Merkez Bankası kara listesi affa uğrayacak mı?

TÜRKİYE son 2001 Ekonomik Krizi’nin izlerini silmeye çalışıyor.

Bunda da oldukça başarılı.

Ancak ekonomik krizin sosyal izleri ise bir türlü silinemiyor.

Bir okur mektubu bunun en açık örneği. Aktarıyorum:

‘Ben son ekonomik krizde elimde olmayan nedenlerle kredi kartı borçlarımı ödeyemedim ve takibe girdim. Zaman içinde durumumu zor da olsa düzelttim, borçlarımı son kuruşuna kadar ödedim.

Ancak Merkez Bankası kara listesinden isimlerimiz hemen silinmediğinden şimdi son derece zor durumdayım.

Mali durumum eskisinden iyi hale gelmesine rağmen, tek kuruş kredi alamıyorum. Kredi almayı bırakın açtığım işyeri için çek karnesi dahi alamıyorum. İşyerime POS makinesi bağlatırken bile sorunlar çıkıyor. Başkalarının isimleri üzerinden muvazaalı işler de yapmak istemiyorum.

Şimdilerde vergi kaçıranlara af geliyormuş.

Vergi ödemeyerek, ödeyenleri salak yerine koyanlara af geliyor, kaçak ev yapıp milletin arazisini ve hakkını gasp edenlere af geliyor, dağda devlete silah çeken, asker öldüren teröristlere af geliyor, ama ekonomik krizi üzerinde hissedip mağdur olan ama buna rağmen borçlarını ödeyenlere af gelmiyor.

Bir kereye mahsus olarak bu kara liste temizlense acaba çok mu yanlış olur?’

Çok yerinde bir soru.

Acaba bir yanıt veren bulunacak mı?

Sakallı cüppeli tehdit

İSTANBUL ’da bir süredir ‘cüppeli tebliğciler terörü’ yaşanıyor. Birtakım sakallı, cüppeli adamlar özellikle Nişantaşı gibi semtlerde dolaşıp lokanta ve barlara giriyor, oradakilere ‘dinden çıktıklarını’ söyleyip ‘dine davet’ ediyorlar. Bu gibi olaylar birkaç kez yaşandı.

Kafein’de meydana gelen benzer bir olay basına da yansıdı.

‘Sakallı cüppeli’ ekibin sürekli olarak ‘rahatsız’ ettikleri yerlerin başında ise Darphane-i Amire binası geliyor.

Türk Tarih Vakfı’nın kullanımına verilen bu binada zaman zaman etkinlikler düzenleniyor.

Geçen hafta Darphane-i Amire binasında Avrupa Türkiye ilişkileri Forumu vardı. Forum sonrasında da bir kokteyl verildi ve kokteyl ‘sakallı cüppeli tebliğcilerin’ baskınına uğradı.

Ancak bu seferki baskın pek de öyle ‘basit’ değildi.

Tehditler savruldu, atalardan kalma bu binanın kutsal bir yer olduğu söylendi ve burada içki içip eğlence düzenlenmesine izin vermeyecekleri belirtildi.

Bundan sonra burada düzenlenecek etkinliklerde ‘daha sert tepki’ göstereceklerini söyleyen grup daha sonra gitti.

Darphane-i Amire’de yaz boyunca pek çok etkinlik planlanıyor.

Ama şimdi bunların hepsi ‘sakallı cüppeli baskın’ tehdidi altında.

Üç fotoğrafta Avrupa gerçeği

GEÇTİĞİMİZ
haftanın son günlerinde Almanya’da Bittburg Görüşmeleri olarak bilinen toplantıların 45’incisi yapıldı.

Toplantıyı Trier Hukuk Siyaset Vakfı ve Trier Üniversitesi Hukuk Enstitüsü düzenliyordu. Her iki kuruluş da, Almanya’nın en sağ, en tutucu politikalarına destek vermekle bilinen kuruluşlar. Ve haliyle Türkiye karşıtlıkları hayli ön planda.

Toplantının ana konularından biri de ‘Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliği sorusu’ idi.

Almanya’nın çeşitli üniversitelerinden hukukçuların çoğunluğunu oluşturduğu 135 katılımcı arasında Karlsruhe Anayasayı Koruma Kurumu hakimi, savcılar, eski ve yeni milletvekilleri, bakanlar yer alıyordu.

Türkiye’den de Profesör Fazıl Sağlam, Profesör Nermin Abadan Unat, Almanya’da yaşayan Türk yazar Necla Kelek ve Cüneyt Zapsu yer alıyordu.

İnsan hakları, kadın hakları, azınlık hakları, İslam’ın Batı’ya uyumu ve mevcut siyasi durum gibi ana başlıklar ele alındı.

Cüneyt Zapsu’nun konuşması sırasında, Zapsu’nun siyasi kişiliği de ön planda olduğundan, Avrupa basınının şiddetle eleştirdiği kadınlar günündeki olaylar gündeme geldi.

Bunun üzerine Cüneyt Zapsu çantasından İstanbul’da meydana gelen olayları gösteren bir fotoğraf çıkardı. ‘Evet bu fotoğrafa yansıyan olaylar oldu ama benden önceki konuşmacıların dediği gibi hiçbir şey yapılmadı değil. 9 polis görevden alındı ve soruşturma halen sürüyor’ dedikten sonra çantasından bir başka fotoğraf daha çıkardı.

O fotoğrafı da salondakilere gösterdi ve ‘Evet gerçekten bu olaylar çok üzücü ve çirkin ama ne yazık ki, bu fotoğraf Türkiye’den değil. 26 Nisan günü Paris’ten’ dedi.

Salon şaşkındı.

Ardından Zapsu çantasından polisin uyguladığı şiddeti gösteren benzer bir fotoğraf daha çıkardı. ‘Bakın bu fotoğraf da en az diğeri kadar kötü. Bu da 28 Nisan Hamburg’ deyince salonda ses seda kesildi.

Zapsu oradakilere bu fotoğrafların sorumluları hakkında ne yapıldığıyla ilgilenip ilgilenmediklerini de sordu. Çıt çıkmadı.

Zapsu Avrupalılara anlayacakları dilden iyi bir ders verdi.

Kim bilir belki de o üç fotoğrafı alt alta koyup, Avrupa’daki gazetelere ilan olarak vermek iyi olabilir.

Tabii ‘tarafsız ve dürüst’ Batı basını bu ilanları yayınlamayı kabul eder mi orası meçhul.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Yapmanın yıkmaktan daha mutlu ettiğini anladığımız zaman.
Yazarın Tüm Yazıları