Kıyas sakızı: Ve Mykonos ve Bodrum

Kıyaslamak sakız gibi bir şey.

Haberin Devamı

Bir kere çiğnemeye başladın mı, durmuyorsun. Koca haftayı Mykonos’ta geçirince her Türk gibi ister istemez kıyas sakızını çiğnedim durdum.
“Bodrum şöyle, ama Mykonos böyle” dedim ya da “Alaçatı’nın evleri şöyle, ama Mykonos böyle...”
Yani deliler gibi kıyasladım.
Çünkü şöyle bir dönüp baktığında denizi güzel, rüzgarı bol, kupkuru ama sıradan bir ada nihayetinde. Özelliği yok gibi.
Ama işte insanlar dünyanın her yerinden akın akın buraya gelmeye devam ediyor.
Bizzat tanıştığım Teksaslı gay çifti de Avustralyalı bekar kadını da... Çünkü:

DOKU AYNI DOKU

-Mykonos’un bir kimliği var. Bu kimliğin en şahane belirleyicisi belli bir mimaride yapılmış ve aynı şekilde yapılmaya devam edilen binaları...
Bodrum’daki gibi cennet koylarda ansızın yükselen çirkin, yerleşik dokuyla fena halde alakasız, kocaman oteller yok.
Oteller de aynı mimarideki yapılara konuşlanmış durumda. Onun dışına çıkılmasına izin yok.
Ayrıca hâlâ birçok bakir koy var. Dağ taş cömertçe imara açılmış değil.

EY ÖZGÜRLÜK

Haberin Devamı

-Mykonos’un kimliğinin öteki belirleyicisi özgürlük.
Herkesin bir yaşam alanı var. Kimse kimseye karışmıyor, kınamıyor. Çoluk çocuk tatile gelmiş kalabalık aile de aynı plajda güneşleniyor, iki adım ötesinde yeni evlenmiş gay bir çift de... Bodrum’da ya da Çeşme’de böyle özgüvenli bir özgürlük alanı yok.

ENERJİK GENÇLİK

-Mykonos genç bir ada. Avrupalı gençlerin yazın eğlence rotasında. Çünkü ünlü DJ’ler geliyor, partiler yapılıyor.
Yollar motosiklet ve ATV araçlarıyla bir koydan öteki koya giden gençlerle dolu. Hem de gece gündüz, 24 saat böyle!
Bodrum ve Çeşme’de ise böyle ortamı ateşleyen yabancı bir gençlik yok. Çünkü ya eğlence çeşitli değil ya da o eğlence pahalı ve belli bir kaymak kesime hitap ediyor.
-Mykonos’ta sadece az para harcayan gençler yok.
Zenginler de var. O kesime yönelik geceliği fahiş fiyatta oteller mevcut. Ya da pahalı plajlar, gurme restoranlar, Louis Vuitton gibi lüks segment mağazalar...

DENİZLER HERKESİN

-Çok bilinen bir şey, ama yine tekrarlamalı: Adadaki plajlara giriş parası yok. Sadece şezlong istersen para ödüyorsun. Bodrum ve Çeşme plajları ise malum. Denizler herkesin değil!

ÖZETLE

Haberin Devamı

-Toparlarsak özetle şu: Mykonos kendini, yani enerjisini ve kimliğini koruduğu için hâlâ en gözde olmayı başarıyor. Öyle ki, 2005’ten beri adaya bu kaçıncı gelişim ama dokusunda, enerjisinde hiçbir değişiklik yok.
Bodrum ise sürekli büyüyor, değişiyor; tamam. Ama enerjisini, kimliğini koruyup kollamadan. Savruk ve hoyrat. İstikrarsız ve döke saça.

Adanın fena yanları

Her şeyi iyi hoş, ama adanın şu yanları da hâlâ nahoş hani:
-Birincisi ulaşımı! Taksi bulmak hep zor, yine zor.
İlla araç kiralamanız lazım. Plajlar arası sefer yapan otobüsler ise ömür törpüsü.
Muavinleri bazen o kadar haşin davranıyor ki, dövmekten beter edebiliyorlar. Sıkış tepiş kalabalık da cabası.
Buna rağmen turistlerin gıkı çıkmıyor.
Burada da kıyas sakızı devreye giriyor:
“Bizde olsa çoktan minibüsler devreye girer, ulaşım bu kadar işkenceye dönüşmezdi.”
-Ah o rüzgar! İnsanı sersem ediyor, deli ediyor.
Ve ah o internet bağlantıları! Rüzgar estikçe o da sersemleşiyor, ağırlaşıyor, kopuyor gidiyor...

Yazarın Tüm Yazıları