Model olarak Türk kadını

21 Kasım tarihli Hürriyet gazetesi, burkalarından kurtulan Afgan kadınlarının sesini duyuruyordu: "Türk kadını gibi olmak istiyoruz..."

Türk kadınının, Cumhuriyet döneminde başta seçme-seçilme olmak üzere kazandığı haklar, pek çok İslam ülkesi kadınının rüyasında bile göremeyeceği kadar fazla.

Ancak, kağıt üzerinde gözüken bu haklardan kadınlarımızın ne kadarı faydalanabiliyor, o ayrı mesele.

Eğer Türkiye'ye, İstanbul, İzmir, Ankara gibi metropollerden bakarsanız, pek çok konuda olduğu gibi kadın hakları konusunda da fena halde yanılırsınız.
Türkiye'de kadın haklarının durumuna bakmak için İpek İlkkaracan ve Pınar İlkkaracan'ın "Kuldan Yurttaşa: Kadınlar Neresinde?" başlıklı makalelerini rehber olarak kabul edersek, durumun pek de parlak olmadığını açıkça görürüz.
www.kadiininsanhaklari.org adresinde tamamını okuyabileceğiniz bu makalede, en çarpıcı noktalardan biri kadınımızın eğitim düzeyi.

Örneğin Doğu Anadolu Bölgesi'nde yaşayan kadınlarımızın yüzde 60'ı hiç okula gitmemiş. Yüzde 30'u ise sadece ilkokul eğitimi alabilmiş.

Kadınımızın ev dışında çalışmasına veya kendi işini kurmasına kendisinin karar vermesi neredeyse imkansız. Türkiye çapında yapılan anketlerde, bu kararın yüzde 70, yüzde 80 oranında koca onayıyla verilebildiğini görüyoruz.

Çalışmak isteyen kadının karşısına, "Senin evde yeterince işin var. Yemek yap, çocuklarla ilgilen" veya "Bu eve yeterince para giriyor, senin çalışman gereksiz" cümleleriyle dikiliyor kocası.

Hangi partiye oy vereceği konusunda bile kocasıyla uyumlu olmak zorunda Türk kadını. Batıdaki kentlerde bu durum geçerli olmasa bile, Doğu Anadolu başta olmak üzere, Anadolu'nun büyük bölümünde, özellikle kırsal kesimde, kocasının tercih ettiği, uygun gördüğü partiye oy vermek zorunda.

Kadının nasıl giyineceğine, nereye gideceğine, kimlerle arkadaşlık edeceğine, hatta ailesiyle görüşüp görüşemeyeceğine bile kocası karar veriyor.
Örnekleri çoğaltmak mümkün. Detaylar için daha önce de belirttiğim gibi makalenin
orijinaline bakabilirsiniz.

Bütün bu can sıkıcı istatistikler içinde aslında en önemli olan eğitim seviyesinin düşüklüğü. Eğitimli kadınlar, özgürlüklerinin bilincine varabiliyor ve anayasa ile kağıt üstünde güvence altına alınmış haklarına sahip çıkabiliyor.
Türkiye'de kadın olmak, hala şiddete maruz kalmak, cinsel ayrımcılığa tabi tutulmak, ikinci sınıf yaşamak demek. Hürriyet'te 25 Kasım 2000'de, Kadının İnsan Hakları Projesi'ne dayanılarak verilen haberde, Türk kadınının 7 tür şiddete maruz kaldığı vurgulanıyordu:

1- Fiziksel şiddet

2- Duygusal şiddet

3- Ekonomik şiddet

4- Cinsel şiddet

5- Tehdit

6- Çocuğu kullanmak

7- İzole etmek

Yani 21'nci yüzyılda Türkiye'de kadın olmak hala zor.

Yazının başına dönersek... Afgan kadınları, Türkiye'deki kadınlara özenmekte elbette haksız sayılmazlar. Ama burada da durumun pek parlak olduğu söylenemez. Afgan kadınları diledikleri modeli seçmekte özgür. Ama kağıt üstünde elde edilen hakları uygulamak, maalesef tıpkı Türkiye'de olduğu gibi her zaman mümkün olmuyor...
Yazarın Tüm Yazıları