İşte Sezen Aksu’nun sırrı

Geçen yıl bu zamanlar Kars’taydım. Sezen Aksu’nun "Kardelenler" konseri için...

Konserin ertesi günü saat 08.30 suları Sezen Aksu aradı. Telefonu kapattıktan 10 dakika sonra bu kez bir şey sormak için ben aradım onu.

Asistanı Bahar çıktı telefona ve "Sezen Hanım uyudu" dedi.

Oysa beş dakika önce konuşmuştuk, inanmadım tabii. Durumu sakince açıkladı Bahar: "Sezen Hanım’ın uykusu böyledir. Aniden uyur, bir yarım saat sonra tekrar uyanır".

Sezen’in sabahları erken uyandığını ve çok az uyuduğunu biliyordum, ama böylesi bir uyku düzeni enteresan gelmişti. Sekiz saatlik uykudan vazgeçemeyen biri için özellikle...

Ve işte iki hafta önce Akşam’ın Brunch adlı pazar dergisinde yayınlanan bir yazı hadiseyi açıklığa kavuşturdu. Yazıya göre Napolyon, Einstein, Leonardo da Vinci, Margaret Thatcher gibi isimlerin başarılarının sırrı, çok evreli uyku düzeninden (bilimdeki adı, polyphasic) geçiyordu. Da Vinci’den miras kalan bu uyku düzenini uygulayanlar, dört saatte bir 20 dakikalık uyku aralıklarıyla yaşıyorlardı! Böylece, yapacakları işe daha çok vakit ayırıyor ve performansları iki katına çıkıyordu.

Kısacası bu düzen, geleneksel sekiz saatlik uyku modelini tamamen altüst ediyordu.

Yazıda tüm yabancı örneklere verilmişti, ama bizden örnekler eksikti.

Onu da tamamlayayım izninizle: Bence Sezen Aksu da çok evreli uyku düzenini uygulayıp sürekli enerjik kalabiliyor. Nitekim buna bizzat şahit oldum Kars’ta.

Bu kadar çok beste yapıp konserden konsere koşturmasının sırrı da bu. Yoksa çok uyuyarak hakikaten bir şey olunmuyor, bolca vakit kaybediliyor. İşte bu yüzden, yazıyı bitirdikten sonra gidip 20 dakika şekerleme yapacağım galiba.

Dört saat sonra yeniden, sonraki dört sonra yeniden... Bakalım Da Vinci ya da Aksu gibi yüksek performansla coşacak mıyım?

Ve Safran tarih oldu

En şaşaalı günlerini İstiklal Caddesi’ndeki mekanında yaşayan Safran, daha sonra Karaköy Liman’a, oradan tekrar Beyoğlu’na transfer olmuştu.

Ancak Yeni Melek’in hemen yanındaki yeni mekan Safran’a çok uğurlu gelmedi.

Eski Safran kalabalığı bir türlü buraya alışamadı. Ya da alışmak istemedi...

Ve işte Safran’a dair son haber: Bir partide karşılaştığım Aslı Altan, Safran’ın artık tarihe karıştığını söyledi. Nedenini sorduğumda ise yanıtı kısa oldu: "Çünkü çok sıkıldım".

Çok yakında yeni bir isimle yeni bir mekan yapacakmış Altan.

Ve bu ismi belli olmayan yeni mekan asla Beyoğlu’nda olmayacakmış...

’Dudak uçuklatan geçmişi’ olan kim?

Radikal yazarı Yıldırım Türker pazartesi günkü yazısında Şebnem Şefır’ın "Biseksüeldiler" açıklamasına istinaden, olayda adı geçenlere birkaç paragrafla dokundurmuş.

Alıntılamadan olmaz, şöyle diyor Türker: "(...) Sohbetin gülleri de iç çekerek, kaş çatarak, müfteri kızı bir güzel paylıyor. Böyle ağır bir hakaret işitmemiş, böyle bir ’ahlaksızlığa’ tenezzül eden kimse tanımamış gibi.

Biri, arada ailenin yüceliğinden dem vurup gözlerini ufka dikiyor.

Tesadüf bu ya, aralarından birini dudak uçuklatan geçmiş hayatında tanımışlığım var.

Ama olsun. Zeki Müren’e inanmış olan halkım bunlara fazlasıyla inanır."

Sanırım Türker’in işaret ettiği, dudak uçuklatan geçmişi olan zat-ı muhterem kendini hemen belli ediyor.

Fazlasına lüzum yok; en çok gelişen-değişen...
Yazarın Tüm Yazıları