Sinema daha özgür, dizide 2 yıl aynı sakalla geziyorsun

Şu sıralar Latin Amerika’da Engin Akyürek rüzgarı esiyor. Onun için “Maradona’dan daha popüler” diyorlar... Okuduğu kitaplar Arjantin’de bir anda en çok satanlar listesine giriyor. Kolombiya’dan Şili’ye hayranları bana bile ulaşıp Engin’i soruyorlar... Önümüzdeki hafta vizyona girecek “Çocuklar Sana Emanet” filmini fırsat bilip ben de gittim Engin’e bu durumu sordum. Dizilerden girdik, yazarlığından çıktık... Cansu Dere dedikodusunun nereden çıktığını tartışıp sevgilisi olup olmadığına uzandık.

Haberin Devamı

◊ Ankaralı olduğunu biliyorum… Özlüyor musun Ankara’yı, yoksa İstanbullu mu oldun artık?

 - Ankaralıyım. İstanbul’u seviyorum ama ailem Ankara’da. Ankara’da doğdum, büyüdüm. Ankara’yla başka türlü bir bağım var. Aidiyet duygusu gibi. Ama “Git Ankara’da yaşa” dersen, çok zor yaşamam.

◊ Kaç kardeşsiniz?

 - Bir erkek kardeşim var. O bankacı. Beraber yaşıyoruz.

◊ Annen baban ne iş yapıyor? “Türkiye’nin Yıldızları” yarışmasına katılırken sana başka meslek seçmen için tavsiye vermediler mi?

 - Babam memur emeklisi. Annem ve babam tercihi bize bırakır. Güvendiler, sağ olsunlar.  Bizim dönemimizde aslında zordu. Böyle bir yarışma ya da buna benzer bir örnek yoktu.

Sadece “Popstar” vardı. Ben yarışmaya girerken o anlamda biraz tereddüt etmiştim. Bilinmezlik vardı.

Haberin Devamı

Sinema daha özgür, dizide 2 yıl aynı sakalla geziyorsun

FATMAGÜL EVRENSEL BİR HİKAYEYDİ

◊ Oynadığım dizilerin uzun soluklu olacağı yönünde bir algımız vardı. Ama son dizin “Ölene Kadar” kısa sürdü. Bunu neye bağlıyorsun?

- 13 bölüm sürdü. Her işe inanarak girersiniz. Ama seyirci, hikayeyi sevmeyebilir. Biz hikayeyi doğru anlatamamış olabiliriz. Bu da bu işin doğasında var. Bugün çok başarılı olan işlere gidip sorduğunuzda neden başarılı olduğuyla ilgili net bir şey söyleyemezler. Bittiğinde de net bir şey söyleyemezsiniz.

◊ “Kara Para Aşk” neden başarılı oldu?

 - Bence oradaki polisiye çok başarılıydı. Bir de aşk hikayesi çok güçlüydü. Ama sadece aşk hikayesiyle bir diziyi anlatamazsınız. Hikayenin de güçlü olması lazım.

◊ Peki “Fatmagül’ün Suçu Ne”nin tutma sebebi neydi?

 - Çok evrensel bir hikayeydi. Dünyanın her yerinde seyircinin karşılaşabileceği, çok da riskli bir hikayeydi. Ama biz onu çok doğru anlattık bana göre.

Çok dozunda ve olması gerektiği gibiydi. Keşke şu anda da öyle hikayeler anlatılabilse. Ekranda o tip hikayelerin eksikliğini görüyorum.

◊ Bu aralar ne yapıyorsun?

- Şu anda film var. Onun heyecanını yaşıyoruz. Televizyon için de bir şeyler yapacağız gibi duruyor. Şu anda netleşen somut bir iş yok, ama eylül gibi netleşmiş olacağını sanıyorum.

Haberin Devamı

◊ Barcelona’ya gittiğimde kanallar arasında dolaşırken “Fatmagül’ün Suçu Ne”yi gördüm. Senin Latin Amerika’da da ciddi bir hayran kitlen var. Bunları gördüğünde ne hissediyorsun?

- Çok gurur duyuyorum. İspanya çok önemli. Çünkü oralara çok fazla giremiyorduk. Bence orada yayınlanabilmek çok büyük bir başarı. “Fatmagül’ün Suçu Ne” gösterildiği bütün ülkelerde başarılı olan bir dizi. Belki onun açtığı yoldan başka diziler de İspanya’ya ya da Latin Amerika’ya girecektir.

◊ Latin Amerika’da popüler olmanı neye bağlıyorsun?

- Valla onlara sormak lazım. Benim kendimle ilgili bir tespitte bulunmam çok zor. Eskiden aynı coğrafyada olan insanlar izliyordu ve bunu belirli ölçülerde anlayabiliyorduk.

Haberin Devamı

Ama farklı coğrafyalardan insanların Türk dizilerini izliyor olmaları birazcık sosyolojik bir durum. Birileri bunun üzerine keşke bir tez yazsa ya da araştırsa. Muhakkak ortak paydada bir şeyler vardır.

Bir dönem Amerika’da Akdenizli oyuncular revaçtaydı, hatırlarsınız. Bence o duygularla ve sıcaklıkla ilgili. Bizim duygularımızı gösterme biçimimiz bence onlara iyi geliyor.

◊ Diziler dışında bir de Engin Akyürek fenomenliği var oralarda. Maradona’yı bile geçtiğin söyleniyor...

- Maradona tatlı bir yakıştırma olmuş. Bazı ülkelerde bazı kavramları geçmek çok mümkün değil. Bahsettiğimiz ülkeler Amerikan dizilerini izlemekten sıkılmış da olabilir.

◊ Sosyal medyadan eminim sana da Latin hayranların ulaşıyordur...

Haberin Devamı

- Ben sosyal medyada yokum. Ama benimle ilgili yazılanları görüyorum. İlla sosyal medya hesabınızın olmasına gerek yok bunun için. Benim zaten hiçbir zaman hesabım olmadı.

◊ Sen biraz daha kapalı bir hayat yaşıyorsun...

- Bilmem… Kapalı bir hayat, kime göre mesela? Bana kapalı bir hayat yaşıyormuşum gibi gelmiyor. Aslında hayatımı yaşıyorum. Bu mesleği yaptığınızda belli yapılması gereken ve beklenilen şeyler var. Onları mı yapmıyorum acaba da böyle algılanıyor, bilmiyorum.

◊ Sosyal medyada yoksun, gece dışarı çıkmıyorsun, çok sık aşk haberlerin de yazılmıyor. Bu nedenle kapalı bir hayat yaşıyormuşsun gibi bir algı oluyor..

- Ben öyle hissetmiyorum. Hayatımı olabildiğince dışa dönük yaşadığımı düşünüyorum. Bu mesleği yapmasaydım belki yine böyle olacaktım. Bu işi yapıyorum ve hayatımı böyle kurgulamam lazım gibi bir şey değil bu.

Haberin Devamı

◊ Nasıl bir hayatın var? Neler yaparsın daha çok?

- Benim Anadolu yakasında bir hayatım var. Çoğunlukla oradayım. Arkadaşlarım ve çevrem de o tarafta. İşim olmadıkça Avrupa tarafına geçmiyorum. Çalışmadığım dönemlerde çalıştığım zamanlarda vakitsizlikten yapamadığım şeyleri yapıyorum.

◊ Yakın arkadaşların kimler?

- Oyuncu arkadaşlarım da var, mahalleden ya da Ankara’dan görüştüğüm arkadaşlarım da var. Kendimle vakit geçirmeyi de severim. Bir yere gidip kitap okumaya bayılırım.

◊ Paul Auster okurken görüntülenince kitap Arjantin’de en çok satanlar listesine girmiş...

- Doğru mu gerçekten? Eğer doğruysa güzel bir şeye vesile olmuşum.

◊ Paul Auster’i sever misin?

- Çok severim. Bence şu anda dünyada yaşayan en iyi edebiyatçılardan biri.

Sinema daha özgür, dizide 2 yıl aynı sakalla geziyorsun

ÇOK iYi HiKAYELERiMiZi ÇOK VASAT ANLATIYORUZ

  İyi romanlar okuduğunda, “insanlar neler yazıyor biz ne oynuyoruz” diyor musun kendi kendine?

 - Bence bizim hikaye problemimiz yok. Bunu ifade etmekle ilgili bir sıkıntımız var. Yoksa bu toprakların hikayeyle ilgili bir problemi olabilir mi? Her yerden hikaye fışkırıyor.

Bu dizilerin başarısı bize tesadüfmüş gibi geliyor ama bence değil. Aynı emeği ve başarıyı sinemada da gösterebilsek dünya çapında büyük başarılar elde ederiz. Sadece bir dağınıklık var, her şey günübirlik ve günü kurtarmak üzerine işliyor. Bir de çok iyi hikayelerimizi çok vasat anlatıyoruz. Bir Amerikan filmini düşünün.

 Bazen çok vasat hikayeleri o kadar iyi anlatıyorlar ki. Türk sinemasının özeti, çok güzel filmlerin vasat anlatılması.

Çağan Irmak nasıl anlattı hikayeyi?

 - Bence çok iyi anlattı. Ben filmi izlemedim ama içinde olduğum için hissini biliyorum.

Ağlayacak mıyız yine?

- Ağlayabilirsiniz. Bana çok romantik bir film gibi de geliyor. Filmde gerilebilirsiniz. Hatta korkabilirsiniz. Hepsini birazcık içinde barındırıyor. Tamamını düşünürsek psikolojik gerilim filmi diyebiliriz. Bence bu film başarılı olursa, arkasından bu tip tonda filmler yapılabilir.

“Çocuklar Sana Emanet”in tonu nedir?

- Hikayenin içerisinde gizem var ve o yüzden çok fazla spoiler vermek istemiyorum. Birçoğumuz modern şehirlerde yaşıyor. Bu nedenle de çok fazla yüklerimiz var.

Acılarla hayata devam ediyormuşuz gibi bir ruh hali içindeyiz. Bunlardan nasıl kurtulacağımızı da bilmiyorum. Bununla ilgili bir şey anlatıyor aslında temelde. Bir adamın geçmişiyle, travmasıyla, kendisiyle yüzleşmesi gibi.

“Çocuklar Sana Emanet” ismi buradan çıktı o zaman...

- Aslında bunu seyirciye söylüyor. Bu duygu size emanet aslında.

Çağan’la daha önce bir işte çalışmış mıydınız?

 - Çalışmamıştık. Ben her şeyden önce insan olarak onu tanıdığım için çok mutlu oldum. Bu tip insanların bu sektörde var olması beni çok iyi hissettirdi. Çağan hem insan hem de yönetmen olarak çok özel biri. Hep üretsin ve var olsun. Çok güzel hikayeleri var.

 BU FiLM SEYiRCiYi  KENDiSiYLE YÜZLEŞTiREBiLiR

 ◊ “Bi Küçük Eylül Meselesi” çok güzel bir filmdi. Sinemada böyle bir şansının olduğunu düşünüyor musun? Bu filmin mesela onun üzerine çıkabilecek bir film mi?

- Çok güzel bir filmdi. “Bi Küçük Eylül Meselesi”ni seven kitlenin “Çocuklar Sana Emanet”i de seveceğini düşünüyorum.

Çünkü o da kabul edilmesi zor bir filmdi. Aşk filmiydi ama filmin sonuna kadar “Ne oluyor, ne oluyor” dedirtti seyirciye. Burada da böyle bir merak duygusu olacak. Ben çok iyi bir film olduğunu düşünüyorum.

Bence seyirciyi kendisiyle yüzleştirebilir bu film. Filmi biz yaptık ama seyirciyle tamamlanacak. Herkesin farklı bir hissiyatla salondan ayrılacağını düşünüyorum.

◊ Filmi ne zaman çektiniz?

 - Ekim ayında çektik. Post prodüksiyon süreci uzun sürdü.

◊ Galası hangi gün yapılacak?

 - 21 Mart Çarşamba günü.

◊ Filmlerin hep daha kalıcı olduğu söylenir. Filmi çekerken daha mı dikkatli davranırsın?

- Bir dizi tercihinde bulunurken o karakteri dizi sürecinde hayatınızda taşıyorsunuz. Bunların hepsine çok iyi karar vermeniz lazım ki sıkılmayın.

Ne oynadığınızdan emin olmadan işin içine girdiğinizde 8’inci bölümde sıkılabilirsiniz. Ya da “benim karakterim bunu yapmaz” deyip hikayeyi manipüle edip başka bir noktaya çekmeye çalışırsınız. Çünkü bir taraftan da hayat akıyor. 1,5-2 sene aynı saç ve aynı sakalla yaşamak durumunda kalıyorsunuz. Sinema o nedenle daha özgür ve rahat. Hikayeyi sevdiyseniz gerçekten içinde olabilirsiniz.

◊ Bugüne kadar sıkıldığın roller oldu mu?

 - Çok şükür olmadı. İnce eleyip sık dokuyormuşuz gibi gözüken bekleme aralarının aslında sebebi bu. Sıkılmadan o işin içinde var olabilmek. Oynadığınız rolü sevmiyorsanız sıkılabilirsiniz.

Sinema daha özgür, dizide 2 yıl aynı sakalla geziyorsun

KARANLIKTAKİ ADAM
Hayranları Engin Akyürek’in Paul Auster’in “Karanlıktaki Adam” kitabını okurken fotoğrafını çekince kitap Arjantin’de en çok satanlar listesine girdi. Engin Akyürek, Paul Auster için “En sevdiğim yazarlardan”diyor.

FATİH SULTAN MEHMED’İ EN İYİ  OYNAYACAK İSİMLERDEN BİRİ KENAN’DI

  Kenan İmirzalıoğlu’nu Fatih Sultan Mehmed rolüne yakıştırdın mı?

- Ben üniversitede tarih okudum. Gönülden söylüyorum, başarılı olmalarını çok istiyorum. Bu tip işler başarılı olmadığında bir daha benzer işler yapılmıyor. Dilerim başarılı olur ve böyle daha çok iş yapılır. Çünkü tarihimizde çok güzel hikayeler var. Bence bu rolü en iyi oynayabilecek isimlerden biri Kenan. Hemşerim de aynı zamanda.

 KENDi YAZDIĞIM HiKAYEYi  ÇEKMEK iSTiYORUM

  Suudi Arabistan Türk dizilerini yasakladı. Bu konuda ne düşünüyorsun?

 - Bence bu durum geçicidir. Kalıcı olacağını düşünmüyorum.

Çok sayıda Arap hayranın var. Arap ülkelerini ziyaret ettin mi? Çok sayıda ünlü oyuncu gidip para kazanıyor katıldıkları davetlerden...

- Gitmedim. Bunu bana değil, menajerime soracaksınız. Demek ki orada doğru bir projeye denk gelemedik. Turist olarak da o bölgeye gitmedim. Çünkü orası yine de benim için iş gibi olacak. Ben biraz daha plansız programsız seyahat etmeyi seviyorum. Son 1,5 senedir yazma ve okuma sürecindeyim. Biraz durmak ve yazmak istedim. Bu da bana iyi geldi. Film vizyona girdikten sonra belki bir yere kaçabilirim.

Kaş’a sık gidiyorsun ama...

- Kaş görünen kısmı. Oraya dalış için gidiyorum. Aslında birçok yere gidiyorum.

“Yazıyorum” dedin. Ne yazıyorsun?

- Öykülerim var. “Kafasına Göre” diye bir dergimiz var. İki ayda bir çıkıyor. Hem onun içeriğiyle ilgileniyorum hem de orada kurmaca hikayelerim yayımlanıyor. Yurtdışına da yolluyoruz, isteyen çok kişi oluyor. Bu beni çok mutlu ediyor. İnsanlar farklı dillere çevirtip okuyorlar. Bu çok değerli bir şey. Oradaki hikayeler çok farklı.

Senaryo da yazıyor musun?

 - Evet. İleride inşallah bir şeyler yapacağım.

Yönetmenlik hayalin var mı?

- Aslında var. Çünkü yazmaya başladıkça kafanızdakini sizin çekmeniz gerektiğini anlıyorsunuz.

Bu egoistçe bir şey değil mi?

 - Yazdığınız hikayeyi anlatmak istediğinizde ve eğer hikaye iç dünyanızla ilgiliyse onu siz çekmelisiniz. Ben kendimi yazar olarak ya da senarist olarak görmüyorum. Bunlar çok farklı şeyler. Ben sadece bir oyuncu olarak hislerimi, duygularımı kaleme alıyorum. Yazarlık iddiasında bulunmuyorum. Bu yazarlara saygısızlık olur.

TÜRK SiNEMASI MELODRAMLA KOMEDi ARASINA SIKIŞTI

 ◊ Türk sinemasında son yıllarda gişenin komediden geleceğini düşünen bir anlayış var. Buna ne diyorsun? Komedi filmlerini takip ediyor musun?

 - Ben her şeyi izliyorum. Sinemayı çok seven bir adamım ve yerli-yabancı neredeyse tüm filmleri takip ediyorum. Bizdeki sorun Türk sinemasının eksikliğinden kaynaklanıyor. Biraz melodramla komedi arasına sıkışmış bir sinemamız var. Bir tarafta starların çektiği komedi filmleri, bir tarafta melodram, bir tarafta da bağımsız sanat ağırlıklı filmler var. Ortada duran ana akım sinema birazcık zayıf. Çağan, Yavuz Turgul gibi yönetmenlerin filmleri daha çok çıkmalı. Ve daha fazla izlenmeli. Sektörü geliştirecek olan filmler bence bunlar.

◊ Komedi filminde oynar mısın?

 - Oynarım. Kendime komedi oyuncusu demem ama iyi bir komedi filminin içinde olmak isterim. Güzel de olur.

Sinema daha özgür, dizide 2 yıl aynı sakalla geziyorsun

TUBA DA BEREN DE iŞiNDE ÇOK iYi

 ◊ 10 yıl sonra Engin’i nerede görüyorsun? Mesela yazar olarak mı yönetmen ya da oyuncu olarak mı?

- Merkezde oyunculuk. Oyunculuğu çok seviyorum ve bunun için her zaman hayallerim var. Ama bunun yanından biriken hikayelerimi anlatmak istiyorum. Belki yurtdışında ortak bir proje yapabilirim. 10 yıldır hep televizyon işlerine konsantre oldum. Biraz daha sinemaya konsantre olmam gerektiğini düşünüyorum. Bugüne kadar 3 film yaptım. Sinemada farklı filmlerle var olabilirim.

◊ Son zamanlarda hangi yerli-yabancı dizileri takip ediyorsun?

- Şimdi herkesin izlediği “La Casa De Papel”e başladım. Gideri var. Yerli dizilere ara ara bakıyorum. Çoğunlukla denk gelirsem ilk bölümlerini izlemeye çalışıyorum. Sürekli olarak takip ettiğim ve ilişki kurduğum bir dizi şu anda yok.

◊ Keşke bir projede birlikte oynasak dediğin bir kadın oyuncu var mı?

- Yok. Bunu biraz rol belirliyor. Benim zaten işlerim de hep öyle oldu.

◊ Kendi işlerin içinde en çok hangisini sevdin?

- Hepsi benim çocuklarımdı dermişim (Gülüyor). “Bir Bulut Olsam” benim ilk başrol olduğum işti. Rahmetli Meral Okay yazmıştı. Benim için de çok değerli bir insandır Meral Abla. Allah rahmet eylesin… “Bir Bulut Olsam” bende çok farklı bir yerde durur. “Fatmagül’ün Suçu Ne” tanınmamı sağladı, özel bir iş oldu. Yurtdışı sürecini başlattı. “Kara Para Aşk” da bu süreci devam ettirdi. Çok özel bir işti. Ben onunla Emmy’e aday oldum, Seul’den ödül aldım…

◊ “Kara Para Aşk” mı  “Fatmagül’ün Suçu Ne” mi?

 - Kızın mı oğlun mu sorusu gibi bu… Onlar ikiz ve ikisini de çok seviyorum.

◊ Peki, Tuba Büyüküstün mü Beren Saat mi?

 - İkisi de çok iyi. İşlerini çok iyi yapan oyuncular.

MÜZiK HAYATIMDAKi EN BÜYÜK EKSiKLiK

 ◊ Müzikle aran nasıl? Enstrüman çalıyor musun?

- Çalmıyorum. Hayatımdaki en büyük eksiklik ve arada kendime kızma sebeplerimden biri bu. YouTube’u açıp gitar akordu öğreneyim filan diyorum arada. Ama hep başka önceliklerim oldu ve bunun önüne geçti. Bu aralar yine gitar çalma isteği geliyor. Artık bir yere gitmeden de internet üzerinden öğrenebilirsin. “Akdeniz Akşamları”ndan başlayabilirim...

OYUNCULAR ÇOCUK GiBi ONAYLANMAK iSTER

 ◊ Bugüne kadar Arap hayranlarından aldığın en tuhaf teklif neydi?

- Hiç öyle bir teklif almadım. İnsanlar en fazla fotoğraf çektirmek ister, ya da sete gelir. Belki evinize gelip çiçek bırakırlar. Tuhaf teklifler, eski starlardan kalma bir şey. Ulaşılamaz olmak… Ama hayat öyle değil. Herkes herkese ulaşabilir.

◊ Peki ilgiden yorulmuyor musun?

- Yok. Bu çok güzel bir şey. Bu işi niye yapıyoruz ki? Altında yatan sebep beğenilmek, sevilmek değil mi? İnsan niye oyunculuk yapar, beğenilmek için… Çıkış noktası odur aslında. 13-14 yaşında bir kız ya da erkek çocuğu “oyuncu olmak istiyorum” dediğinde aslında bunun altında yatan duygu, beğenilme ve onaylanma duygusudur. O yüzden oyuncular biraz çocuk gibidir. Onaylanmak isterler.

 SEVGiLiM YOK OLSA SANA SÖYLERiM

 ◊ Cansu Dere ile aranızda neden aşk dedikodusu çıktı?

- Bilmiyorum ki… Bu işin merkezinde olan sizsiniz. Size sormak lazım. Böyle haberler neden çıkar? Cansu’yu en son Altın Kelebek gecesinde gördüm. Siz bilmiyorsanız hiç kimse bilmiyordur.

◊ Çok fazla uzun süreli ve bizim bildiğimiz ilişkilerin olmadı.

 - Evet eğer kapalılıksa bu kapalılık olabilir.

◊ Hayatında biri var mı?

- Şu anda yok. Olursa ve sorarsanız söylerim. Yalan söylemem. Hayatınızda biri varsa bu konuda yalan söylemek ona da ayıp ve saygısızlık. Ama sana gelip “Abi sevgilim var” demem.

Sinema daha özgür, dizide 2 yıl aynı sakalla geziyorsun

MODERN HAYATLA ŞİDDETİN DOZU ARTTI

 ◊ Türkiye ciddi anlamda bir şiddet problemi var. Bu konuda neler söylersin?

 - Bu korkunç şeyi kabul etmeyecek ya da bunun iğrenç bir şey olduğunu savunmayacak hiçbir canlının dünya üzerinde yaşamadığını düşünüyorum. Ben oyuncu olarak bugün ortaya çıkan tablodan tabii ki rahatsız oluyorum. Ama insan şunu da sorguluyor. Bu hep var mıydı? Modern hayatla birlikte dozu artmış olabilir. Medya bunları duymamıza mı vesile oldu? Bunu anlamaya çalışıyorum. 30-40 yıl önce de bu taciz meseleleri vardı da gizli kalıp insanların travmaları olarak mı devam ediyordu bilmiyorum. Bu meseleyi 20 sene sonra daha iyi anlayabiliriz. Belki de vardı ve haberleri yapılmıyordu. Modern çağın araçları belki de bunun açığa çıkmasına vesile oldu. Biz de takip edebiliyoruz. Biri bir tweet atıyor ve hepimiz o olayı takip edebiliyoruz.

BESLENMEME DiKKAT EDiYORUM

 ◊ Az önce laktozsuz sütle yapılan kahve istedin. Sağlığına dikkat ediyor musun?

- Beslenmeme dikkat ediyorum. Normal süt biraz rahatsız ediyor.

◊ Spor yapıyor musun? Boyun çok uzun. Geçmişte basketbol filan oynadın mı?

-  Evet spora gidiyorum. Boyum 1.90 ama profesyonel anlamda basketbol oynamadım. Mahalle arasında oynuyorduk.

 3.filmi

 Zeki Demirkubuz’un “Kader”, Kerem Deren’in “Bi Küçük Eylül Meselesi”nden sonra Çağan Irmak’ın yönettiği “Çocuklar Sana Emanet”, Engin Akyürek’in kariyerindeki üçüncü filmi...

 

Sinema daha özgür, dizide 2 yıl aynı sakalla geziyorsun

Yazarın Tüm Yazıları