Moda kahramanı mı yoksa kurbanı mı

Yok yok, orası belli oldu; biz gündemi örtü üzerinden belirlemeye fena alıştık. Şimdi türban out, poşu in. 125x125 santimde kıyamet kopuyor, gencecik bir adam neredeyse iki yıldır cezaevinde tutuluyor. Savcılık iddianamelerinde poşu, delil olarak yer alıyor. Moda kurbanı olmak dedikleri yoksa bu mu? Aman yanlış anlamayın, bu bir moda yazısıdır!

Haberin Devamı

“Bir tür kenarları saçaklı, ipek, pamuk, yün vb.’den yapılmış başörtüsü”. Doğu ve Güneydoğu’da puşi denen, TDK sözlüğünde poşu olarak yer alan ‘aksesuvarın’ tanımı bu. Global bir moda haline geldiğinden beri farklı renkleri, ebatları çıktı ama geleneksel poşu ya siyah olur ya kırmızı. Diğer ‘fular’lara kıyasla biraz büyüktür, 125x125 santim civarındadır. Dünyanın neresine gitseniz, boynunda poşu olan bir gence rastlarsınız. Pek çok Hollywood ünlüsünün poşulu fotoğrafları vardır. Tekstil devlerinin aksesuvar olarak ürettiği poşular daha küçüktür fakat. 
Polis tutanaklarında, ‘boynunda poşu olan eylemci’ olarak geçen, Şubat 2010’da otobüse binmeye çalışırken gözaltına alınan Galatasaray Üniversitesi öğrencisi Cihan Kırmızıgül’ün taktığı poşunun büyüklüğü neydi acaba? Hayır, geleneksel olandan daha küçükse avukatları pekâlâ müvekillerinin moda kurbanı olduğu yönünde bir savunma geliştirebilirdi. Suçun delili Güneydoğu’dan değil, İstanbul Bağdat Caddesi’nden alındıysa, bu da önemli. Satış fişini saklamış mıydı acaba?
Saçma mı geldi?
23 yaşındaki bir üniversite öğrencisinin, İstanbul’da düzenlenen bir eylem sırasında oradan geçtiği ve poşu taktığı için gözaltına alınması, hakkında poşudan başka objektif ve somut bir delil olmaması, fakat o günden beri tutuklu bulunması, üstüne üstlük hakkında 45 yıla kadar hapis cezası istenmesi daha mı mantıklı?

Haberin Devamı

DELİLLERİ NASIL KARARTABİLİR

20 aydır Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nde tutuklu olan 23 yaşındaki Cihan, Galatasaray Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü öğrencisi. Şubat 2010’da İstanbul’un Çağlayan semtinde bir grup, boş bir markete molotofkokteyli atarak kaçtı, görgü tanıkları gruptakilerin poşu taktığını söyledi. Aynı saatlerde arkadaşının evinden çıkan Cihan da boynunda poşusuyla otobüs bekliyordu. Eyleme katılmış olabileceği gerekçesiyle gözaltına alındı. Savcının tahliye istemesine rağmen 21 Şubat’ta tutuklandı. Cihan üç gün önce altıncı duruşmasına çıktı. Savcılık, örgüt üyeliği suçlamasıyla 15-45 yıl arası hapis cezası talep etti, tutukluluğunun devamına karar verildi. Gerekçe, delilleri karartma ihtimali. Ne yapacak, o gün taktığı poşuyu ormanlık alanı mı gömecek?
Cihan’ın davası, poşunun iddianamede delil olarak yer aldığı ilk olay değil elbette. Fazla geriye de gitmeye gerek yok. Hopa olaylarını Ankara’da protesto ederken gözaltına alınan 22’si tutuklu 28 kişi hakkındaki iddianamede de, bu kişilerin terör örgütü üyesi olduğuna dair gösterilen deliller arasında poşu vardı. Ama orada tek delil bu değildi. Üzerinde ‘Ankara Tabipler Odası Hekime Yönelik Şiddete Hayır’ yazan beyaz şemsiye, üzerinde Toplumsal Özgürlük Platformu yazılı iki tane sopasız flama da deliller arasında bulunuyordu.

Haberin Devamı

Bakın internette poşu araştırması yaparken, erkek modası hakkında bilgiler veren bir sitede ne buldum: “İki senedir oldukça moda olan poşuda hâlâ siyah-beyaz renk tonlarındaysanız bu sene renkleri değiştirmenin zamanı geldi. Kareli pembe, yeşil ve bejlerle değiştirmenizde yarar var. En sade kıyafetinize aksesuvar olarak çok güzel oturacak. Kirlenmeyen ve isteğinize göre her fiyatta bulunan poşuları iyi kullandığınız takdirde bir moda kahramanı olabilirsiniz. Kadınlar bu yeni görünüşünüzü çok sevecek.” Heyhat, kadınlar seviyor da, devlet sevmiyor işte. Üstelik sonunda kahraman değil, kurban oluyorsunuz.

Önümüzdeki cuma Beşiktaş’ta buluşalım

Her yıl dünyada 2 milyon kız çocuğu cinsiyet ayrımı yüzünden daha doğmadan hayata katılma şansından mahrum bırakılıyor. Resmi kayıtlara göre her yıl ortalama 5 bin kadın namus cinayetlerine kurban gidiyor. Her yıl 100 bin genç kız kaçırılarak genelevlere satılıyor. Ganalı kadınların yüzde 21’i ilk cinsel deneyimlerini tecavüzle yaşıyor, Nijeryalı kadınların yüzde 17’si 19 yaşına kadar tecavüz ya da tecavüz girişimine katlanmak zorunda kalıyor, Güney Afrikalı kadınların yüzde 21’i 15 yaşına gelmeden tecavüze uğruyor. Dünya çapında 130 milyon sünnet edilmiş kız var ve her yıl buna sadece Afrika’dan 3 milyon kız daha ekleniyor. Hindistan’da her iki saatte bir kadın yetersiz başlık parası yüzünden yakılıyor. Sadece Pakistan’ın iki kentinde yılda 5 bin kadın, erkeklere itaat etmedikleri için gazyağına sokularak ya da asitle yakılıyor. Resmi rakamlara göre Türkiye’de 2005 yılında 317, 2006’da 633, 2007’de 1.011, 2008’de 806 ve 2009 yılının ilk yedi ayında 935 kadın öldürüldü. Resmi olmayan rakamlara göre ise 2011 yılının ilk yedi ayında 935 kadın öldürüldü.
Kadına yönelik şiddet küresel bir sorun ve önümüzdeki cuma (25 Kasım), Uluslararası Kadına Şiddete Hayır Günü. Türkiye bugünü bu yıl, kadından sorumlu bir bakanlığı olmaksızın kutlayacak. Sırf bu yüzden bile daha fazla önemi, dikkati hak ediyor.
BM Nüfus Fonu, Hürriyet Aile İçi Şiddete Son Kampanyası’nın 2005’ten beri düzenli olarak gerçekleştirdiği Aile İçi Şiddete Son Konferansı da o gün düzenlenecek. Bu yılın başlığı, ‘Gökyüzünün Yarısı’. Adını, New York Times yazarları Nicholas Kristof ile Sheryl WuDunn’un yazdığı, tüm dünyada kadına uygulanan şiddeti konu edinen kitaptan alıyor. Konferansa kitabın yazarları, Hindistan’da fahişelerin kurduğu Apne Aap, Equality Now ve Foundation for Local Democracy gibi STK temsilcileri, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, AB Bakanı Egemen Bağış, Hürriyet Aile İçi Şiddete Son Kampanyası, Mor Çatı ve Kamer katılacak. Şiddet mağdurları kendi hikâyelerini anlatacak.
Biz sabah 10’dan itibaren İstanbul Beşiktaş’taki Bahçeşehir Üniversitesi’nde olacağız. Siz de gelin, konferansın kapısı herkese açık.

 

 

Yazarın Tüm Yazıları