Kel deme ‘cabrio’ de

YENİ Türk Ceza Kanunu’na göre, 1 Nisan itibariyle kel vatandaşlardan bahsedilirken ‘kel’ denemeyecek. Birinden ‘kel’ diye bahsedilirse, hakaret kabul edilecek.

Esas söyleyeceğime geçmeden önce şunu belirteyim: Bu yasak sayesinde bir daha ‘Kelliğe mucize ilaç’ haberi görmeyeceksem sonuna kadar destek veririm bu kanuna...

Gazetelerde en büyük ilgi gören haberlerden biridir ‘Kelliğe mucize ilaç’ haberi. Bir de ‘Horultunuzla vedalaşın’, bir de ‘Kişiyi ortadan sıkılmış diş macununa çeviren Madagaskar diyeti’, bir de.... Amaaan bitmez bu haberler!

* * *

Hürriyet kelleri ne derece rahatlatacağından emin olmadığım bu gelişmeyi ‘Kele kel demek suç’ başlıklı bir haberle duyurdu.

Saçı olmayan birine ‘kel’ veya ‘keltoş’, ‘ampul’, ‘tayyare meydanı’, ‘lamba cini’ gibi hitaplarda bulunulmasına ben de karşıyım. Yani kimse çıkıp da ‘Tabii kendin lepiska saçlısın, tuzun kuru. Saç birikimi bulunmayan insanlarla dalga geçiyorsun, hakikaten fena bir insanmışsın sen’ demesin.

İnsanların herhangi bir sebeple ayrımcılığa tabi tutulmasına karşıyım. Keller ve saçlılar diye bir ayrıma da son nefesimi verene kadar karşı olacağım (Bak nasıl gaza getirebiliyor insan kendini...)

Bu noktada şunu da belirtmeden geçemeyeceğim; uzun sayılabilecek bir süredir gazetecilik yaparım. Doğal olarak bizim aramızda da keller var.

Bu kadar zamandır kimseye ‘Kel’ dendiğini görmedim, duymadım, okumadım. Birine ‘kel’ deniyorsa da, lakabı öyledir. Hazır olun örnek veriyorum; Rıfat Ilgaz’ın Hababam Sınıfı’ndaki Kel Mahmut’tan bahsediliyorsa, Kel Mahmut diye yazılır. Yoksa Mahmut’a gıcık olduğumuz filan yoktur...

Yine de bir orta yol bulmak gerekiyor. 1 Nisan itibariyle kele kel denmeyecekse, alternatifleri değerlendirmek gerekiyor.

Benim öneri götürdüğüm kel arkadaşlar en çok ‘cabrio’yu benimsedi. Dilimize yabancı kelime sızdırdığım için kızacak kişiler de çıkacaktır ama ‘tarama engelli’den daha iyi olduğunu kabul edin.

* * *

Böyle kıl/tüy (kılsızlık/tüysüzlük de denebilir) bir meseleye bulaşmışken, Hürriyet’te bu konuda yaşanan sıcak bir gelişmeden de bahsetmem gerekiyor.

Dün itibariyle Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni olan Sedat Ergin (Hayırlı olsun ama hala buruk vaziyetteyiz. Doğaner’in gözyaşlarını hálá dindiremedik Sedat Abi, onu da söyleyeyim yani) devlet katında bile tartışılan bir sakal bırakmıştı hatırlarsanız.

Kısaca ‘Müdür’ dediğimiz Haber Müdürü’müz Reha Öz de aynı dönemde burun altında kıl biriktirmeye başladı. Sadeleştirirsek bıyık bıraktı...

Tabii bu durum ikiye bölünmeye gayet müsait camiamızı buz gibi kaynak suyunun altına bırakılmış Diyarbakır karpuzu gibi, çooot diye ortadan ikiye ayırdı.

Bu durumda gazete yönetimi demokrat müdahale hakkını kullandı ve Sedat Ergin’le Reha Öz’ün sakal ve bıyıklarını oylamaya açtı.

Hürriyet’in kendi içinde kullandığı haberleşme ağı üzerinde ‘Sedat Ergin’in Önceki Hali/ Şimdiki Hali... Reha Öz’ün Önceki Hali/ Şimdiki Hali’ şeklinde fotoğrafları yayınlandı ve çalışanlara ‘Oylayın bakalım’ dendi.

Son durumda halkın yüzde 70’i Reha Öz’ün bıyığının devam etmesini istiyordu. Sedat Ergin’in sakalına ise yine yüzde 70 oyla karşı çıkıldı.

Sedat Abi’yi Milliyet’e tıraşlı yolladık. Reha Müdür ise benim de desteklediğim bıyığıyla şimdilik çok mesut...
Yazarın Tüm Yazıları