Kılıçdaroğlu başarılı mı değil mi?

ÖYLE anlaşılıyor ki, CHP’nin 12 Haziran’da sandıkta elde ettiği artışın başarı mı yoksa başarısızlık mı olarak nitelendirilmesi gerektiği önümüzdeki dönemde Türk kamuoyunun en önemli tartışma konularından birini oluşturacak.

Bir tarafta kendisini kategorik bir şekilde başarısız görenler var. Bu grupta Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığıyla birlikte parti üzerindeki gücü zayıflayan ya da kaybolan eski yönetimin temsilcileri yer alıyor. Buna karşılık, bugünkü parti yönetimi de sonucu önemli bir başarı olarak sunma gayretinde.

Peki gerçek nerede? Bazı somut göstergeler üzerinden bu soruya yanıt arayalım.

81 İLİN 67’SİNDE YÜKSELİŞ TRENDİ

Soruya önce seçmen sayısıyla yaklaşalım. 2007 genel seçiminde 7 milyon 300 bin seçmen CHP’ye oy atmış. Bu miktar toplam oyun yüzde 20.87’sini oluşturuyor. 2009 yerel seçiminde ise il genel meclisi için 9 milyon 229 bin kişi CHP’ye oy vermiş. Bu da yüzde 23.08’e karşılık geliyor. Geçen pazar günü yapılan seçimde CHP’ye oy veren seçmenlerin sayısı ise 11 milyon 147 bine çıkmış. Bu da yüzde 25.9 ediyor.

Salt seçmen sayısı esas alındığında yukarı doğru bir çıkış söz konusu. Ancak CHP’nin artışı, kendisinden çok daha büyük oranlarda oy artıran Adalet ve Kalkınma Partisi’nin performansı yanında sınırlı kalmıştır.

Burada önemli olan bir nokta, CHP’nin 2007 seçimleriyle kıyaslandığında 81 ilin 67’sinde oylarını yüzde olarak artırmış olmasıdır. 2009 seçimleriyle kıyaslandığında CHP’nin yine yüzde olarak oy artışı sağladığı illerin sayısı 64’e düşüyor.

Doğu ve Güneydoğu bölgeleri bir tarafa konduğunda CHP açısından Türkiye’nin kalan bütün bölgelerine yayılan genel bir artıştan söz edilebilir. Bu yönelişin en önemli istisnalarını, dolayısıyla hayal kırıklığını üç il yaratıyor. Bunlar, oy yüzdesinde 2007 seçimine kıyasla artış ama 2009 yerel seçimine kıyasla gerileme gösteren İzmir, Antalya ve İstanbul illeridir.

CHP’nin geçen pazar günü istediği yükselişi yakalayamamasının temel nedeninin bu üç kentte 2009’a kıyasla gözlenen bariz başarısızlık olduğunu söyleyebiliriz. İstanbul, İzmir ve Antalya, diğer illerdeki artış kalıbını tekrarlamış olsaydı çok farklı bir sonuç çıkabilirdi CHP açısından.

HER ŞEY 6 AYA SIĞINCA


Kılıçdaroğlu’nun aldığı sonucu değerlendirirken, denkleme dahil edilmesi gereken başka bir dizi faktör var. Öncelikle, kendisi hâlâ yeni bir lider. Kılıçdaroğlu, CHP’de geçen mayıs ayında patlak veren skandalın ardından olağanüstü koşullarda hiçbir hazırlığı olmadan genel başkanlık koltuğuna oturmuş ve birden kendisini referandum kampanyasının ortasında bulmuştur.

Kılıçdaroğlu, genel başkanlığının ilk 7 ayını parti örgütü üzerindeki kontrolünün sınırlı olduğu koşullarda geçirmiş, kendisine yabancı olan bir örgütle çalışmak durumunda kalmıştır. Bu, parti yönetimiyle ilgili ciddi bir ikiliğin dışarı yansıdığı bir dönemdi.

Kılıçdaroğlu, 18 Aralık’ta kurultaya gitmiştir. Kılıçdaroğlu’nun liderliğini sağlamlaştırıp, parti yönetimine ipleri gerçek anlamda eline alabilmesi, kurultaydan sonra olmuştur. Ardından seçim dönemine girilmiştir.

Partinin yeni dönemdeki kimliğini tanımlamasına ilişkin çalışmalar da ancak kurultaydan sonra başlayabilmiştir. Bu süre içinde anayasa, demokrasi ve eğitim de dahil olmak üzere yaklaşık 20 başlıkta önemli raporlar hazırlanmış, bunların çoğu seçim öncesinde ancak tamamlanabildiğinden içeriği kamuoyuna anlatacak zaman bile kalmamıştır.

YENİLEŞMENİN ÖNÜ AÇILDI


Yine de bu sınırlı adımlar bile CHP’nin daha önceki döneme damgasını vuran partinin kilitlenmiş görüntüsünü kırıp, bütün sancılarına rağmen bir yenileşme döneminin önünü açmıştır.

Bu açılardan bakıldığında Kılıçdaroğlu’nun, 22 Mayıs 2010 tarihinde yönetimini üstlendiği CHP’yi 12 Haziran 2011’de daha ileri bir noktaya getirdiği teslim edilmelidir. Kendisinin, yaklaşık 9 yıldır başbakanlık yapan, iki seçim atlatmış tecrübeli bir rakiple yarıştığını da unutmayalım.

Kuşkusuz Kılıçdaroğlu açısından sonucun daha başarılı olması gerekirdi. Burada hem kendisinin hem de yakın çevresinin yaptığı hataların uzun bir listesi çıkarılabilir. Kılıçdaroğlu’nun liderliğini daha ileri götürüp götürmeyeceği ancak bu hatalar üzerinde ciddi bir özeleştiri yapması halinde mümkündür. Yarın bu hataları ele alalım.
Yazarın Tüm Yazıları