Kavuğun değil, Erol Günaydın'ın peşinde

KELEBEK'te (24 Şubat 2005) Mevlüt Tezel'in Pardon filmi üzerine Ferhan Şensoy ve Mert Baykal'la yaptığı röportajı okudum.

Konuşmanın bir bölümünde Ferhan Şensoy'un söyledikleri; hepimizi düşündürecek bir derdimize, yüzeyselliğimize, magazin anlayışımızın yalınkatlığına hazin bir göndermedir.

Erol Ağabey soyunsun mu? bölümünü önce okuyalım:

"Sen benimle yaptığın röportajda Kavuk diyorsun gündem olabiliyor. Hiç tiyatroyla ilgilenmeyen medya birdenbire kavuğun peşinde koşturmaya başlıyor.

Erol Günaydın 72 yaşında çıkmış Sanco'yu oynuyor. Belki bir daha hiç tiyatro sahnesine çıkmayacak. Uzun Donlu Kişot Erol Günaydın'ın jübile oyunudur, bu konuyla kimse ilgilenmiyor. Bu ilgilenilecek bir olay değil mi? Ne yapsın Erol ağabey, soyunsun mu?"

Şensoy
haklı, onu da bilmeli ki medyanın İsmail Dümbüllü ve kavuk pek umurunda değil. Ama kavuğu verecek Ferhan Şensoy alacak Cem Yılmaz olunca ikinizin başına üşüşüyorlar.

Erol ağabey soyunsun mu, diye soruyor, başka çare yok(!). Ferhan Şensoy, anımsayacaktır, Yıldız Kenter'in oyunuyla değil de, sahnedeki dekoltesiyle ilgilenmişlerdi.

* * *

EROL GÜNAYDIN gibi bir sanatçı gerçekten gündeme getirilmiyorsa, hakkında yazılar yazılmıyor, onunla röportajlar yapılmıyorsa, ben sanat ve magazin dünyası adına utanırım.

Magazin yapılmasın demiyorum, yazdım ama bir kez daha yinelemeliyim.

Şimdi Berlin Filarmoni Orkestrası'nın şefi Sir Simon Rattle ile Çek soprano Magdalena Kozena arasında bir aşk yeşerdi. Ciddi müzik dergilerinde de bu ciddi bir üslupla veriliyor, fotoğrafları yer alıyor.

Ancak aynı dergide, aşkla ilgili haber ve fotoğrafların ardındaki sayfalarda Magdalena Kozena'nın CD'leri üzerine ciddi eleştiriler var.

Ama bizde ilki var diğeri yok. Gerçek sanatçıyla toplum arasındaki bağı kurma görevi ve işlevi medyanın sorumluluğundadır. Çünkü onları kamuoyuna o tanıtacaktır. Ne yazık ki, asıl beni düşündüren, birçok medya mensubunun Erol Günaydın'ı tanımamasıdır, insan tanımadığı birini nasıl tanıtacak. Sorunun kördüğümü burada.

Hürriyet Gösteri'nin yazıişleri müdürü Hámi Çağdaş, Kars'taki bir klasik müzik konserine gitmiş. Birtakım medya mensupları, halka görüşlerini soruyorlarmış. Ama baştan olumsuz önyargıyla onları koşullandırmaya kalkışıyorlarmış.

Sorular şöyle: Sıkıldınız değil mi? Böyle şeyler dinlemek istemiyorsunuz değil mi?

Hani biraz cesaretleri olsa, benim canım sıkıldı, senin de diye soracaklar.

Başı bağlı bir köylünün söylediği beni çok etkiledi:

"Ben anlamıyorum ama bebelerimi getirdim onlar dinlesin diye, yarın şehre gidecekler, şimdiden alışsınlar."

Bunu soran kişi sanırım utanmıştır.

* * *

GERÇEK değerleri tanıtmak bizim görevimiz, bunu hatırlatmak istedim. Dilerim faydası olur.
Yazarın Tüm Yazıları