Memurun ’görevi’ vatandaşın ’hakkı’ vardır

ORTAÖĞRETİM Kurumları Sınavı’nda, Milli Eğitim Bakanlığı’nın hatası nedeniyle mağdur olan öğrencilerden itiraz dilekçelerinin işleme konulması için 10 YTL "harç" istendi, ama ben buna "haraç" demeyi daha uygun buluyorum.

Devletin yaptığı bir hatanın mağdur ettiği vatandaştan neden 10 YTL isteniyor, anlamak kolay değil.

Birçok kişi için bu önemsiz bir para olabilir ama sorun o değil.

Sorun, mağdur edilmiş vatandaşın işini görebilmek için ayrıca bir para isteniyor olmasında.

O zaman şunu sormak gerekmiyor mu: Biz bu vergileri, siz işinizi düzgün yapın diye ödemiyor muyuz?

Sizin işinizi düzgün yapmamış olmanızın cezasını neden vatandaş ödesin?

Bir de şu konu var: Hürriyet internet sitesinde bu konuyla ilgili bir dilekçe örneği verilmiş.

Dilekçe, Milli Eğitim Bakanlığı’na hitaben yazılı ve şöyle sona eriyor: "Gereğini arz ederim."

"Arz etmek", bizim kamu yönetimi düzenimizde ast konumundaki memurların, üstlerine yazacakları yazılarda kullanılan bir kalıp. Amir konumunda bulunan da "rica ederim" diye bitiriyor yazılarını.

Vatandaşın devlete vereceği dilekçelerde bu nedenle "arz ederim" kalıbının kullanılması doğru değil.

Çünkü vatandaş, o makamdaki memurun astı değil, tam tersine "amiri" sayılmalı.

Maaşını bizim ödediğimiz vergiyle alıyor ve orada bulunmasının nedeni bize hizmet etmek, işimizi görmek.

Bu elbette bizim editör arkadaşların bir hatası değil. Çünkü vatandaşın yazdığı dilekçelerde buna özen göstermemesi önemli sorunlara yol açabilir, en hafifinden dilekçenin işleme konmamasına bile yol açabilir.

Bunun en temel nedeni, bizde memurun kendisini vatandaşın amiri gibi görmesidir. Vatandaş da buna genellikle ses çıkarmaz, esas amirin kendisi olduğunu memura hatırlatmak bile içine korku verebilir.

Artık buna da bir son vermek gerekiyor: Vatandaşlar, kamu yöneticilerinin "görevlerinin", buna karşılık kendilerinin de "haklarının" olduğunu bilmeli ve ona göre davranmalı.

Vatandaşlık bilincinin gelişmesi, işlerimizin daha düzenli görülebilmesini talep etmek için olmazsa olmaz bir durumdur.

Cumhurbaşkanı anketinin ilginç sonucu

HÜRRİYET internet sitesinin (www.hurriyet.com.tr ) "Sizce Cumhurbaşkanı Kim Olmalı" sorusuna yanıt aradığı anket sonuçlandı.

898 bin 604 oyun kullanıldığı ankette okuyuculara cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde ismi geçen adaylar sunuldu, yaşam öyküleri anlatıldı ve içlerinden birinin seçilmesi istendi.

Her bilgisayardan sadece bir kere oy kullanılabilen anketin birincisi yüzde 47.5 oy ile Hikmet Çetin oldu.

"Cumhurbaşkanlığı adaylığım devam ediyor" diyen Abdullah Gül yüzde 16.3 oy alırken, partilisi Abdüllatif Şener yüzde 21.8 ile onu geride bıraktı. Bülent Arınç’ın oyu ise yüzde 5.3’te kaldı, Hilmi Özkök onu yüzde 6.7 oy ile geçti.

Öteki adayların aldıkları oylar ise son derece önemsiz.

Hikmet Çetin’in uzak ara önde çıkması, bize şunu gösteriyor:

1- Halk, cumhurbaşkanlığı makamında devlet tecrübesi olan, tarafsızlığı konusunda güven verebilecek ve aktif siyaset yapmayan bir adayı tercih ediyor.

2- Cumhurbaşkanını halk seçerse yukarıdaki özelliklere sahip bir ortak adayın, iktidar partisi adayını geride bırakması kolayca mümkün olabilir.


Yani Recep Tayyip Erdoğan’ın, "Cumhurbaşkanını halk seçerse bizden biri kesin seçilir" hesabı pek de doğru çıkmayacak gibi görünüyor.

Dava giderek ilginç hale geliyor

TASARRUF Mevduatı Sigorta Fonu’nun, Sabah ve ATV’ye el konulmasıyla ilgili olarak İstanbul 5. İdare Mahkemesi’nde açtıkları dava halen sürüyor.

Hatırlayacaksınız, bu davanın görülmesi sırasında Turgay Ciner’in "yürütmeyi durdurma" istemi kabul edilmemişti.

Giderek ilginç bir hukuki süreç niteliğini kazanan bu davada Ciner ikinci kez yürütmeyi durdurma kararı istedi ve bu karar da reddedildi.

Bakalım, Turgay Ciner geçen sefer olduğu gibi Bölge İdare Mahkemesi’ne giderek bu kararı alabilecek mi?

Bölge İdare Mahkemesi’nin daha önceki itiraz üzerine verdiği "yürütmeyi durdurma kararı" ciddi bir tartışmaya yol açmıştı.

Davacı taleplerinde ve savunma gerekçelerinde dile getirilmeyen hususların kararda yer almış olmasının yarattığı tartışmalardan söz ediyorum.

Yargı kararları üzerinde gereksiz polemikler yapılmasını doğru bulmuyorum. Kuşkusuz ki yargıçlar da özgür iradeleriyle oluşturacakları kararlarıyla buna meydan vermeyeceklerdir.

Bir not da benimle ilgili: Turgay Ciner’in, hakkımda yaptığı "adli yargıyı etkilemeye teşebbüs" suçlaması Bağcılar Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından reddedildi.

Savcılık kararında, "Haber objektif oldukça, doğru olaylara dayandıkça ve doğru amaca yönelik bulundukça eleştiri ve yorum küçük düşürücü ve sert bile olsa böyle durumlarda hukuka aykırılık halinin ortadan kalkacağı yerleşik Yargıtay içtihatları ve AİHM kararlarıyla belirgindir" deniliyor.
Yazarın Tüm Yazıları