Kahraman onbaşı

Enis BERBEROĞLU
Haberin Devamı

İktidar hasretiyle siyasi meczuba dönüşen DYP liderinin onbaşı benzetmesi, neredeyse üçüncü ayına girecek hükümetin hâlâ ‘‘Elimizdeki dosyaları bir açalım, Çiller yanar’’ efeliğiyle yetinmesi, Susurluk için yeniden yanıp sönen ışıklar...

Kuyruğunu yakalamak için dönüp duran aptal kediler gibiyiz.

* * *

Tansu Çiller'in onbaşıları küçümsemesi aldığı postmodern hamburger kültürüyle fevkalade uyumludur. Çünkü Çiller ve diğer çağdaş mütefekkirlere göre kahramanlık, haysiyet, şeref gibi karakter özellikleri kan asaleti gerektirir, sıra neferinde veya onbaşıda asla rastlanmaz.

O yüzden asıl sorunu bol yıldızlı paşalarla olan Robert Kolej kızı Tansu Çiller ile Mülkiyeli ağabeyi Hasan Celal Güzel sövmek isteyince seçkinci bilinçaltları dile gelir, ‘‘şerefsiz onbaşı’’ lafı ağızdan kaçıverir.

Oysa savaş alanında şeref, haysiyet ve kahramanlığın doruğa çıktığı anlarda görev paşalara değil, sıra neferine düşer.

Hamaset edebiyatı yapmak istemiyorum, ama Çanakkale harbini kazananlar, Kıbrıs'a çıkanlar, Kore toprağında yatanlar kimlerdir bir daha düşünün...

Onlara, ‘‘onbaşı’’ diye hakaret ettiklerini sananları daha iyi anlayın.

* * *

Şimdi gelelim, ‘‘kahraman onbaşı’’ edebiyatının ardına saklananlara... Sanmayın ki, onbaşıya bakışları farklı. Aksi halde iktidara geldikleri gibi zamlarla onbaşıların cebine dalarlar mıydı hiç?

Demek ki aslında siyasetçiler ikiye ayrılır: Bazıları onbaşıya söverek döver, diğerleri onbaşıyı severek döver.

Sizce önemli bir fark var mı?

Zaten onbaşı avukatları işlerini ciddiye almış olsalar, bu noktaya gelinir miydi... Tansu Çiller'in tek suçu onbaşıya hakaret mi?

Nerede kaldı yolsuzluk dosyaları... Susurluk'taki siyasi sorumluluğun hesabı sorulacak mı. Halkı yoksullaşırken ailesi zenginleşen tek bayan politikacı sıfatıyla cehennem bahçesine heykeli dikilecek mi?

Yoksa kıytırık ağız dalaşı ile mi yetinilecek...

* * *

Politikacılar birbirlerini ısırmamaya özen gösterince dördüncü kuvvet meydada onbaşıları savunacak kahraman üretimi hız kazanır.

Çoğunlukla iyi niyetli fakat yetersiz bazı meslektaşlar, toplumun karar sürecine yardımcı olmak amacıyla işlenmiş istihbarat, yani bilgi sunma hizmetinden vazgeçer, nutuklarla, bazen küfürle, kamuoyuna yön vermeye kalkar. Böylece kahraman onbaşıdan daha kahraman olacakları hayaline kapılır, cehaletle ukalalığın buluştuğu ufka yelken açarlar.

Üstelik beceriksiz politikacı ile medyatik gazetecinin birlikte yüklendikleri ‘‘düşmanın’’ bu savaştan genellikle kahraman rütbesiyle çıktığı tecrübeyle sabittir.

O yüzden bu yazıyı bir ara bilanço niyetine okumak zahmetine katlanan okura tek bir söz verebilirim:

Bundan sonra da sadece bilgi aktarmakla yetineceğim, asla onbaşı rolüne girip, ucuz kahramanlık taslamayacağım.

Yazarın Tüm Yazıları