İşte yenilik, işte yenilikçiler!

DÜNKÜ köşenizde okurunuz A.Baki Karakol'un ‘‘Tehlike Çanları’’ başlıklı yazısını okuyunca Hürriyet Gazetesi Parlamento Muhabiri Turan Yılmaz'ın Ümit Yayıncılık tarafından yayımlanan ‘‘Tayyip, Kasımpaşa'dan Siyasetin Ön Saflarına’’ adlı kitabı geldi aklıma diyor bir dostumuz.

Turan Yılmaz yeni kitabında, Tayyip Erdoğan'ın çocukluğundan başlayarak, yaşamöyküsünü ve siyaset serüvenini anlatıyor.

Dini bütün bir ailede, yaşıtlarına göre oldukça dindar bir çocuk olarak ilk delikanlılık günlerine adım atan Erdoğan'ın bugüne damgasını vuran siyasi kişiliğinin imam hatip öğrenciliği döneminde oluştuğunu anlatanTuran Yılmaz, kitabında şu görüşlere yer veriyor:

ERDOĞAN İBDA'CI

‘‘Delikanlılık dönemlerinde futbolla ilgilenen Erdoğan, içki içiliyor diye futbol oynadığı amatör takımın şampiyonluk kutlamasına katılmamıştı. Aslında Erdoğan'ın siyasi kişiliğinin ruh kökleri, şair Necip Fazıl Kısakürek'in kuruculuğunu yaptığı ‘İslami Büyük Doğu Akıncıları', yani İBDA düşüncesine dayanıyor.

‘Merkezi otoriteye bağlı, İslami esaslardan kuvvet alan bir devlet nizamı kurma' düşüncesinden kaynaklanan İBDA'nın siyasi özü ise ‘var olan sisteme karşı İslami ilkelerden ödün vermeksizin somut politika üretip kitle desteğiyle iktidar olmaktır'. Erdoğan gibi, bugün FP'deki yenilikçilerin lideri olarak öne çıkan Abdullah Gül de aynı siyasi kökenden gelmektedir.

Necip Fazıl'ın İBDA düşüncesiyle imam hatipteki öğrencilik günlerinde tanışan Erdoğan, daha sonra o günlerde önce ‘bağımsızlar hareketi' olan, sonra da Milli Nizam adı altında partileşen Erbakan'ın saflarına katıldı.

Aşırı dindarlığının izleri, çocukluk ve delikanlılık günlerinde olduğu gibi siyaset yıllarında da kendisini hep gösterdi. Örneğin, siyasete atıldığı o ilk günlerde, ‘peygamberimiz de ipek giyerdi' deyip ipek kravatlar takar, günah diyerek kadın eli sıkmazdı.

Siyasete birlikte atıldıkları, bugün de birlikte oldukları yakın bir arkadaşı da, o günleri anlatırken, ‘Türkiye'de bir din devleti kurulabileceğine inanacak kadar radikaldik' diyordu.

Ancak, sonradan bu düşüncelerinin değiştiğini belirtiyordu. Bu arkadaşına göre, sonuçta, ‘Müslümanlıkta İslam devleti yoktur. Çünkü, İslam'ın muhatabı bir tüzel kişilik olarak devlet değil, kişilerdir' noktasına varmışlardı.
Erdoğan'ın, siyasete atıldığı ilk yıllarda söylediği ‘Elhamdülillah şeriatçıyım', ‘Referansımız İslam', ‘Demokrasi amaç değil araç' ve İstanbul'a Belediye Başkanı olunca söylediği ‘İstanbul'un imamıyım' sözleri hálá hatırlardadır. Bu sözleri bugün bile kendisini bir hayalet gibi takip ediyor. Sonradan, ‘Müslüman demokratım', ‘Şeriat devleti isteyenleri ciddiye almam' ve ‘Tek çözüm laiklik' sözlerine rağmen...’’

Kitapta Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildikten sonra sanata ve kültüre koyduğu yasaklar da tek tek nedenleriyle sıralanmış.

SEÇMEN OKUMALI

Ve dostumuz ekliyor: ‘‘Turan Yılmaz'ın bire bir yaşadıkları, duydukları ve araştırdıklarını kaleme döktüğü kitabı okuduktan sonra insan kendi kendine soruyor: Bunlar mı yenilikçiler, bunlar mı yenilik getirecekler, bunlar mı Türkiye Cumhuriyeti'ni kurtaracaklar? Okurunuz A. Baki Karakol'un düşünceleri Turan Yılmaz'ın saptamalarıyla aynı kapıya çıkmıyor mu? Bence yurttaşlarımızın tercih yapmadan önce bu kitabı okumaları gerekiyor.’’

Bizce kamu vicdanını rahatlatmak için Tayip Erdoğan, ilk önce servetinin nereden geldiğini, özel uçaklarla Türkiye turuna nasıl çıktığını, kimin parasıyla 40 milyar liraya plaza kiraladığını ve konvoy halindeki lüks otomobillerin neyle alındığını açıklamak zorundadır.

Yine köylü yardımlaşma biçimi olan İMECE'nin arkasına sığınmamalıdır!

Şişli'ye dikkat!


ŞİŞLİ Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'ü yakından tanıyan eski bir arkadaşı bize soruyor:

‘‘Siirtli aşiret reisi Bedrettin Ekdi'nin 'muhteşem düğünü' ile ilgili bir sürü şey yazıyorsunuz. Neden bunun arkasında Mustafa Sarıgül'ün olduğundan söz etmiyorsunuz? İşin siyasi yönünü neden incelemiyorsunuz? Sarıgül'ün büyük bir güç olduğunu bilmiyor musunuz? Bir bakın bakalım kaldırım, parke taşları ve otopark ihallerini kimler almış? Ekdi ve yakınlarının değil mi bu ihaleler?’’

Mustafa Sarıgül'
ün hakkındaki bir sürü iddiayı kendisine soruyoruz. Bunların hepsine 'doğru değil' yanıtını veriyor ve ekliyor, ‘‘Nitekim size gelen bir iddia üzerine temizlik ihalesini iptal ettirdim. Siyasi muarızlarım kuyumu kazmak istiyorlar. Bunlar arasında eski FP'li bilinen bazı çevreler de var.’’

Sarıgül'
e soruyoruz ‘‘Bedrettin Ekdi'ye Galatasaray Adası'nı siz mi kiraladınız?’’ Yine 'hayır' yanıtını alıyoruz. Bir muhtarın ricası üzerine düğüne katılmış. Hayret, bir rica üzerine kirve nasıl olunuyor? Sarıgül o zaman Şişli'deki bütün sünnet düğünlerinin kirvesi olsun.

Sarıgül ayrıca ‘‘Galatasaray Spor Kulübü'nün Kuruçeşme dasında yapılan düğünün rezervasyonunu siz mi yaptınız?’’ sorumuzu da olumsuz yanıtlıyor. Ama rezervasyonu kimin yaptırdığını, cezaevinde yatan ve geçmişi karanlık olan bir adama bu adayı niye ve kimin aracılığıyla verdiklerini Galatasaray Spor Kulübü nedense bir türlü açıklamıyor. Galatasaray'ın yeni başkanı bu konuda kimin aracı olduğunu artık açıklamalıdır.

IMF'nin 300 doları


‘‘BİR hesap açsınlar IMF'nin 300 dolarını gönderelim’’ başlıklı (13.7.2001), okurumuz İskender Çayla'nın önerisine destek yağıyor.

- İstanbul'dan Mürüvvet Türkili: ‘‘Bu öneriyi yürekten destekliyorum. Hatta daha da ileri, torunumun istikbali için sakladığım 3 bin doları da veririm. Torunuma para bırakmaktansa başı dik dolaşabileceği, dışarıdan para dilenmeyeceği, haysiyetli bir Türkiye bırakmayı yeğlerim. Daha fazlasını verecek, verebilecek milyonların olduğuna inanıyorum. Yeter ki ışık görelim.’’

- Almanya'dan M.R. Ağlamaz: ‘‘Ben böyle bir kampanyaya dünden razıyım. Ülkem için değil 300 dolar, binlerce dolar feda olsun. Bir de milliyetçilik cakası satan milletvekillerimize bir önerim var: Normal bir Türk pasaportu ile yani sade vatandaşın kullandığı bir pasaport ile komşu Bulgaristan'dan başlayarak dünya turuna çıksınlar. O zaman görürler ki ne hallere düşmüşüz. İnanın Türk pasaportunu gören memur, anasının oynaşını görmüş gibi oluyor.’’

MESAJ


BAŞBAKAN Yardımcımız Mesut Yılmaz kelime oyunu yaparak diyor ki: ‘‘Komünist ülkelerin 10 yılda kat ettiği mesafe bizim 200 yılda geldiğimizden fazla.’’

Bence Yılmaz şunu söylemeliydi: ‘‘Atatürk'ün 15 senede 500 sene ileri götürdüğü Türkiye'yi, 1950'den sonra liberal ve sol gözüken partiler ile Erbakan zihniyeti sayesinde, yani TBMM milletvekilleri 200 sene geri götürdük.’’

İbrahim TEKELİ-MÜNİH

DEVLET Bahçeli'
ye... Anayasa Mahkemesi Yüce Divanı'nda yargılanmış, yıllarca hapiste yatmış bir siyasetçinin oğlu, koca bir bakanlığı 'işgüzarca' karıştırabiliyorsa vay bu MHP'nin ve Türkiye'nin haline. 'Aklıselim' nerede? Nerede MHP'nin yetişmiş bürokratları? Yoksa birileri devletten babasının intikamını mı alıyor? Neden başka müsteşar ve müsteşar yardımcılarına yetki verilmiyor? Bunların bilgileri mi yetersiz?

B.F.H-İSTANBUL

‘‘ATATÜRK liderdi (3)’’
başlıklı (12.7.2001) okurunuz Nahit Mete Bey'in bahsettiği Steinbeck'in ‘‘The Moon is Down’’ yani Ay Battı adlı eserinin ilk baskısını seneler önce aldığımı ve şu anda kütüphanemde bulundurduğumu sizinle paylaşmak istedim. Hoş bir duygu.

Kenan YUMURTACI-KIBRIS
Yazarın Tüm Yazıları