Muharrem Sarıkaya: Ecevit'in Davos açılımı

Muharrem SARIKAYA
Haberin Devamı

DAVOS

Başbakan Bülent Ecevit, Davos'taki Dünya Ekonomik Forumu'nun ‘‘Batı hálá var mı?’’ toplantısında şu soruyla karşılaşıyor:

‘‘Türkiye'nin AB üyeliği ile Avrupa nüfusunun yüzde 20'si Müslüman olmayacak mı?’’

Ecevit, katılımcının sorusuna şu ilginç karşılığı veriyor:

‘‘Demokrasi ve siyasetin gelişimi ancak laiklikle olabilir. Laiklik olmazsa demokrasi de gelişmez. Biz laik bir ülkeyiz. Avrupa'nın en büyük değeri de demokrasidir. Gerçek bir demokrat iseniz ve konuya bu açıdan bakıyorsanız, bu soruyu sormazsınız.’’

Açıkça söylemese de AB'nin ‘‘Hıristiyan Kulübü’’ olmaktan çıkıp, gerçek laik kimliğine Türkiye'nin üyeliğiyle kavuşacağının altını çiziyor.

Ecevit'in bu sözleri aslında katılımcının ötesinde Avrupa'ya kadar uzanacak bir yanıt oluyor.

Başbakan'ın bu yaklaşımı benzer bir sorunun gelmesini ve bu konu üzerinde tartışma yaratılmasının da önünü kesiyor.

Ecevit, Davos'ta sadece kamunun özelleştirme kapsamına alınan şirketlerinin pazarlamasıyla uğraşmıyor.

Türkiye'nin bölgesindeki etkisini ve geleceğe dönük politikasını da ortaya koyuyor.

Nitekim, İngiltere Başbakanı Tony Blair'den İsviçre Konfederasyonu Başkanı Adolf Ogi'ye ve görüştüğü diğer etkin isimlere kadar, hemen herkes yönelttiği sorularla bu gerçeği kabulleniyor.

Ecevit'e ağırlıklı olarak şu soru yöneltiliyor:

‘‘Rusya Devlet Başkan Vekili Putin hakkında ne düşünüyorsunuz?’’

Ecevit fazla bir şey söylemiyor. ‘‘Genç yaşına rağmen zeki ve tecrübeli’’ demekle yetiniyor.

Sorunun yöneltilmesinden ve yanıtından çok, içeriği önem kazanıyor.

Ecevit'in dört ay önce gerçekleştirdiği ve çok eleştiri aldığı Moskova gezisi ve Putin'le buluşmasının haklılığı ortaya çıkıyor.

O gün eleştirilere kulak asmadan Moskova'ya gidişi, bugün Rusya'yı çözmekle meşgul olan Batılı muhatapları karşısında Ecevit'e güç veriyor.

Ecevit, Davos'ta geçmişten alınan dersler ve geleceğe dönük düşüncelerini de aktarıyor.

Geçmişten alınması gereken dersleri şu üç ana başlık altında topluyor:

1- Etnik milliyetçiliğin yayılması, 2- Teknolojik gelişmenin çevreye verdiği zarar ve iklimsel değişim, 3- Globalleşmenin, beraberinde topluma getirdiği sosyal adaletsizlik.

Gelecek yüzyılın en önemli üç konusundaki düşüncesini ise şöyle özetliyor:

1- Genetik ve nükleer enerjinin insanlık için kullanılması, 2- İnsan hakları ve demokratikleşmede ilerleme sağlanması ve terörizmin önüne geçilmesi, 3- Globalleşmenin ülkelere sağladığı faydalardan toplumlarının da sağlık ve eğitim gibi alanlarda daha fazla çıkar elde edebilmesi.

Ecevit'in önceki gece ortaya koyduğu bu açılımı, dün Davos'a gelen ABD Başkanı Bill Clinton da benzer bir şekilde dile getiriyor.

Davos'ta dört yıldır ismi dahi geçmeyen Türkiye, bu yıl Ecevit, Dışişleri Bakanı İsmail Cem ve ekonomi bürokrasisi üst yönetiminin ortak çıkarması sonucu, bölgedeki ağırlığını ve etkisini sergilediği bir zemin haline geliyor.

Daha beş ay önce ABD'ye giderken ‘‘hasta adam’’ portresi çizilen Ecevit, bu iddiaları tekzip etmekte kalmıyor, geçmişten gelen tecrübesiyle ortaya koyduğu politikalar sonucu Türkiye'nin bölgesinde yeniden etkin bir güç haline gelmesini de sağlıyor.

Yazarın Tüm Yazıları