Kumarsız 3 günün gözlemleri

LAS Vegas’ta, Bellagio Oteli’nin 32’nci katından karşıya baktığınız zaman tipik bir Orta Anadolu manzarası görüyorsunuz.

Mesela Konya Hilton’un en üstteki odalarından birinden baktığınız zaman gördüğünüz manzara farklı değil.

Ufukta alçak dağlar.

Ve uçsuz bucaksız bir bozkır.

* * *

Ancak gözünüzü ufuk hizasından aşağı indirdiğiniz zaman her şey değişiyor.

Bellagio’nun önünde dev bir havuz var. Havuzun etrafına tipik bir İtalyan kasabası inşa edilmiş.

Suyun kenarında restoranlar, teraslar var. Bütün bunlar o dev havuzu, bir göle çeviriyor.

Bu gölün ortasında her yarım saatte bir su şovu yapılıyor.

Odanızdaki televizyonun bir kanalı, bu su şovuna eşlik eden bir müzik kanalı haline getirilmiş.

O muhteşem şovu seyrederken bu müziği dinliyorsunuz.

Son üç gündür Las Vegas’taydım.

Biliyorum Las Vegas denince akla kumar geliyor.

Ama ben oynamadım.

Zaten hayatım boyunca kumar oynamadım, desem yalan söylemiş olmam.

Çünkü, sırf merak yüzünden 3-5 kere kollu makinenin başına geçtim.

Ama itiraf edeyim, Las Vegas beni çok etkiledi.

Las Vegas, hayal kuran insanların taammüden inşa ettiği bir şehir.

‘Adamlar çölün ortasında bir şehir inşa etmişler’ demek hiçbir şey ifade etmiyor.

Adamlar dünyada değil, başka bir gezegende bir şehir kurmuşlar.

* * *

Ben 21’inci yüzyılın ‘suni cennetler’ yüzyılı olacağına inanıyorum.

Çünkü bir hayal áleminde eğlenme duygusu her şeyin üzerine geçecek.

Biliyorum, suni olan her şeyden nefret edenler, bu yazdıklarımı hiç sevmeyecek.

Ama emin olun ki, Las Vegas’ta şaşaalı dev otellerde gördüğüm insanların yüzünde mutluluk vardı.

İşte bu yüzden 21’inci yüzyılın temel kavramlarından biri ‘Disneyland’ olacak diye düşünüyorum.

Neydi bu suni cennette gördüğüm harikalar?

Mesela Mandalay Bay Oteli’ndeki suni denizdeki suni dalgalar üzerinde sörf yapan insanlar...

Caesars Oteli’nin alışveriş merkezinde yaratılan suni İtalyan sokakları.

Suni meydanlardaki suni havuzlar, fontenler ve heykeller.

Ve bu suni sokakların üzerini kaplayan suni gökyüzü. Her yarım saatte bir batıp yeniden doğan güneşler.

Suni yıldızlar ve bulutlar.

Bunca sahici gökyüzü, yıldızlar ve denizler dururken, insan plastik semaları nasıl sevebilir?

Ben şahidim, sevebiliyor.

Çünkü ‘fantastik’ duygusu, insanı inandırıyor.

Muhteşem bir suniliği, hayranlığa çevirebiliyor.

Herkesin bildiği gibi Las Vegas uzun bir caddeden ibaret.

Bu caddenin üzerinde 17 dev otel var.

Bu 17 otelin 2003 yılında sadece casino’larının geliri 7.5 milyar dolardı.

Neredeyse bütün Türkiye’nin turizmden kazandığı paraya yakın.

Ancak Las Vegas artık basit bir kumar şehri olmaktan çıkıp dev bir eğlence ve alışveriş merkezi haline geliyor.

Buna anlatmak için basit bir örnek vereyim.

Şehrin en büyük iki otelinden biri olan Caesars’ın alışveriş merkezinden elde ettiği gelir, kumar salonundan kazandığı parayı yakalamış.

* * *

Dışarıda cehennem gibi bir kuru sıcak var. Ama otellerin içi eşsiz güzellikte vahalar haline gelmiş.

Açık havadaki havuzların çevresini serinletmek için havaya devamlı soğuk su zerreleri püskürtülüyor.

Şunu söylemek için káhin olmak gerekmiyor:

Las Vegas 21’inci yüzyılın eğlence ve turizm ütopyasını kuruyor.

Bu ütopya önümüzdeki 20-30 yıl içinde, dünyanın tabii cennetlerine rakip olabilir.

Tabii, tabii güzelliklerden nasibini alamamış bahtsız bölgelerin de umut kaynağı haline gelebilir.

Bence her ülkenin bu modelleri incelemesinde yarar var.
Yazarın Tüm Yazıları