İstemediğim lideri açıklıyorum

BEN 8 Nisan 1947 doğumlu.

Haberin Devamı

Üniversite mezunu.

Evli, bir çocuk, iki torun sahibi.

Hali vakti yerinde.

Gazeteci Ertuğrul Özkök olarak ne istiyorum?

Kılıçdaroğlu’nu iktidarda mı görmek?

İstesem ne yazar. Halk seçerse seçer, seçmezse seçmez.

Tayyip Erdoğan’ın iktidardan düşmesini mi görmek istiyorum?

İstesem ne yazar, istemesem ne...

Halk isterse indirir, isterse tutar, isterse daha da yukarı çıkarır.

Kılıçdardoğlu’nun beğendiğim yanları da var, eksik bulduğum yanları da.

Tayyip Erdoğan’ın çok beğendiğim yanları da var, beğenmediğim, hatta korktuğum yanları da.

Öyleyse ben ne istiyorum?

* * *


Şimdi size bir lider profili çizeceğim.

2000’li yılların ikinci yarısında yapılan seçimlerde oyların yüzde 63’ünü aldı.

Bunu, “Halkın kendisine verdiği mutlak yetki” olarak kabul etti ve siyasetlerini iyice radikalleştirdi.

Önce ülkede yargının kontrolünü ele geçirdi. Yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki ayrılık prensibini ortadan kaldırdı.

Ülkenin devlet yapısında “cezalandırıcı” kurumlar oluşturdu.

İki önemli generalini, “yolsuzluk” yaptı diye hapse attırdı.

Özel sektörü savunan bir işadamı saatlerce sorguya çekildi.

Ülkenin en büyük üniversitesinin rektörü, başında bulunduğu kurumun bir yılda 20 kere saldırıya uğradığını açıkladı.

Ülkenin önde gelen gazete ve televizyonlarının sahipleri cezalandırıldı. Gazeteciler taciz edildi.

2008 yılında yapılan yerel seçimlerden önce muhalefet sıralarından seçime girmek isteyen 260 kişinin adaylığı iptal edildi. Ama iktidar partisinin aldığı oylar geriledi, ülkenin birçok şehrinin belediye başkanlıklarını kaybetti.

Onun verdiği hızla Anayasa’da değişiklikler yapmaya gitti. Referandumu kaybetti. Bunun üzerine ikinci bir anayasa referandumu yaparak, başkanların görev süresi üzerindeki limiti kaldırttı.

Bütün bunları yapıyordu, çünkü ülkede güçlü bir muhalefet yoktu.

Bu yazıyı, Economist Dergisi’nin 15 Mayıs 2010 tarihli nüshasında okudum.

Anlatılan kişi, Venezüella Cumhurbaşkanı Chavez’di.

“Chavez’in kurduğu otoriter rejim” böyle anlatılıyordu. Economist’e konuşan bir gazete editörü şöyle diyordu:

“Bu klasik bir diktatörlük değil”.

Yani postmodern bir otoriter rejim.

 

* * *

Haberin Devamı


Elbette Türkiye böyle bir ülke olmaz. Olmamalı.

İşte ben o yüzden ülkemde dengeli bir siyasi yapının oluşmasını istiyorum.

Egoları şişirmeyecek, “Benden büyüğü yok” duygusunu törpüleyecek.

Devletin yargı sisteminin, bürokrasisinin korkusuzca çalışabileceği; devletin organlarının, bakanlıklarının iktidarın kızdığı kişi ve kurumları cezalandırma aracı olarak kullanılmasına izin vermeyen.

İktidarın iktidarlığını, muhalefetin muhalefetliğini bileceği, çoğunlukçu değil, çoğulcu bir rejimde yaşamak istiyorum.

Milli iradeye saygı gösterilen, ama milli iradenin temsilcisi olduğunu iddia edenlerin de, kendisi gibi düşünmeyen insanlara ve kurumlara saygı göstereceği bir toplumsal mutabakatın yürürlüğe girmesini istiyorum.

Yarınki CHP Kurultayı’na gitmiyorum ama dikkatle izliyorum.

Oradan çıkacak iradenin, ülkemdeki çoğunlukçu anlayışı, çoğulculuğa çevirecek gelişmelere vesile olmasını diliyorum.

CHP Kurultayı’nın beni ilgilendiren tek yanı budur.

Gerisi siyasettir ve beni zırnık kadar ilgilendirmez.

* * *

Haberin Devamı


Peki gönlümdeki lider kimdir?

Onu da açıklayayım.

Gönlümdeki lider bir “potpuri”dir, yani adı yoktur.

Biraz Erdoğan, biraz Kılıçdaroğlu, biraz Bahçeli, biraz ondan, biraz bundan.

Ama istemediğim lider kimdir diye sorarsanız, onu hiç korkmadan, açıkça yazabilirim.

Ben ülkemde bir Chavez istemiyorum.

Yazarın Tüm Yazıları