İyi ayarlanmış bir yelken gibi yaşamak...

Henry David Thoreau’nun Amerikalı bir düşünür ve yazar olduğunu bilirdim, o kadar.

Sail dergisinin Mayıs sayısında ondan yapılan alıntıyı okuyunca, Thoreau konusundaki bilgisizliğimi biraz olsun gidermek -iyi ki- kaçınılmaz oldu: "İnsanlar da yelkenler gibidir. Çok ve verimli çalıştıklarında sessizdirler. Ne zaman ki çalışmazlar, sıkılırlar; aynı yelkenler gibi, çok büyük gürültü çıkartırlar."

Thoreau’nun, hayatı karmaşık kılmadan basit yaşama yanlısı olduğunu, hakkındaki web sitelerinde yer alan yazılarından öğrenirken, kulağıma okyanusun sesi geliyordu. Rio de Janeiro’nun göz alabildiğine uzanan Copacabana Plajı’na bakan odamızın penceresi kapalıydı ama okyanus gücünü sesiyle duyuruyordu. Dev dalgalar kıyıya yaklaştıkça gürültüyle kırılıyor, kumsala saldırıp, geri çekiliyordu. Yoğun trafiğin akıp gittiği geniş bulvarın ötesinde plaj, çiseleyen yağmur yüzünden ortada hiç görünmeyen topçuları, göz alan spot ışıkları altında bekliyordu.

İyi ayarlanmış bir yelken gibi yaşamak... Fikir çok hoşuma gitti. Doğaya kaçmayı yeğleyen, "Bana iki, üç kişi gerek, yüz veya bin kişi değil" diyen, kızım Ütay gibi 12 Temmuz’da doğan ve 44 yaşındayken 1862 yılında ölen Thoreau’nun, kısa ömrünü, iyi ayarlanmış bir yelken gibi yaşadığı yazdıklarının kalıcılığından anlaşılıyor.

*

Üflemeli çalgılar dediğimiz müzik aletlerine İngilizler "rüzgar çalgıları" diyor. Bu tanımlama bence çok daha güzel çünkü üflemenin sonucunu anımsatıyor sözcüğü kullanana; rüzgar. Eski haritalarda rüzgar, üfleyen tombul yanaklı bir çocuk ile simgelenmez mi?

Rio’da, Atlas Okyanusu’nun dalgalarına bakıp, Thoreau’nun sözlerini düşünürken, bir gece önce Tomjazz Kulübü’nde dinlediğimiz Banda Mantiqueria aklıma geldi. Aslında bir kıta olan Brezilya’nın değişik bölgelerinin çok farklı seslerinin yanı sıra, yeni beste ve düzenlemeler de çalan 15 kişilik Banda Mantiqueria’nın on üyesi "rüzgar çalgıları" üflüyordu.

Çok da büyük olmayan Tomjazz’in akustik düzeni, rüzgarlıların korkutucu olabilecek ses hacmini bastırıyor, müziğin kalitesini iyice ortaya çıkartıyordu. Trombon, trompet, büğülü, bariton saksafon, tenor saksafon ve flüt çalanlar kendi yarattıkları dev fırtınaları zaptedip, inanılmaz güzel melodiler dinletiyorlardı. Parça geçişlerinde, iyi bir iş çıkardıklarının bilincinde ama biraz utangaç bakınıp, alkışları alçakgönüllü bir tebessüm ile karşılıyorlardı.

İçlerinde kopan fırtınaları melodilere dönüştürerek sakinleştiren şanslı insanlar...

*

Thoreau’nun sözleri, dünyanın en büyük metropollerinden Sau Paulo’nun göbeğindeki bir gece kulübünde de sınanıp doğrulandı.

İyi ayarlanmış bir yelken gibi yaşamak, iyi ayarlanmış bir yelkenin basıldığı bir tekne gibi, ardında, güzel bir dümen suyu bırakarak süzülüp gitmek.

Bunu Thoreau gibi, Banda Mantiqueria gibi başarabilenler gerçekten çok şanslı.

Büyük yarışta Hürriyet ekibinin Türk üyesi

Arif Gürdenli

/images/100/0x0/55ea7cb0f018fbb8f8832a2a
Cannes- İstanbul arasında yapılacak yelken yarışına iki kişilik mürettebatla katılacak Hürriyet teknesinin ikinci üyesi belirlendi. Uluslararası yelken yarışmaları ve olimpiyatlarda Türkiye Yelken Milli Takımı’nda yer alan Arif Gürdenli, Fransızların efsanevi yelkencisi Lionel Pean ile birlikte Hürriyet adına yarışacak. Gürdenli ile Pean diğer ekiplerde bulunmayan bir avantaja sahip olacaklar. Pean açık deniz tecrübesi ile tartışılmaz bir isim, Gürdenli ise 20 yılı aşkın süredir yelken bastığı Ege Denizi’ni ve rüzgarlarını avucunun içi gibi biliyor. Bu, Hürriyet ekibine, Ege’den yukarı çıkışta büyük avantaj sağlayacak.

İstanbul’u uluslararası yelken yarışçılığının birinci sınıf koltuklarından birine oturtacak olan Classe Figaro Beneteau Cannes- İstanbul yelken yarışının başlamasına 36 gün kaldı. Tasarımı ile ilgili seçenekler hazırlanan Hürriyet teknesi 29 Mayıs’ta Cannes’da denize inecek ve Arif Gürdenli’nin katılımı ile tamamlanan iki kişilik ekip antrenmanlara başlayacak.

Hafta içinde varılan anlaşma ardından Lionel Pean’ın liderliğine, kendi deneyim, bilgi ve heyecanını katmayı kabul eden Gürdenli, "Benim için de önemli bir fırsat. Lionel Pean çok uzun yıllarını yelkene vermiş ve başarısını kanıtlamış bir isim. Bu yarışın bana da çok şey katacağını düşünüyorum. Onun, yarışı kazanma konusunda iddialı olduğunu biliyorum. Ben de iddialıyım" dedi. Gürdenli, haziran ayı içinde Cannes’a giderek Pean ile birlikte antrenmanlara başlayacak.

Yelken yarışlarında başarı, birçok unsurda eş zamanlılık ve süreklilik ile sağlanabiliyor. Önce ekip üyelerinin birbirlerini tanıması gerekiyor. Küçücük bir teknede günlerce birlikte yaşayacak sporcular arasında çıkabilecek kişilik çatışmaları başarısızlığın en önemli nedeni. İkinci unsur ise teknenin tanınması. Teknenin her rüzgar noktasında nasıl davranacağını yarış başlamadan önce çok iyi öğrenmek gerekiyor. Bu öğrenilmezse yapılacak hatalar yarışı kaybettirebilir. Üçüncü başarı unsuru ise birlikte çalışmayı becerebilmek. İşte, 23 Haziran’da Cannes Limanı’nda yapılacak ilk yarışa kadar sürecek antrenmanlarda bu üç noktada uyum sağlanmaya çalışılacak.

Lionel Pean ile Arif Gürdenli, hafta içinde yaptıkları kısa bir telefon görüşmesinin dışında birbirlerini tanımıyorlar. Pean, Arif Gürdenli ile ekip oluşturmayı, Gürdenli’nin web sitesindeki bilgileri iyice gözden geçirdikten sonra kabul etti. Bu denli ince eleyip sık dokumasının nedeni, Pean’ın sözleri ile, "birinci olma kararlılığı" idi. Önümüzdeki hafta içinde Türkiye’ye gelecek olan Pean ve Gürdenli yüz yüze ilk görüşme ardından ayrıntılı bir yarış planlamasına girişecekler.

Heyecanlı ve uzun Cannes- İstanbul yarışı ardından Boğaz’da da yarışacak olan filo temmuz ayının başında İstanbul’a büyük bir yelken coşkusu yaşattıktan sonra gemiyle Fransa’ya gönderilecek ve aynı tekneler Atlas Okyanusu’nda büyük bir yarışa daha katılacak.

Yarışın organizatörü Cumali Varer, zamanlamaların çok önemli olduğunu, bu ilk yarış ardından teknelerin söz verdiği gibi zamanında Fransa’ya ulaşması halinde, üç yıllığına yapılan yarış anlaşmasının yedi yıla çıkartılacağını ve bunun da İstanbul’un tanıtımı için büyük önem taşıyacağını belirtiyor.

1966 yılında doğan Arif Gürdenli, 13 yaşından beri yelken yapıyor. 17 yaşında Cadet sınıfında Türkiye ikincisi oldu ve bu dereceyi kazandığı 1983 yılında ilk kez bir yat yarışına katıldı. 1984 yılında, olimpik yelkenciliğin en zor dallarından biri olarak kabul edilen Finn sınıfında yarışmaya başlayan Gürdenli, 1986 yılında milli oldu. Milli formayı 350 kez giydi, iki olimpiyata katıldı. 2003 ve 2004 yıllarında Çin Halk Cumhuriyeti Finn Takımı’nı şampiyonalara hazırladı. Endüstri Mühendisi olan Gürdenli, 2002 yılında Novell Genel Müdürlüğü’nden ayrıldıktan sonra, hobisi olan sporu işe dönüştürdü ve spor organizasyonları yapan bir şirket kurdu./images/100/0x0/55ea7cb0f018fbb8f8832a2c

SİZ KARAR VERİN

Yarışa katılacak Hürriyet teknesinin nasıl giydirileceği konusunda, epey bir elemeden sonra elimizde iki seçenek var. Özellikle balon yelken önemli çünkü yarışın önemli bir bölümünde balon yelken basılacak. Teknenin yandan görünümü ise, küçük resimde görüldüğü gibi. Hürriyet teknesinin nasıl olacağına Hürriyet okurları karar versin diye düşündük. İki seçeneği de dikkatinize sunuyoruz. Kararınızı lütfen orsa@hurriyet.com.tr adresine yazın.

Boğaz’da ilk büyük yarış haftaya

Boğaziçi Kupası (Bosphorus Cup) 26-28 Mayıs tarihleri arasında beşinci kez düzenleniyor. İstanbul’da Caddebostan Sahili ve Beşiktaş-Hisarlar arasındaki Boğaz şeridinde yapılacak olan yarışa yaklaşık 60 tekne ve 700 civarında sporcunun katılması bekleniyor. Geçen yıl yapılan Boğaziçi Kupası’nda bir teknenin şamandıraya takılması nedeniyle yarışın Boğaz’da yapılan kısmı tamamlanamadı ve sonuç Caddebostan açıklarında belirlendi. Orhan Türker’in reisliğini yaptığı Provezza yatı 2005 yılının şampiyonu oldu. Boğaziçi Yarışı’nın ilginç yönlerinden biri de, kupanın tüm büyük yarışmalarda olduğu gibi, her yıl el değiştirmesi. Can Yalman tasarımı gümüş kupa gerçekten görkemli. Boğaziçi Kupası’nın ana sponsorluğunu Shop & Miles yapıyor. Basın sponsoru Hürriyet. Yarışa teknik düzenlemelerde Marmara Yelken Kulübü destek veriyor.
Yazarın Tüm Yazıları