İzmir'de on binlerin dansı

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

İki günden bu yana İzmir'deki dört çocuğun fotoğraflarına bakıyorum. Önce kıyafetleri...

Elbiselerinden başlarına ters takılmış şapkalarına kadar.

Global bir dünyaya girmişler, orada yaşıyorlar.

Sonra dansları...

* * *

Televizyonda defalarca izledim.

Kendi kendilerine bir koreografi yapmışlar.

Belli ki her birinin içinde bir Spice Girls yaşıyor.

Herbirinin yüzünde modernite, globallik, çağa ayak uydurma ve geleceği şimdiden yaşama tutkusu var.

Ama en önemlisi, bütün bunlardan önemlisi, kendi kendilerine verdikleri toplumsal misyon.

Ve bu misyonu gerçekleştirmek için sahip oldukları sosyal cesaret.

Çocuk Esirgeme Kurumu'na para toplamak için dans ediyorlar.

Batı'yı Batı yapan duygulardan birini, ‘‘Charity’’ duygusunu daha şimdiden kimliklerine geçirmişler.

İzmir'in Karşıyaka'sında dört kız çocuğu, geleceğin Türkiye'sinin insan profilinin ilk kostümlü provasını yapıyor.

Bir yandan modern, cesur, bir yandan sosyal yardımlaşma duygularını prematüre denebilecek bir yaşta kişiliğine yerleştirmiş dört çocuk.

Seyrettikçe karşımda büyüyorlar.

Seyrettikçe dansları gözüme Bolşoy'un en müthiş koreografileri gibi görünmeye başlıyor.

Seyrettikçe karşıma bir Broadway müzikali geliyor.

İşte benim doğup büyüdüğüm şehrimin yeni kuşağı diye övünüyorum.

Beni büyülercesine dans ediyorlar. Hafif ritimlerle, abartısız tvistlerle ve sevecen, masum yüz ifadeleriyle hepimize ders veriyorlar.

İzmir'den, bir zamanlar Chateubriand'ın, ‘‘Fransa'dan ayrılırken hangi moda varsa, burada da onu buldum’’ dediği Anadolu'nun bu en levanten şehrinden hepimize mesaj veriyorlar.

* * *

Onlar orada...

Karşılarında ise gittikçe tanımakta zorluk çektiğim, gittikçe beni daha fazla öfkelendiren bir polis zihniyeti.

Manisa'da çocukları içeri tıkan, şimdi başka çocukları o meydandan alıp sorgulamaya götüren bir polis zihniyeti. Soğuk savaşın lahitlerinden fırlayıp gelmiş bir zombi...

Bu polisin, küçüklüğümde Kahramanlar'daki sokak başındaki karakolda gördüğüm polislerle hiçbir ilgisi yok.

Nereden çıktı bu zihniyet? Kim, nasıl ithal etti bu zihniyeti benim İzmir'ime.

Hangi kapıdan, hangi bacadan girdi?

Bu hoşgörüsüzlük, bu anlayışsızlık, bu garabet hangi yollardan İzmir'e geldi?

Sabuncubeli'nden mi? Yoksa Salhane'den mi?

* * *

İlkinde, Manisa'da o çocuklar içeri atıldığında, ‘‘Herhalde bir yanlış anlama oldu’’ dedim.

Kendi kendimi avutmaya çalıştım.

İnanmasam da kendi kendime hafifletici bir neden aradım, bahaneler yaratmaya uğraştım.

Daha onun yara berelerini sararken bu defa da bu geldi.

Yine Ege'de... Yine aynı polis.

İster istemez düşündüm.

Acaba bunların İzmir'e garazları mı var? Eski bir husumet, bir kin, bir kan davası filan mı?

Peki ama bunların üstleri, amirleri, bu şehrin sahipleri yok mu?

Bu şehrin âşıkları, Kordonboyu'nun sevdalısı, asırlarca ilkelliğe direnmiş, modernitenin uçbeyliğini yapmış bu şehirle gurur duyan hemşerileri nerede?

Çocuklarımız bu güzel şehrin sokaklarında dans edemeyecek mi?

Kordonboylarına bir ilkellik demirperdesi mi çekeceğiz?

Bu güzel çocukların medeni cesaretini, misyon duygularını daha doğarken boğmaya ne hakkımız var?

Eğer böyle yapacaksak nerede kaldı bu İzmirliliğimiz?

* * *

Ben işte buna isyan ediyorum. İsyan ediyorsun da ne yapıyorsun diye sorarsanız hemen cevap vereyim.

Hayal ediyorum.

Sokaklarında on binlerce insanın dans ettiği bir İzmir'i.

Hiç olmazsa iki üç dakikalığına...

Sırf bu çocukların cesaretini ve güzelliğini desteklediğimizi göstermek için.













Yazarın Tüm Yazıları