KCK dalgalarının envanteri bize ne söylüyor?

ÖNCEKİ gün İstanbul, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin ve Adıyaman’da eşzamanlı bir şekilde gerçekleştirilen KCK gözaltılarını, 2009 yılından bu yana devam etmekte olan KCK operasyonları içindeki en şiddetli dalgalardan biri olarak görmek gerekiyor.

Haberin Devamı

Bu operasyonlarda önceki gün 150 dolayında kişi gözaltına alındı. Yaklaşık 90 kişinin gözaltına alındığı İstanbul, son dalganın ağırlık merkezini oluşturuyor. Bu kentte gözaltına alınanlardan 9’u BDP’nin muhtelif ilçe başkanları.
TARTIŞMANIN ZAMANI GELDİ
Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetinin siyasi iradesinin bir sonucu olan bu operasyon dalgalarının son 3 yıldır sistematik bir politikaya dönüştüğünü vurgulamamız gerekiyor.
Bu politikanın uygulamaya konduğu alan, ülkenin en ciddi sorunu olan, son dönemde her gün artan sayıda cenaze törenleriyle bize kendisini hissettiren Kürt meselesidir. Dolayısıyla bu operasyonlarla ne yapılmak istendiğini, gözetilen hedeflerin Kürt sorununun çözümü açısından ne anlama geldiğini Türk kamuoyunda geniş bir şekilde tartışmaya açmanın, sorgulamanın zamanı çoktan gelmiştir.
Bunu yapabilmek için galiba önce KCK soruşturmalarının bir envanterini çıkarmamız şart.
Birinci KCK dalgası 14 Nisan 2009 tarihini taşıyor ve BDP’nin güneydoğuda Kürt nüfusun yoğun yaşadığı yerleşim merkezlerinde bariz bir üstünlük elde ettiği 29 Mart 2009 yerel seçiminin hemen sonrasına rastlıyor. Aslında 2007’de başlatılmış olan telefon ve ortam dinlemesi, teknik takip gibi yöntemlerin ağırlıkta olduğu bir soruşturma sürecinin sonucu olan bu dalgada toplam 51 kişi tutuklandı.
Halen Diyarbakır’da görülmekte olan ana KCK davasının sanıklarının çekirdek kadrosunu bu dalgadaki tutuklamalar oluşturuyor.
6 AYDA KCK’DAN 1548 TUTUKLU
Bu dalgayı, 1 Temmuz 2009 ve 11 Eylül 2009’daki daha küçük çaplı operasyonlar izledi. Ama Türk kamuoyunun KCK tutuklamaları olgusu ile daha yakından tanışması 28 BDP’linin tutuklandığı 25 Aralık 2009 tarihli dalga oldu. Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nün bahçesinde elleri kelepçeli olarak basının karşısına çıkarılan BDP’li belediye başkanlarının toplama kampını çağrıştıran görüntüleri büyük bir rahatsızlığa yol açtı.
Geçen iki yıla yakın süre içinde sayısız KCK operasyonu gerçekleştirildi ve pek çok KCK davası açıldı. Bazı illerde birden çok KCK davası var. Örneğin Batman’da yürümekte olan 3, Şırnak’ta ise 5 ayrı KCK davası var. Aydın’ın da bir KCK davası var, İzmir’deki Özel Yetkili Mahkeme’de görülmekte olan.
Türkiye’de Özel Yetkili Mahkemelerin görev yaptığı 8 ilin hepsinde de (Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Malatya, Erzurum, Diyarbakır ve Van) görülmekte olan KCK davaları var. Ağırlık, kuşkusuz Diyarbakır Adliyesi’nde.
Peki bu davalarda kaç kişi sanık, bunlardan kaçı tutuklu? BDP’nin hukuk işlerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş, “son 6 ay içinde KCK’dan 4 bin 148 kişinin gözaltına alındığını, bunlardan 1548’inin tutuklandığını” belirtiyor.
Beştaş, “2009’daki ilk KCK operasyonundan bu yana tutuklananların sayısını 4 bin 500 ile 5 bin aralığı içinde tahmin ettiklerini” belirterek, “Bu operasyonları, davaları takip etmekte, yakalamakta örgütlerimiz de zorlanıyor. Hemen hemen her gün gözaltılar oluyor. Kesin sayı üzerinde çalışıyoruz” diye konuşuyor.
BDP’YE SİYASET ALANI KALMIYOR
KCK’dan sanık olan vatandaşların büyük çoğunluğunda karşımıza çıkan olgu, BDP üyeliğidir. Bunlardan 6’sı milletvekili seçildiği halde serbest bırakılmadıkları için hapiste.
KCK tutukluları arasında çok sayıda BDP’li il ve ilçe başkanı bulunuyor. Ayrıca, tutuklu 13 belediye başkanı var, bu arada tutuksuz yargılanan başkanlar da var, Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir gibi...
Durumu şöyle özetlemek mümkün: KCK’dan sanık olmayan BDP’li belediye başkanlarının durumu istisna oluşturuyor desek hata yapmış olmayız.
Özellikle Güneydoğu’daki BDP’li il ve ilçe yönetim kurulu üyelerinin, belediye meclis üyelerinin önemli bir bölümü tutuklu ya da tutuksuz KCK sanığı durumunda. Bu yöneliş devam ettiği takdirde sanıkların sayısının önümüzdeki dönemde artması şaşırtıcı olmaz.
Sonuçta, KCK operasyonlarının geldiği noktada BDP’nin fiilen siyaset yapabilme alanının çok ciddi bir şekilde daralmakta olduğu aşikâr. Bunun Kürt sorunu açısından ne anlama geldiğini yarın değerlendirelim.

Yazarın Tüm Yazıları