Kanser hastaları oruç tutabilir mi

Dini amaçlar veya vücudu arındırmak (detoks yapmak) niyetiyle bir veya birkaç günden başlayıp, birkaç günden birkaç aya varabilen bir sürede günün belli saatlerini hiçbir şey yiyip içmeden geçirmek, neredeyse insanlık tarihi kadar eski bir ritüeldir.

Haberin Devamı

3-5 günlük açlık kürleri yaparak veya daha uzun ve kısa süreli dönemlerde gıda alımını durdurup sadece su ile beslenerek vücudu toksinlerden arındırmak fikri düşüncesi de (fasting) hep vardır.
Bu fikri daha da ileri götürüp kanser gibi önemli bir sağlık sorununu önlemede hatta tedavi etmede orucu kullanmayı düşünenler de olmuştur. Kısacası oruç-kanser ilişkisi daima sık konuşulan konulardan biri olmuştur.
Vücudu -ve dolaysıyla metabolizmayı- “beslenmekten alıkoyarak” kanserli hücrelerin de beslenemeyeceğini, çoğalamayacağını ve neticede öleceğini düşünmek ne kadar doğrudur bilinmez!
Belki bu işin manevi tatminine ulaşmanın sağlayacağı moral gücündeki yükselme kanser ve yarattığı sorunlarla uğraşmayı kolaylaştırabilir ama modern tıbbın kanıta dayalı sistematiği dikkate alındığında orucun veya uzun süreli açlığın ne kanser tedavisini desteklediği ne de kanser olmayı önlediği yönünde güvenilir bir kanıt yoktur. Hatta oruç esnasında ortaya çıkabilecek bazı bedensel denge değişimleri nedeniyle kanserli birinin oruç tutmasının ciddi tehlikeleri bile olabilir.
Bu konudaki çalışmalardan birini yandaki kutuda Dr. Evren Altınel sizin için araştırdı. Aşağıdaki bölümde okuyabilirsiniz...
Orucun bedensel yararları kadar bedene yüklediği zorluklar da vardır ve bunlar üst üste konulduğunda sağlıklı bir kişide orucun sağlığı daha da güçlendireceği, en azından sağladığı ruhsal destek nedeniyle ciddi bir farklılaşmaya olanak verdiği düşünülmelidir.
İnandığını yapmak, yaptığına inanmakla birlikte değerlendirildiğinde süreçten pozitif sonuçlar çıkarımlar olasılığı daha da artacaktır.
Ama prensip olarak ciddi düzeyde hasta olan birinin, hele hele bir kanser hastasının oruç tutmamasında, özellikle kemoterapi, radyoterapi ve benzeri yöntemlerle kanser tedavisi görenlerin zayıf düşmüş bedenlerini oruçla daha fazla zora sokmaması gerekir.

Haberin Devamı

Kanser ve oruç

Birçok kaynaktan (dinsel amaçlı ya da yalnızca “detoks” yapmak için tutulan) orucun ya da uzun süreli açlığın kanseri önlediği ya da tedavi ettiğine dair yorumlara ulaşmanız olasıdır. Vücudu ve metabolizmayı beslenmekten alıkoymanın kanserli hücrelerin de beslenemeyeceği, çoğalamayacağı ve öleceği anlamına gelen çıkarımlara varılmaktadır. Manevi olarak tatmine ulaşan kişinin moral gücünün yüksekliğinin hastalıklarla başa çıkmasını kolaylaştıracağı da bir başka var sayımdır. Oysa modern tıbbın “kanıta dayalı” sistematiği ile desteklenmiş herhangi bir klinik çalışmada henüz benzer sonuçlara varılabilmiş değil.
Güney Kaliforniya Üniversitesi Norris Kanser Merkezi’nden Dr. Longo ve arkadaşlarının -mesane kanseri nedeniyle tedavi gören gönüllüler arasında- sürdürdüğü bir klinik çalışmada orucun ya da uzun açlığın kanser hastaları üzerindeki etkileri araştırılmaktadır.
Önümüzdeki yıl kesin sonuçlarının alınması beklenen araştırmada “stres karşısında hücrelerin verdiği yanıtların farklılığı”dan yola çıkılmıştır.
Tıpkı “kış uykusuna yatan hayvanlar” gibi sağlıklı hücreler de aç bırakıldıklarında yüksek düzeyde bir koruma ve direnme gösterir.
Tümör hücreleri ise büyümeyi durdurma emrine karşı gelir! Araştırmacılar, teorik olarak, kanserli hücrelerle sağlıklı hücrelerin strese verdikleri yanıt ile birbirlerinden ayrılabileceğini öne sürüyor. Açlığın yarattığı stres karşısında, sağlıklı hücreler, kanserli hücrelere göre kemoterapiyi daha iyi tolere edebilir. Bu durumda daha yüksek doz kemoterapi yapılabilir ve yan etkiler daha düşük olabilir. Ancak, henüz çok erken dönemde olan bu çalışmanın yöneticisi olan Dr. Longo, kanser tedavisi görenlerin, onkologlarına danışmadan oruç tutmamaları konusunda uyarıda bulunmaktadır.
Oruç sırasında, beslenme ve uyku düzeni değişiklikleri yüzünden “homeostasis” yani vücudun dengesi bozulur. Sıvı ve tuz kaybı, atıkların birikmesi, kabızlık, bağışıklık sisteminin hem açlığın yarattığı strese maruz kalması hem de eksik kalan maddelerin oluşturduğu baskı ile sarsılması yüzünden enfeksiyonlara karşı direncin azalması kanser hastalarının oruç tutmasını olanaksız kılar.

Haberin Devamı

Dr. Evren ALTINEL

Ramazanda nasıl besleneceğiz

- Sahurda ve iftarda hafif, sindirim kolay ve az yağlı yemekler tüketmelisiniz.
- Gün boyunca su içilmediği için iftardan sonra yatana kadar ve sahurda bol bol su içmelisiniz.
- Yemek pişirirken katı yağ kullanmaktan kaçınmalısınız.
- Öğünlerde sebze yemeklerini eksik etmemeli, etleri ızgara, haşlanmış ya da fırında pişirmelisiniz.
- Kahve tüketimini azaltmalı kahve yerine bitkisel çaylardan yararlanmalısınız.
- Ramazanda tatlı ihtiyacınızı taze ve kuru meyveler, sütlü tatlılar ve kompostolar ile karşılamaya çalışmalısınız.

Ramazanda ara öğün ayarlaması

Sıkça karşılaşılan sorulardan biri de günlük hayatımızda mutlaka yapılmasını önerdiğimiz ara öğünlerin nasıl tüketileceğidir. Bu ramazanda iftar saatinin geç olması nedeniyle ara öğün yapma alışkanlığı atlanabilir. Bu durum enerji ve posa alımınızı azaltarak başta kabızlık şikayetlerine ve ramazanın sonuna doğru kilo alımına neden olabilir.
İftardan 1,5-2 saat sonra veya iftardan sonra yaptığınız hafif-orta düzeyde bir yürüyüşün ardından ara öğün almayı ihmal etmeyin. Ara öğün içeriğinizin besin değeri yüksek ve kaliteli yiyeceklerden seçebilmeniz için işte size birkaç örnek...
İftar sonrası ara öğün seçenekleri...
- Meyve + kefir
- Az yağlı süt veya yoğurt + müsli+ meyve
- 1-2 adet tam ceviz veya 5-6 adet fındık/badem + Meyve
- Sütlü tatlı veya meyve tatlısı (Haftada 1-2 gün ara öğün şeklinde tüketilebilir.)
- 1 ince dilim ev yapımı kek + az yağlı süt
Yaptığınız ara öğünle sahura kalkmadan oruç tutmayınız. Ara öğün kavramı günlük almanız gereken kalorinin bir akşam öğününe yığılmaması açısından gerekli olup iftar sonrası meydana gelebilecek mide şikayetlerinizi azaltmaya yardımcı olacaktır.

Haberin Devamı

Diyetisyen Nilüfer BAYRAM

Yazarın Tüm Yazıları