Kalp krizinde 9 risk

KALBİ besleyen damarlarda tıkanıklık olduğunda ve bunun kalpte beslediği kalp kası bölgesinde infaktüs olmasıyla kalp krizi meydana gelir.

Yani kalp krizi, önceden kalbi besleyen damarlarda darlık olması, zamanla darlığın damar duvarını hemen hemen hiç kan geçmeyecek kadar tıkaması gerekir. Kalbi besleyen kronor damarlar, damar sertliği (aterosikleroz) hastalığı ile tıkanır.

Özel TÜSAV Kardiyoloji Dal Merkezi’nin kurucusu Göğüs ve Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Öztekin Oto, kalp krizinin bir çok risk faktörlerinin bir araya gelmesi sonucunda ortaya çıktığını söyledi. Prof. Oto, kalp krizini tetikleyen 9 risk unsurunun sigara, kan yağlarının yüksek olması (kolesterol yüksekliği), tansiyon (hipertansiyon), şeker hastalığı, aile öyküsü, şişmanlık, menapoz, yaş (40 yaş üstü), stres olduğunu açıkladı.

Tedbirlerden bazıları

Kalp krizi için kalp damarının daralması gerektiğini, bunun da yıllar içinde geliştiğini belirten Prof. Dr. Oto, "Daralan damarda susuzluk, sıcak, hafif stres ya da ağır yemekle bir miktar büzülme bile o damarın beslediği kalp kası bölgesinde ölüme yol açabilir. Buna da kalp krizi denir. Krizin ilk belirtisi şiddetli göğüs ağrısıdır. Göğüs ağrısı ortaya çıktığında dinlenme hemen uzanma tavsiye edilir" dedi.

Sıcak havanın tek başına kalp krizinde etken olmadığını, damar sertliği gelişmiş olan bir hastada tıkanmaya yol açacak ağır stresin büyük etki gösterdiğini vurgulayan Prof. Dr. Öztekin Oto, sıcakla temasın krizi çabuklaştırdığını söyledi ve tedbirlerini şöyle sıraladı: "Kalp krizine yakalanmamak için, ideal kilo korunmalı, bol meyve ve sebze tüketilmeli, hergün düzenli egzersiz yapılmalı, en önemlisi ise stresi yenmeyi öğrenmeli."

Karaciğer kanserini radyoaktifle tedavi

DOKUZ Eylül Üniversitesi, karaciğer kanseri metastası tedavisinde dünyanın sayılı merkezlerinden birisi oldu. Henüz yeni olan, dünyada ve Türkiye’de birkaç merkezde uygulanan, karaciğer metastaslarını radyoaktif mikro-kürecikleri atardamardan enjekte edip, direk olarak tedavi uyguladıklarını belirten DEÜ Nükleer Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Berna Değirmenci, "Bu tedavi yöntemi, medikal onkolog, cerrah, radyolog ve nükleer tıp hekimlerinin ortak görüşü ile hastalığa özgü kriterlerin uygunluğu ile seçilen kişilerde yapılmaktadır" dedi.

Prof. Dr. Değirmenci, konuyla ilgili sözlerini şöyle sürdürdü: "Nükleer Tıp, bazı kanser türlerinde (lenf bezi kanseri gibi), dokuyu hedef olarak seçen radyoaktif işaretli antikorlar kullanarak tedavinin diğer yöntemlerle etkinliğini arttırmaya çalışıyor. Radyoaktif madde veya işaretlenerek hazırlanan ilaçlar, hastalara çoğunlukla damardan enjekte etmek suretiyle veriliyor. Ardından gama kamera adı verilen cihazlarda bu ilaçların vücuttaki dağılımları görüntülenerek organların fonksiyonları araştırılıyor. Tetkiklerimizin genel adı "sintigrafi"dir. Burada en dikkat çekici nokta, nükleer tıp tetkikleri sırasında herhangi bir kateter uygulaması veya cerrahi girişime gerek duyulmamasıdır. Girişimsel radyoloji ve nükleer tıp hekimlerinin ortak çalışması ile tedavi uygulanmaktadır."

Kişiye özel enerji testi

HASTALIKLARDAN korunmak, sağlıklı kalabilmek ve günlük stres ile negatif enerjilerin saldırılarına karşı koyabilmek için Acmos testi yaptırılmalı. Acmos metodu ’Maddenin organizma üzerindeki uyumunun analizi ve sinerjisi’ olarak açıklanmaktadır. İzmirli Acmos uzmanı Numan Bayseçkin metodu, "Vücudun global enerjisini dengelemek ve kişinin maruz kalacağı iç ve dış saldırıları (virüs, her türlü agresyon vs) algılayıp kısa sürede yok etmek" olarak açıkladı.

İnsanın titreşim dalgaları yayan ve emen bir enerji oluşumu olduğunu belirten Bayseçkin, "Bu titreşim alanları bozulabilir. Enerji akımı hücreye, fonksiyona ve organa ulaşamamaktadır. Tıkanıklık, şok, ilişkiden, besinden veya hislerden doğan rahatsızlık vardır. Kişi her gün strestedir. Hücreleri ve organları yeterli enerji alamamaktadır. Toksinler atılamamaktadır. Bu seviyede, uyarı işaretleri azdır çünkü rahatsızlık titreşim seviyesindedir. Fakat enerji teşhisi ile vücuttaki uyumlar tekrar elde edilir. Kişi dengelenmezse, hastalık ilerlemeye devam eder. Kişi kendini yorgun, sinirli hisseder. Bazen uykusuzluk çeker, geçici migren ve alerjiler oluşabilir. Sadece enerjetik fonksiyonel düzensizlik vardır, hastalık daha gelişmemiştir. Acmos, meridyenleri ve organları, enerjiyi tekrar harekete geçirmek ve tıkanıklığı yok eder. Vücut kendi kendini idare etme kapasitesini ve dinamizmini tekrar kazanır" dedi.
Yazarın Tüm Yazıları