İyi bir hukukçu için

Yalnız hukukçular ve adalet dünyası tanımaz Prof. Dr. Bülent Tanör’ü. Kitaplarıyla, yaptığı çalışmalarla, Türkiye’de hukukun yerleşmesi için mücadele veren adların başında gelir.

Türkiye gibi bir ülkede, aydınlar hele hukukçular hiç bitmeyen bir sınavın içinde yaşarlar. Askeri darbeler, sürgünler, işten uzaklaştırmalar. Onlar hem bireysel kendi adlarına bir mücadele verirler, hem de bizim adımıza.

İşte bu portreye uyan bir hukukçu kimliği de Prof. Dr. Bülent Tanör’dür.

Prof. Dr. Bülent Tanör Armağanı kitabını Mehmet Ö. Alkan hazırlamış.

İyi, dürüst, hukukun üstünlüğünü kendi yaşamıyla ispatlamış bir hukukçunun ardından böyle bir armağan yayınlanması, meslektaşları açısından da onur verici bir anlayış.

Türkiye’nin birçok tanınmış hukuk adamı, bilimsel incelemeleriyle hem meslektaşlarını anıyorlar, hem de hukuk edebiyatımızı zenginleştiriyorlar.

Bülent Tanör’ün Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri kitabı da, anayasa hukuku söz konusu olduğunda, ilk sıralarda yer alan başvuru kitaplarından biridir.

Bilimsel bir kitabın 15 baskı yapması; sanırım önemini, okunurluğunu yeterince göstermektedir.

*

Sunuş’ta Mehmet Ö. Alkan, onun hocalığını şöyle anlatıyor: "Derslerinde farklı görüşlerin ifade edilmesi için uygun ortamı yaratmaya ve bilimsel bir zeminde özgür tartışmaların yapılmasına çok önem verirdi. Öğrencilerine tepeden bakmaz, her birine saygıyla ve sevgiyle ’siz’ diye hitap ederdi.

Başta Sayın Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer olmak üzere, Armağan yazarları, Bülent Tanör adını duyduklarında hiç tereddüt etmeden katkılarını sundular."

Bülent Tanör
kimdir?

Eşi Öget Öktem Tanör’ün yazdığı, kitabın başında yer alan Bülent Tanör’ün Yaşam Öyküsü’nü mutlaka okuyun, bir hukukçu aydının, bir öğretim üyesinin yaşamının, Türkiye’deki siyasal, toplumsal tarihin bir yansıtıcısı olduğunu fark edeceksiniz. O yazıda; Bülent Tanör’ün 27 Mayıs 1960 ile ilgili düşüncelerine tamamen katılıyorum ve gerçekçi bir saptama oluğu kanısındayım.

O bölümü okuyalım: "27 Mayıs devrimini, Bülent her zaman diğer askeri darbelerden farklı olarak gördü. Arada bir nitelik farkı bulunduğunu, 27 Mayıs’ın demokratik bir 1961 Anayasası’na, gençlerin siyasi bilinç kazanmasına, Türkiye’de demokratik açılımlara yol açtığını düşünürdü.

Kendisi de Hukuk 1. sınıf öğrencisi olarak, 27 Mayıs’ı hazırlayan İstanbul’daki 28 Nisan öğrenci olaylarına, daha sonraki günler Ankara öğrenci olaylarına (555 K -5 Mayıs saat 5’te Kızılay’da parolası) katılmıştı.

26-27 Mayıs gecesi, babasının emekli kurmay subay olmasından yararlanarak onunla birlikte Ankara’da yaşanan bütün olayları adım adım izlemişti. 27 Mayıs’la böyle bir duygusal bağlantısı da vardı."

Aynı benim gibi, bizim 1950 Kuşağı gibi.

Gerçekten de 27 Mayıs’ı ve sonrasını yaşayanlar, Bülent Tanör’ün değerlendirmesine katılacaklardır. Eğer o 12 Mart, 12 Eylül gibi olsaydı, böyle karşılanmazdı. Sokaklarda şenlik yapılmazdı, arkadaşlarımız birbirilerinin evine uğrayarak kutlamalarda bulunmazlardı, biz Yaşar Kemal’in koluna girerek, Tünel’den Taksim’e yürümezdik.

"Gençlerin siyasal bilinç kazanmasına..." yargısının doğruluğunu biz yaşadık. a dergisi’nin son sayısını çıkararak buna gönderme yaptık. Ayrıca sol edebiyatın önemli düşünce kitapları, romanları ancak 27 Mayıs’tan sonra yayımlanabildi. Sadece dil bilenlerin yararlandığı birçok kaynak dilimize çevrildi, okunabildi.

Bu özgürlüğü sağlayan 27 Mayıs 1960 devrimidir.

*

Prof. Dr. Bülent Tanör Armağanı içindeki bazı yazılar yalnız hukukçuları değil, siyasetle ilgilenen -ilgilenmeyen mi var- hatta ilgilenmeyen herkesi aydınlatacak nitelik taşıyor. Özellikle bugün tartışılan, gündemde olan bazı kavramların aydınlanması için bu yazılar yardımcı oluyor.

Örnek Taha Parla- Andrew Davison’un Türkiye’de Sekülerlik ve Laiklik incelemesi.

Taner Timur’un kutsal Savaş, Devrim ve Atatürk Kültü..., Zafer Toprak’ın, Cihan Harbi, Milli Mücadele ve Ziya Gökalp ya da ’İctimaiyyat’dan ’İktisadiyyat’a, Mehmet Ö.Alkan’ın Milli Şef’li Tek Parti Döneminde Seçimler’i olabilir.

Bu tür kitapların özelliğini hep desteklerim. Çünkü uzmanların, akademisyenlerin bir araya gelerek oluşturdukları bu tür kitapların, yalnız o alanla ilgili olanlarca değil, eraklısı için de taşıdığı önemihatırlatmak isterim.

KİTAPTAN

Akademik kariyeri bırakıp Türkiye’ye döndü (Öget Öktem Tanör)

Bülent’in Türkiye’nin sorunlarına kafa yorması, çözümleri araması, demokrasiye, hukukun üstünlüğüne inanması, Galatasaray’da lise yıllarında başlamıştı. Arkadaşı Onur Öymen’le birlikte, 27 Mayıs 1960’ı izleyen aylarda (o sırada her ikisi de, okudukları üniversitelerde 1. sınıfı bitirmişlerdi), eğitim seferberliğine katılmak üzere, kendi olanakları ile Sivas’ın bir köyüne gittiler. Okulu olmayan bu köyde, yanlarında götürdükleri alfabelerin yardımıyla çocuklara okuma yazma öğrettiler. Köylülerle birlikte yol yapımı çalışmalarına katıldılar. Bundan iki yıl sonra gene Onur Öymen’le birlikte Kars’ın bir ilçesine gittiler. Zamanın efsanevi "Kadirli Kaymakamı" Mehmet Can, bu ilçeye kaymakam olarak sürülmüştü. Bülent, Mehmet Can’ın kişiliğine ve çalışmalarına hayran olmuştu. Onun başlattığı köy yolları yapımı imece çalışmalarına katıldılar. Daha sonra bütün Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu gezdiler.

(...)

1972 yazı sonrasında Bülent, Sıkıyönetim Askeri Mahkemelerinden çıkan ve çıkacağı belli olan mahkumiyet kararları nedeniyle Türkiye’den ayrıldı; Norveç’e gitti. Dr. Gençay Gürsoy da sıkıyönetimin eziciliğinden korunmak üzere, zamanın İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı’nın önerisi üzerine yurtdışına çıkmış, daha önce gittiği ve iyi ilişkiler kurduğu Oslo Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden bir çağrı ayarlayarak orada çalışmaktaydı. Bülent de Oslo’ya Gençay’ın yanına gitti. (...) Sıkıyönetimin sona ermesinin ardından yapılan değişikliklerden sonra işbaşına gelen Ecevit koalisyon hükümeti bir siyasi af kanunu çıkardı; Anayasa Mahkemesi’nin bu af kanununun bazı maddelerinde yaptığı değişikliklerden sonra, bizlerin Türkiye’ye dönme yolu açılmış oldu. Cenevre Hukuk Fakültesi, Bülent’in devamını istiyordu. Bülent ayrıca Cezayir Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden de teklif almıştı ve buna sıcak bakıyordu Akademik kariyerine devam etmek ya da üniversite dışında kalmayı göze alıp Türkiye’ye dönmek arasında tereddüt yaşadı. Gençay Gürsoy’la yaptığı uzun konuşmalar sonrasında kararını Türkiye’ye dönme lehine verdi. Ekim 1974’te döndük.

Kutsal savaş, devrim ve Atatürk kültü (Taner Timur)

Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın meşruluğunu, adının da işaret ettiği gibi, ulusallığı sağlıyordu. Bununla beraber, ulusal duyguların yanı sıra, feodal ekonominin önemli bir yer tuttuğu bir toplum yapısında skolastik değerler de geniş halk kitlelerinin zihninden sökülüp atılamamıştı. Başka bir deyişle Anadolu İhtilali’nde dini duygular, ulusal duygularla iç içeydi ve Peyami Safa "o zamanın dini duyguları bile nasyonalistti" derken bir gerçeği ifade ediyordu.

Mustafa Kemal Paşa Anadolu’ya çıktığı günden itibaren bu gerçeğin bilincinde oldu ve mümkün olduğu kadar geniş bir cephe oluşturmaya yönelik taktik ittifaklarını da bu gözlem çerçevesinde gerçekleştirdi. Bunu yapmak zorundaydı; çünkü halk, Nutuk’ta belirttiği gibi, "(Saltanat ve Hilafet) makamına ve o makamda bulunana karşı asırların kökleştirdiği dini ve ananevi rabıtalarla mûti ve sadık" bir ruh hali içindeydi. Her vesileyle kurtuluşun bir amacının da "kutsal" makamın kurtuluşu olacağının ilan edilmesi; birçok Müdafaayı Hukuk Cemiyeti’nin başkanlığına din adamlarının getirilmesi; BMM’nin açılışının bir Cuma gününe rastlatılarak dini tören yapılması hep bu zorunluluğa dayanıyordu.

Doğaldır ki, bu özellikleri dolayısıyla, Türk Kurtuluş Savaşı aynı zamanda bir "kutsal savaş" olmak durumundaydı. Ayrıca, Hilafet Makamı aracılığıyla sadece Türklerin bir savaşı olmaktan çıkmış, tüm İslam dünyasının özlemlerini temsil eder bir konuma yükselmişti. Sömürgeciliğin bütün "haşmet"iyle yürürlükte olduğu bir dönemde, Anadolu’da fakir bir halkın gururlu başkaldırışı tüm ezilen Müslüman halklara örnek olacak nitelikteydi.

DOĞAN HIZLAN’IN SEÇTİKLERİ

Beşir Ayvazoğlu1924- Bir Fotoğrafın Uzun HikáyesiKapı

Justin Marozzi TimurlenkYKY

Feridun AndaçÜlkü Tamer’le Hayata ve Şiire DairDünya

Mary Kilbourne Matossian-Susie Hoogasian Villa1914 Öncesi Ermeni Köy HayatıAras

Aslıhan ÜnlüTürk Tiyatrosunun Antropolojisi Aşina Kitaplar
Yazarın Tüm Yazıları