Kral dairesinde söylenenler

GEÇEN perşembe akşamı İstanbul’da Grand Cevahir Otel’de, yaşlılıkla ilgili bir toplantı vardı.

Bu toplantıya Başbakan Tayyip Erdoğan da katılmıştı.

Toplantının oturumlarından birini Bugün Gazetesi’nin Ankara Temsilcisi Murat Çelik yönetiyordu.

Çelik toplantıdan sonra Başbakan’la konuşmak istediğini bildiriyor.

Bunun üzerine otelin Kral Dairesi’ne çıkıp orada bir süre konuşuyorlar.

* * *

Aynı saatlerde ben de Turkish Daily News Gazetesi’nin davetindeydim.

Bana Çelik’in Başbakan’la görüştüğü haberi iletildi.

Bizim istihbarat, Başbakan’ın "Eşi başörtülü olanlara zenci muamelesi yapıldığını" söylediği bilgisini almıştı.

Bunun üzerine Başbakan’ın Basın Danışmanı Akif Beki’yi arayıp bunu sordum.

"Zenci kelimesini kullanmadı. Sadece ’Siyah-beyaz ayrımı yapılıyor’ ifadesini kullandı" dedi.

Bu arada çok ilginç bir bilgi daha verdi.

Başbakan, "Köşk’e bildirdiğimiz kişinin kim olduğunu nereden biliyorsunuz" demiş.

Ben, "Peki bu isim Erdem Başçı değil mi" diye sordum.

Beki, "Bilmiyorum. Ama Başbakan böyle söyledi" dedi.

Başbakan’ın bu sözleri ertesi günkü Bugün Gazetesi’nin manşetinde yer aldı.

Ama gazete, "Köşk’e sunulan ismin kim olduğunu bilmiyorsunuz" sözlerini birinci sayfada kullanmamıştı.

Buna karşılık Hürriyet’in şehir baskılarının birincisi sayfasındaki küçük haberde, bu ifade yer alıyordu.

Başbakan Bugün’ün Ankara Temsilcisi’ne ilginç bir şey daha söylemiş:

"Sayın Bakanımız kendilerine (Cumhurbaşkanı’na) üç isimle ilgili geniş teferruatlı bilgiler sundu."

Çelik
soruyor:

"Ali Babacan alternatifli bir listeyle çıkmadı mı Çankaya’ya? Yani bu isim olmazsa, şu olabilir gibi?"

Erdoğan’
ın cevabı: "Hayır asla öyle bir şey yok."

* * *

İtiraf edeyim, hiçbirimiz Başbakan’ın bu sözleri üzerinde yeterince durmadık.

Ta ki, dün Çankaya Köşkü’nden yapılan açıklamaya kadar.

Şimdi bu olayın kronolojisine bakalım.

Başbakan bu sözleri 16 Mart Perşembe günü söylüyor.

Dün 21 Mart’tı.

Demek ki, daha 5 gün önce, Köşk’e başka bir ismin verildiği belliymiş.

Durum böyleyse Başbakan, Erdem Başçı’nın ismi etrafındaki spekülasyonlara neden izin veriyor?

Hatta bu tartışmayı alevlendirecek sözler söylüyor?

Bütün bunlara bakınca, Merkez Bankası Başkanlığı gibi çok önemli bir göreve atama sürecinin iyi yönetildiği söylenebilir mi?

Hükümete mi, tribüne mi

GENELKURMAY Başkanlığı’nca yapılan açıklamayla ilgili görüşüm şu:

Van Savcısı’nın iddianamesi ne kadar siyasi amaçlı ise Genelkurmay bildirisi de o kadar siyasi amaçlı.

Açık söyleyeyim, bu bildiriyi ne zamanlama ne de içerik açısından tasvip ediyorum.

Önceki güne kadar iddianame krizi gayet iyi yönetilmişti.

Hükümet Savcı’nın iddianamesini eleştirmiş, Başbakan komutanların yanında olduğunu samimi bir şekilde ifade etmiş.

Dinci diye bilinen gazetelerin bazı yazarları bile komutanlara destek vermiş.

Yani bütün sivil kurumlar büyük sorumluluk içinde davranmış.

Durum bu noktaya gelmişken, niye böyle bir çıkış?

Bu bildirinin adresi kim?

Hükümet mi?

Hiç hakları yok, çünkü hükümet bu konuda orduya destek verdi.

Öyleyse geriye o malum kitle kalıyor.

Yani "Genç subaylar".

Herhalde onları sakinleştirecek bir çıkış gerekiyordu.

Bu da iyi bir şey olmadı...
Yazarın Tüm Yazıları