Kanser tehdidi büyüyor

Nihayet Dünya Sağlık Örgütü de elindeki rakamları saklamayı bir yana bırakıp gerçeği bütün çıplaklığı ile açıklamak zorunda kaldı: Kanser tehdidi büyüyor, yengecin kıskaçları gittikçe daralıyor.

Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre iki yıl sonra kansere bağlı ölümler kalp hastalıklarını geçecek, kanser insanlığın geleceğini tehdit eden bir numaralı sorun haline gelecek.

Tıp dünyası neredeyse kanserle oturup kanserle kalkarken, araştırma fonlarının en büyük bölümleri kanser araştırmalarına ayrılırken, sigara, alkol, beslenme hataları ve yaşam tarzı yanlışlarının, çevresel kirlenme, kanserojen maddelerin çoğalması vb. tehditlerin önemi bu kadar iyi bilinirken neden hálá kanser en büyük bir tehlike olma yolunda ilerliyor?

Bunun bir değil, birden çok sebebi var. Kansere yakalanmayı kolaylaştıran nedenlerin en önemlileri olarak sigara, alkol, yiyeceklerdeki toksinler, soluduğumuz hava, içtiğimiz suda bulunan kirlilik faktörleri, hareketsiz yaşam tarzı, yanlış sağlık politikaları hatta güvensiz cinsel ilişkilerin yaygınlaşmasını sayabiliriz.

ÇEVRESEL KİRLENME ARTTI

Bütün bu nedenlerin hepsi etkili ama erken teşhis olanaklarının bu kadar arttığı, refahın 50-60 yıl öncesine oranla bir hayli arttığı günümüzde kanserin bu denli hızla yaygın bir sorun haline dönüşmesinin bana göre başlıca iki nedeni var: Beslenme yanlışları ve çevresel kirlenme. Buna üçüncü bir madde olarak insan ömrünün uzamasını da ekleyebilirsiniz.

Çünkü kanser vakalarındaki artış en çok ortalama yaşam süresinin uzadığı gelişmiş ülkelerde görülüyor. Amerika ve Avrupa’nın yaşam süresi 70’li yılları çoktan aşmış, insanlarında özellikle meme, kalın bağırsak, prostat gibi kanserlere 20-30 yıl öncesinden çok daha fazla rastlanıyor. Ama kanser sıklığındaki artışı her şeyden önce beslenme hatalarına bağlamak gerekiyor.

YİYECEKLERİMİZ DOĞAL DEĞİL

Besinlerimiz artık eski doğal hallerini çoktan kaybettiler. "Nerede o güzel kokulu elmalar, tadına doyulmaz üzümler, erikler, hoş kokulu kavunlar?" diye hayıflanan anneanneniz ve dedenizin ne kadar haklı olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor. Bugün ne yediğimiz karpuz eski karpuz, ne yediğimiz elma eski doğal, saf, hoş kokulu elmadır. Yiyeceklerin genetiğiyle oynandıkça, daha fazla üretim hırsıyla köklerine, çiçeklerine, yapraklarına böcek öldürücüler, hormonlar, antibiyotikler pompalandıkça doğal yapıları hızla değişiyor. Bir taraftan içlerindeki vitamin, mineral, antioksidan güç azalırken, diğer taraftan her biri birer antibiyotik, böcek öldürücü, hormon bombası haline dönüşüyor.

DÜNYA KİRLENİYOR

Açık denizlerdeki balıkların bile ağır metallerle kirlendiğini gösteren bulgular endişe vericidir. Bir taraftan daha çok balık üretmek için denizleri kurduğumuz çiftliklerle kirletirken, diğer taraftan bu kirlenmeden nesli tükenen balıklarımızın sohbetini yapıyoruz. Sularımız zaten temiz değildi, doğal su diye özel kaynak sularına yöneldik. Şimdi temiz olduğundan emin olmak için içine koyduğumuz pet şişelerin, damacanaların kanserojen madde bulaşmasına yol açıp açmadığını tartışıyoruz. Doğada kendi halinde dolaşarak otlanıp, yem arayarak büyüyüp gelişmiş bir tavuk veya inek bulmak, onun etinden, sütünden, yumurtasından faydalanmak çoktan hayal oldu.

Kanser oluşumunda kalıtsal faktörlerin mutlaka rolü var ama yaşam tarzımız ve çevresel koşulların etkisi çok daha fazla. Kendi yarattığımız yeni ve sentetik bir dünyanın kanserli insanları olma yolunda hızla ilerliyoruz. Eğer çevresel kirlenmeye duyarsız kalmaya devam edersek obezite ve diyabet salgınını 5-10 yıl sonra bir de kanser salgını izleyecek. Bizden söylemesi.

Kilo Okulu’nda bu hafta

Yaşasın Hayat Kliniği’nde her çarşamba düzenlenen "kilo yönetimi-sağlıklı beslenme" seminerleri sürüyor. Bu haftanın konusu "Kilo verme yöntemleri". Konuşmacı beslenme ve diyet uzmanı Güneş Aksüs. (0 212) 236 73 00’dan yerinizi ayırtabilirsiniz.
Yazarın Tüm Yazıları