Kamyonetten cenaze arabası olmaz

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Bir dostum dün bana şöyle dedi: İnsanın iki önemli anı var, doğum ve ölüm.

Cenaze arabalarına bakınca, içim bir tuhaf oluyor. Ölene saygı konusunda şüpheler uyanıyor. İkincisi, kalanların acıklı durumu daha da iç burkucu.

Kamyonetten bozma cenaze arabalarının görüntüsü, estetikten uzak. Hele içerdeki tahta tabutlar; kalanları, acı çekenleri hüznün girdabına sürüklüyor.

Belediyeler, bu arabaları yenilemeli, kalanlara acı çektirmeyecek bir şekilde yapmalı. Kapalı arabalar çok daha iyi olur.

Estetik, her şeyi tahammül edilir kılar, başka cenaze törenlerindeki o sadelik ve arabaların güzelliği elbet ölümün soğukluğunu gidermez.

Yollarda, yeşil arabaların içinde, marangozdan çıkmış tabutlar, insanı hayattan, yaşamdan uzaklaştırıyor.

Yeni bir günün başlangıcında insanı yaşama sevincinden alıp, ölümün ummanına çekiyor.

Ünlülerin ölümü, belki bu konuda düşünmemizi sağlıyor. Bir ritüelin daha etkileyici yapılması konusunda düşünceler üretmemize neden oluyor.

Halikarnas Balıkçısı'nın cenaze törenine katılmıştım. İzmir'den Bodrum'a bir minibüste getirilmişti tabutu.

Böylesine ihmalkârlık, vurdumduymazlık ve estetiğe maydan okumak acıyı katmerleştiriyor.

* * *

UĞUR Mumcu'nun cenazesinden sonra, ölenin evinin önüne çiçekler serpiliyor. Törensiz, sadece sevginin yönlendiriği acının çiçekleri bunlar.

Barış Manço'nun eviniin önünde de bunları gördük. Rengarenk çiçeklerin sevgimizi kanıtladığı bir ortamda, cenaze arabasının, tabutun da niteliği değiştirilmeli.

Kapalı arabalarda, caddelerde gösterilmeden, acıya acı katmadan bu yapılmalı.

Tabii bazı kişilerin ölümlerinin arkasından tören konusunda vasiyetleri vardır. Buna riayet edilir mi, edilmez mi bilmem.

Sanatçıların çoğunda bir özel madde vardır. İnsanoğlu bütün canlı organizmaların bittiği yerde bile iradesinin devam ettiğini bilmek istiyor. Ölümlülerin ölümsüzlük peşine düşme tutkusu mu, bilmem ne demeli?

Yoksa her şeyi oluruna bırakmanın tevekkeli, teslimiyeti mi?

Edebiyatımızda ölümü anlatan nice şairin yanısıra Yahya Kemal Beyatlı'nın, Abdülhak Hamit Tarhan'ın, Necip Fazıl Kısakürek'in unutulmaz şiirleri vardır.

Nazım Hikmet'in Cenaze Merasimim şiiri en gerçekçi olanı:

‘‘Bizim avludan mı kalkacak cenazem?/Nasıl indireceksiniz beni üçüncü kattan?/Asansöre sığmaz tabut/merdivenlerse daracık.

Belki avluda dizboyu güneş ve güvercinler olacak,/Belki kar yağacak çocuk çığlıklarıyla dolu./belki ıslak asfaltıyla yağmur./Ve avluda çöp bidonları duracak her zamankı gibi.

Kamyona, yerli gelenekle, yüzüm açık yükleneceksem./bir şey damlayabilir alnıma bir güvercinden: uğurdur./Bando gelse de, gelmese de çocuklar gelecek yanıma/meraklıdır ölülere çocuklar.

Bakacak arkamdan mutfak penceremiz./Balkonumuz geçirecek beni çamaşırlarıyla./Ben bu avluda bahtiyar yaşadım bilemediğiniz kadar./Avludaşlarım,uzun ömürler dilerim hepinize.’’

* * *

HAYATI da ölümü de estetik yönetmeli.

Gidenlere de, kalanlara da gerekli.



Yazarın Tüm Yazıları