Köşenizdeki yazı hayatımı değiştirdi

Bazen bir yazı bir umut oluveriyor insanlara... Beklenmedik bir anda, beklenmedik şekilde insanın yaşamını değiştiriveriyor.

İşte benim de en büyük mutluluğum bu! Tüm çabalarımın, yorgunluğumun, bunca yılın yükünün karşılığı, en değerli ödülü oluyor bu tür mektuplar. Bir uzmandan söz etmişim bir yazımda. Depresyon geçiren bir okurumun ona olan teşekkürü yayınlanmıştı. Bu yazıyı bir başka kadın okumuş; yıllar sonra kocası tarafından aldatılan, 50 yaşında, parasız pulsuz, işsiz ve hiçbir iş tecrübesi olmayan bir kadın... Ve bakın bu yazı onun kaderini nasıl değiştirmiş. Hiçbir zaman umudunuzu kaybetmeyin, soluk alıp verdiğiniz sürece, her şey, her an değişebilir.

Rumuz: Umutlar tükenmesin

Sevgili Güzin Abla, size tüm hayatımı anlatacağım. Çünkü hayatımı siz ve köşenizde rastladığım bir uzman, değiştirdiniz. Size çok şey borçluyum ve bu borcumu, yaşadıklarımı size ve okurlarınıza anlatarak, biraz olsun ödemek istiyorum. Yaşam öyküm, inanın özellikle orta yaşı aştıktan sonra aldatılan ve terk edilen tüm kadınlara ibret ve umut olacaktır.

50 yaşındayım ve çok iyi bir iş kadınıyım. Kızlarım Amerika’da eğitim görüyor. Ve her geçen gün, işimde daha da yükselmenin gururunu yaşıyorum.

Gelelim, bunu nasıl başardığıma.

25 yıl önce aşık olduğum bir mühendisle hiç düşünmeden evlendim ve onun peşine takılıp Almanya’ya gitmeyi göze aldım. Eşimin kazancı çok iyiydi. Birbirinden güzel iki kızımız da olunca, mutluluğun doruklarında gezinmeye başladım. Kocama sonsuz güveniyordum. Zaten Almanya’da da ondan başka kimsem yoktu. Hayatımız toz pembe geçiyordu. Eşimin işi ve zengin işadamlarıyla ilişkileri nedeniyle, oldukça üst düzey bir yaşam sürmekteydik. Evde yardımcılarım vardı, şoförüm, çocuklarımın bakıcıları vardı. Uzun yıllar bu böyle sürdü. Kendimi şanslı ve mutlu bir kadın sanıyordum.

Ve birden yaşadığım bu şatafatlı zirveden, tepetaklak düşmeme neden olan bir olayla karşılaştım: Eşim beni aldatıyordu. Hem de uzun süreden beri. Gururum öylesine kırılmıştı ki, bu ihanet karşısında bir an bile düşünmeden evi terk ettim. Türkiye’ye döndüm, boşanma davası açtım.

Eşimi çok sevdiğim ve ona çok güvendiğim için o güne kadar evliliğimde hiçbir maddi değerin peşinde koşmamıştım. Bana ait hiçbir şey yoktu elimde. 50 yaşına merdiven dayamış bir kadın olduğum halde, bir genç kız gururuyla davranmakta bir an bile tereddüt etmemiştim. Bu yüzden de bir anda, o şatafatlı hayattan sonra, beş parasız, işsiz, yapayalnız kalakalmıştım.

Kocam, çaresizliğimi ve ekonomik olanakları kısıtlı aileme de güvenemeyeceğimi çok iyi bildiği için, ‘Nasıl olsa geri döner’ diye düşünüyordu. Bu düşünce ise beni daha da fazla yaraladı.

Her şeyi göze alarak geldiğim Türkiye’de, lise mezunu, o güne kadar hiç çalışmamış, çevresi ve güvenilecek hiçbir şeyi olmayan, orta yaşlı yapayalnız bir kadın olarak müthiş bir ümitsizlik içinde kalıvermiştim.

Çalışmak istesem de iş bulamıyordum. Üstelik çalışacak gücüm bile yoktu. Çünkü yaşadıklarım yüzünden ağır bir depresyona girmiştim.

İşte umutlarımın tükendiği o günlerde, sizin sütununuzda bir yazı okudum. Bir teşekkür mektubuydu bu. Bir hastası, Prof. Dr. İlkay Kasatura’ya, kendisini depresyondan kurtardığı için teşekkür ediyordu, köşenizden. Birden içimde bir umut ışığı parladı. Ne yapıp edip o uzmana gitmeli, ondan yardım almalıydım.

Gerçekten de büyük bir cesaretle, kapısını çaldığım İlkay Hanım’ın yardımıyla, hiç kimsenin başaramayacağı bir şeyi başardım. Nasıl mı?

Klinik Psikolog Dr. İlkay Kasatura, benim umutsuz halimi görünce. ’Bakalım ne yapabilirsiniz? Hiçbir beceriniz, bir işiniz var mıydı?’ diye sordu. Son 25 yılımı gözümün önünden geçirdiğimde, aslında hiçbir şey yapmamış olduğumu fark ettim. Evde hep yardımcılarım vardı. Eşimin zengin çevresine, dostlarımıza sık sık partiler verir, davetler düzenlerdim. Düşününce utanıyordum. Yıllarımı çok aptalca harcamıştım. Yerin dibine battığımı hissediyordum. Doktor, işe yaramaz bir kadın olduğumu düşünecekti şimdi.

Ama o öyle söylemedi: ‘Kim demiş bir şey yapmamışsınız, diye. İşte partiler düzenlemiş, davetler vermişsiniz ya. Bunu başarmak kolay mı? En iyi bildiğiniz bu işi yapacaksınız şimdi de. Parti ve davet organizasyonu yapacaksınız. Önce küçük bir yer bulup, el ilanları dağıtacaksınız, yavaş yavaş yardımcılar tutup, işi büyütür, çevre edinirsiniz’ dedi. ‘İşe göre adam, adama göre iş’ sloganıyla hareket edeceğimi belirtti.

Kendimi koyuvermek, kocamın ‘Bana muhtaç, dönecek’ demesine fırsat vermek değil miydi? Bir yandan süren tedavim, bir yandan bana sunulan bu öneri sayesinde kısa sürede toparlandım. Bana verilen umut ışığıyla, yüreklendim. Evet başaracaktım, mutlaka başarmalıydım.

Ve inanılmaz bir şey oldu... Birkaç ay içinde o işsiz, güçsüz, ama azimli kadından bir iş kadını yaratıldı. Evet şimdi İstanbul’un en iyi semtlerinden birinde, büyükçe bir büro açtım. Yanımda çalışan işçilerim var. Artık parti ve davet organizasyonları yapan, başarılı bir iş kadınıyım. Hem de bütün bunlar birkaç ay içinde oldu. Tıpkı bir mucize gibi değil mi?

Bu mucize bir anlamda köşeniz sayesinde, büyük ölçüde de, köşenizden tanıdığım o değerli uzman sayesinde gerçekleşti. Ona büyük bir teşekkür borçluyum. Biliyor musunuz, ona gittiğim o ilk gün hiç param yoktu. Utanarak söylediğimde bana ne dedi biliyor musunuz? ‘Artık kendi vatanınızdasınız. Size yardımcı olmak bizim görevimiz.’

Her ikinize de bir yaşamları değiştirdiğiniz, insanlara umut verdiğiniz için sonsuz teşekkürler.

Asıl ben size teşekkür ederim, sevgili okurum. Yaptığım işin önemini hatırlattığınız; bana mutluluk, başkalarına da umut verdiğiniz için, teşekkür ederim. Belki yine birilerine yardımcı olur diye de, bu değerli uzmanın, Sayın Prof. Dr. İlkay Kasatura’nın telefonunu vermek istiyorum: 0212 274 86 00.

Hepinize sonsuz teşekkürler
.
Yazarın Tüm Yazıları