Krizin bilançosu

YAKLAŞIK iki haftadır yaşadığımız ve Türkiye'nin gündemini ciddi bir şekilde kilitleyen Telekom krizi, sonuçta hükümetin geri adım atması ve ‘‘parayı veren’’ taraf konumundaki IMF'nin dediğinin olmasıyla şimdilik çözüme kavuşmuş oldu.

Bu, ‘‘görünüşte’’ Telekom'la ilgili olan bir krizdi. Aslına bakılırsa, Telekom, daha çok bir semboldü.

Kriz, özünde hükümetin ‘‘Niyet Mektubu’’ndaki taahhütlerine sadık kalarak yapısal dönüşümü gerçekleştirmek konusundaki iradesinin, daha doğrusu bu iradenin ciddiyetinin sorgulandığı bir sınavın adıydı.

Ekonomik programın temelinde yatan ‘‘siyaset ile ekonominin birbirinden ayrılması’’ anlayışı hayata geçirilecek mi, yoksa Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz'ün Telekom'da parti kontenjanlarında ısrarında somutlaştığı gibi, ekonomi yönetiminde particilik anlayışı devam edecek miydi?

Üstelik, bu çekişmede MHP'nin karşısında olan taraf IMF değil, perde arkasında bu kuruluşun iplerini elinde tutan başta ABD olmak üzere G-7 ülkelerinin çoğunluğuydu.

IMF'nin, özellikle ABD Hazinesi'nin tutumundan bağımsız olarak Türkiye karşısında ikinci kredi diliminin ertelenmesi gibi katı bir tavır alabileceğini düşünmek saflık olur.

Türkiye, 19 Şubat'ta patlak veren kriz sonrasında kendisine en yardımcı tavrı alan ABD yönetimini ilk kez karşısında bulmuştur.

Galiba, işin şakasının olmadığı da o noktada anlaşılmıştır.

* * *

Bu krizin muhasebesindeki baş aktör MHP'dir.

MHP'li Ulaştırma Bakanı Öksüz, geçen cumartesi günü yaptığı açıklamada ‘‘Zararın neresinden dönülürse kárdır’’ derken, aslında bir anlamda IMF'ye meydan okuyor ve ‘‘Niyet Mektubu’’nun terk edilmesi önerisinde bulunuyordu.

Oysa dünkü liderler zirvesinden çıkan karar, Öksüz'ün önerisinin değil, bunun tam aksi olan seçeneğin tercih edildiğini gösteriyor.

MHP Lideri Devlet Bahçeli, zirvede Telekom'da esneklik gösterilmesine ilişkin mutabakata onay verdiğine göre, kendi bakanının önerisine itibar etmemiş oluyor.

Sorun, bu haliyle bizi Bahçeli-Öksüz ilişkisine, bu partinin iç güçlüklerine ve kadrolarının en azından bir bölümünün dünya ekonomisinin gerçeklerini ne ölçüde kabullendikleri sorusuna götürüyor.

Telekom krizi, ekonomik programın uygulamasının hükümet cephesindeki en kırılgan ayağının MHP olduğunu göstermiştir.

Programın başarısı açısından hiç olmazsa bundan sonraki aşamada bu tür krizlerin tekrarlanmasını önleyecek özenli bir tavrın sergilenmesi gerekiyor.

Bunun temel koşullarından biri de MHP ile Kemal Derviş arasında artık mesafeli de olsa düzgün bir çalışma ilişkisinin tesis edilmesi gereğidir.

MHP ile Derviş arasındaki ilişkilere hákim olan bariz husumet havasının aşılamaması, uygulamadaki sıkıntıların sürmesi anlamına gelecektir.
Yazarın Tüm Yazıları