. Kaprislerim, öfke nöbetlerim buna sebep olmuştu. Artık aynı odada bile yatmıyorduk. Çok mutsuzdum...
Terapistle konuşunca kendimden utandım
Görüştüğüm bir tek kız arkadaşım vardı. Onunla bir kafede otururken, bana bir kitap uzattı.“Okudum, çok beğendim. Sen de oku” dedi.
Kitabın adı: “Kişilik ve Özgü-ven”di. Yazarını ise sanki tanır gibiydim... Prof. Dr. ılkay Kasatura... Birden sizin köşenizde okurlarınızdan bu psikoterapist için gelen teşekkür mektuplarını hatırladım.
Kitabı içercesine okudum, bu uzmanı bulmaya karar verdim. Kendisine ulaşıp, randevu aldım.
Kasatura ile konuşmaya başladıkça, kendimden utandım. Bütün yüksek tahsilime rağmen, kendimi asla geliştirmemiş olduğumu, hâlâ ailemle yaşadık-larımın etkisinde kalarak, para
biriktirme çabalarımın ne kadar saçma olduğunu, bu anormal cimriliğin benim ruhumu etkilediğini, kişiliğimi baskıladığını da öğrendim.
ılkay Hoca’ya açıldıkça, ona inandım, güvendim. “En önemli yatırım, insanın kişiliğine yaptığı yatırımdır. Mutluluk ancak çaba harcayarak elde edilir” diyordu.
Eşim değişimimi mutlulukla karşıladı
Gerek gördüğüm terapi, gerekse okuduğum kitap bana önce kendime güvenmem gerektiğini öğretti. Psikolojik testler sonucu ortaya çıkan yeteneklerimi geliştirmeyi de öğrendim.
Diyetisyen kontrolünde ciddi bir kilo verme savaşına giriştim.
Eşimi ikna edip, tekrar iş hayatına dönmeye karar verdim. şu anda çalışıyorum ve kendimden son derece memnunum. Ve tabii en önemlisi, ben özgüvenimi kazandıkça, evdeki gergin ortam da yok oldu. O da bendeki bu değişimi mutlulukla karşıladı. “ışte sevdiğim kadın! Bu mucizeyi yaratan uzmana ne kadar teşekkür etsem azdır” dedi.
Gördüğünüz gibi, bazen bir terapi, bir kitap, bir uzmanın sıcak yaklaşımı ve öğütleri, insanın kendini kazanmasına yol açıyor, evliliğini kurtarabiliyor. Darısı tüm mutsuz kadınların başına.
Rumuz: ıstanbul’dan huzursuz

Yazarın Tüm Yazıları