Kusursuz güzelliğin sırrı burnumuzun ucunda

Bir insanın yüzüne baktığınızda ilk dikkatinizi çeken bölge burnudur. Burun karakteristiktir, aşırı estetik görünümü doğallıktan oldukça uzaktır. Peki, doğal görünümlü bir buruna sahip olmak hayal mi? Bunun yöntemi, doğal burunda da var olan iki paralel ışığı elde etmek...

Burun estetiğinde yeni bir yöntem, doğallığı amaçlıyor. "Dome Cap Grafs" adı verilen bu uygulama burnun ucunda iki paralel ışık oluşturmayı hedefliyor. Op. Dr. Barış Çakır, konuyla ilgili bilgi verdi.

Beslenme düzeninde, modada ve tüm yaşam alanlarımızda olduğu gibi estetik cerrahi trendlerinde de son dönemde doğala dönüş söz konusu. Günümüzde en çok operasyon yapılan ve yüzün karakteristik yapısını ortaya koyan burun da doğal görünümüne en çok ihtiyaç duyduğumuz bölge. Op. Dr. Barış Çakır, "Bir kişinin yüzüne baktığınızda ’Burnun estetik mi?’ diyebiliyorsak ya da Kuzey Avrupa ülkelerindeki kibar hatlara sahip insanlardaki küçük burunları, ülkemizdeki insanların yüzünde görüyorsak, bu ameliyatları başarılı olarak kabul etmiyoruz" diyor ve ekliyor: "Elmacık kemikleri, çene kemikleri, alın kemiği iri olan bir kişinin yüzüne Rus ırkına uygun bir burun yapılırsa; burun, yüzün ortasına sonradan eklenmiş gibi durabilir. Hastanın yüz yapısı operasyon planlanmasında esas alınmalı."

Burnumuzun ucundaki iki ışık

Yeni yöntemle, burnun ucunun yüksekliği az ise burnu yükseltmek için ucuna kıkırdaklar konuyor. "Şimdiye kadar yapılan yöntemde sadece bir kıkırdak kullanılıyordu. Kıkırdak tek parça olarak kullanıldığında burnun ucunda bir tane ışık parlaması görünür. Bu, burnun ucuna daha yuvarlak bir görünüm verir ve doğal durmaz. Doğal bir burun ucunda iki küçük çıkıntı olmalı. Estetik operasyon sırasında burundan çıkan kıkırdakları, burun ucundaki bu iki küçük çıkıntıyı oluşturmak için kullanıyoruz. Bu 1-2 mm’lik kıkırdaklar, burnun içinden alınıyor ve aynı bir heykel gibi şekillendiriliyor" diyor Barış Çakır. Bu yöntem de "Dome Cap Grafs" olarak adlandırılıyor.

Gözümüz gölgeleri görür

Bizim gözümüz gölgeleri görür. Burun, yüzümüzdeki en çıkıntılı organ olduğu için yüzün görünümünü ve güzelliğini en çok etkileyen organdır. Burun, çıkıntısının fazlalığı nedeniyle yüzümüzde fazlaca gölge oluşturur. Bu gölgeler ve ışıklar yüz güzelliğimizi de belirler.

Doğru burun estetiği için:

Burun ucu simetrik, aynı yükseklikte iki tepecikten oluşmalıdır. Sivri bir burun ucu doğal görünmez.

Burun ucunu oluşturan kıkırdakların kenarları, burnun alt kısmında belli belirsiz görünmelidir.

Burun ucu, burnun genelinden kopup ayrı bir parça gibi görünmemelidir.

Yaşlanırken genç görünün

Bilimadamları uzun yıllardır yaşlanmanın gizemiyle ilgili araştırmalarını sürdürüyor. Üstelik bugüne dek keşfettikleri şeyler inanılmaz. En önemlisi de yaşamın her döneminde çekici ve sağlıklı görünmenin mümkün olduğu. Tabii, bunun için bir şeyler yaptığımız sürece...

Yaşlanıyoruz. İstesek de istemesek de... Günün birinde vücudumuz da, cildimiz de 17 yaşındaki gibi görünmemeye başlıyor. Cilt gerginliğini kaybediyor, stres derin izler bırakıyor, saçlarımız beyazlıyor. Ama tüm bunları geciktirmek için elimizde oldukça fazla done bulunuyor. Daha yavaş, sağlıklı ve çekici bir şekilde yaşlanmak için bilimadamları bugüne dek keşfettiklerini bizimle paylaşıyor. Artık doğum tarihimiz, gerçek yaşımızı ortaya koymaya yetmiyor. Anti-aging uzmanlarına göre, nüfus cüzdanlarımızda biyolojik yaşımız vücudumuzun yaşlılığa karşı koyduğu oranda herkesi şaşırtabilir. Yaşlılığın sırrı da kişisel yaşam tarzlarına göre farklılık gösteriyor. Peki, neden yaşlanıyoruz? İlginç bir şekilde bilim dünyası bunun cevabını yüzde 100 veremiyor. Ama ortaya atılmış değişik teoriler mevcut. Yaşlanmadaki önemli faktörlerden biri şüphesiz genetik kodlamalarımız. Genlerin yaşlanmadaki etkisi yüzde 20 ila 40 oranında değişiyor.

Kadınlar neden erkeklerden daha yaşlı görünüyor

Bazı bilimadamlarına göre kadınların genlerinde yüksek yaşam beklentisinin de izleri var. Kadınların iki X kromozomuna sahip olmaları, onların daha geniş bir genetik rezerve sahip olduklarını gösteriyor. Bu X kromozomlarından birinin zarar görmesi halinde yaşlılığı tetikleyen proteinler, sağlıklı olan kromozom tarafından kompanse ediliyor. Bu süreç aynı zamanda iskelet sistemi ve büyük bir olasılıkla beyin için de geçerli. Uzun yıllardır yaşlanma üzerine araştırmalar yapan Alman ürolog Prof. Dr. Theodor Klotz’a göre, her hücre bölünmesinde kromozomların uçlarındaki küçük kapakçıklar (telomere) kısalıyor. Tükendiklerinde ise hücreler bölünemiyor ve ölüyor. Belki de bu süreç, vücudun yaşlanmasında bir etken. Tabii stresin de telomere’nin kısalmasındaki rolünü es geçmek olanaksız.

Stresten uzak durmak mümkün değil

Modern çağın en önemli sorunlarından biri, stres yönetimi. Bunun anlamı, stresi hayatımızdan tamamen çıkarmak değil, onunla dengeli bir ilişki kurmak. Peki, nasıl?

Birçoğumuzun gün sonunda kurduğu cümlelerin içinde mutlaka var ’stres’ kelimesi. Modern çağın en ciddi hastalığı olarak işaret edilen stres, başka hastalıkların da habercisi olabiliyor. Vücut sürekli yüksek performansla çalıştığında ve durmadan S.O.S sinyalleri gönderdiğinde uyku sorunu, duyma rahatsızlığı, baş dönmesi ya da baş ağrısı sorunlarıyla kendini gösteriyor. Uzun vadede stres altında yaşayan kişilerde diyabet ve kalp krizi gibi kronik hastalıklara da rastlamak mümkün olabiliyor. Ayrıca stres, tüm bunların ötesinde yaşlı görünmeye de neden oluyor. Büyük baskıda ciltteki antioksidanların konsantrasyonu azalıyor, kolajen ve elastin lifleri serbest radikallerin saldırısına uğruyor ve zarar görüyor. Bunun sonucunda da ciltte derin kırışıklıklar oluşuyor.

Stres, herkes için farklı bir anlam taşıyor. Tıpta bazı durumlara karşı vücudun verdiği psikolojik ve bedensel reaksiyon olarak tanımlanıyor. Bu bir anlamda iyi bir haber, çünkü stres bir kader değil. Bir miktar dış etkenlerden dolayı ortaya çıksa da daha çok düşünceler ve hislerle artıyor ya da azalıyor. Bu yüzden kişiden kişiye değişiklik gösteriyor.
Yazarın Tüm Yazıları