Mürekkep mütemmim cüz değildir

OSMANLICA başlık kullanmak zorunda kaldım. Mütemmim cüz'ü bugünkü Türkçeye ‘‘tamamlayıcı unsur’’ olarak çevirebilirim. İşin polisiye yanı, yasal durumu beni ilgilendirmiyor.

Uzanlar'la Galatasaray arasındaki kavgada sorun bir mürekkep renginde odaklanınca, işe kırtasiye karıştığından, davada müdahil sıfatını kazandım.

Galatasaray Kulübü eski başkanı Faruk Süren, senetteki imzanın kendine ait olup olmadığının tespitinde hoşuma giden bir zevk gerekçesi ileri sürmüş:

‘‘Böyle bir senet imzaladığımı hatırlamıyorum. Ben tüm imzalarımı mor mürekkeple atarım. İmza mor mürekkep değilse, benim değildir.’’

Faruk Süren,
kırtasiye zevki, belirleyici seçimi açısından hoşuma gitti.

Bakın, estetik inadın insanı nice badireden, beladan kurtardığına şahit oldunuz.

Yazıp atılan bir kalemle imzalamış olsaydı, bu iddiada bulunamazdı.

Faruk Süren'i yakından tanımıyorum, ayaküstü, kokteyllerde gördüm, dikkat ettiğim yanı, manşetli gömlek giyen biri olmasıydı.

Mürekkep konusundaki seçimini bilseydim dostluk kurardım.

* * *

BELLİ
renk mürekkep kullanmanın faydalarından birini ben de yaşadım.

Eskiden, Babıáli'deyken hesabım Türkiye İş Bankası'nın Cağaloğlu şubesindeydi.

Ben de çeklerimi kahverengi mürekkeple imzalardım.

Bir gün birisi taklide yeltenmiş, bankadan bana telefon ettiler, imzanın rengi kahverengi olmayınca şüphelendik dediler, böylece paramın çalınmasını önledim.

Mürekkep renklerinde ısrar eden birçok kişiyi anımsadım.

Sabahattin Ali, hapishanedeyken yazdığı mektuplarda, özellikle kendisine yeşil mürekkep gönderilmesini istermiş.

Abdülbaki Gölpınarlı'nın emektar Mont Blanc'ı ile siyah mürekkepten başkasını kullanmadığını iyi bilenlerdenim.

Abdülhak Hamid'in ‘‘Makber’’ ile ‘‘Hacle’’yi aynı anda yazdığını söylerler. Birini kırmızı, birini yeşil mürekkeple yazarmış.

Bir zamanların ünlü yazı işleri müdürlerinden, şimdi ONK Ajansı'nın sahibi Osman N.Karaca'yı da bilirim, o da kahverengi mürekkepten başkasını kalemine doldurmaz.

Ben biraz daha hercai gönüllüyüm.

Káğıdın rengine göre mürekkebi değiştiririm.

Şimdi mürekkep kullananların bir başka zevkini de sınamak lazım.

Şişelere, tasarımına aldırmayıp sadece kartuş kullanıyorlarsa, birkaç not kıracağım.

Pratiklik uğruna bir ritüeli görmezden gelmek bağışlanmaz.

Mürekkep şişelerini de çok severim.

* * *

ŞİMDİ
az da olsa iyi kırtasiyecilerde, şişe içindeki mürekkebi bulmak mümkün.

Ama ne var ki, kartuş tercih ediliyor.

Eskiden durum neymiş?

Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey'in ‘‘Eski Zamanlarda İstanbul Hayatı’’ndaki (Hazırlayan: Ali Şükrü Çoruk) mürekkep ve mürekkepçilerle ilgili bölümü birlikte okuyalım dedim:

‘‘Beyazıt'ta Mürekkepçiler Kapısı denilen mahalde 40 adet gedikli mürekkepçi dükkánı vardı. Bu esnaf bezir isi, siyah ve sürh mürekkep imal ederdi. Sonradan Avrupa'dan mütenevvi (çeşitli) boyalar vürud etmeye (gelmeye) başladığından ve bunlar yerli mala nisbetle daha ucuz düştüğünden devar-i resmiyede (resmi dairelerde) bile Avrupa mamulátından (ürününden) boyalar istimali (kullanımı) kabul edildi. Yerli mamulátı mürekkepler bittabi tedenni (gerileme) eyledi.’’ (s.245.)

O zamanlar sanırım istediğiniz renk mürekkebi imal ettirmek mümkündü.

* * *

HEMEN
dolmakalemle yazmaya başlayacaksınız.

Mürekkep zevkinizi geliştireceksiniz.

Estetik bir yana.

Bir gün bir davadan, suçlamadan böylece kurtulabilirsiniz.
Yazarın Tüm Yazıları