İnsanlara ikinci şanslar vermek

Haberin Devamı

İFLAH olmaz iyimserliğim yine üzerimde... Ne yapayım, benim kızgınlığım 10 dakikadan fazla sürmez. Sürmüyor... Ne kadar kırılsam da, ne kadar üzülsem de, ne kadar moral çöküntüsü yaşasam da, 10 dakika... 11 dakika değil. Ne oluyorsa, nasıl oluyorsa, vücut kimyam kendimi tedavi ediyor. Kısa süreli o bitkin halim, bir anda tersine dönüyor.
Vücudumda dolaşan neyse, beynim hangi sinyalleri yayıyorsa, vücuduma neleri yapmam gerektiğini söylüyorsa, bende doping etkisi yapıyor. Aslında bundan çok mutluyum. Kızgınlıklar, küskünlükler bence 10 dakikadan fazla sürmemeli.
Ben hep öyle yaptım. Nefret nedir bilmedim, birisinin haddini bildirmeyi hiç düşünmedim, ders vermeyi istemedim. Dediğim gibi öfkelerimi kendi içimde eritip bitirdim.
Yavuz Gökmen ile yıllar önce yaptığım bir sohbeti hiç unutmadım. Demişti ki:
“İnsanlara ikinci şanslar vermeli... İkinci şansları yakalayanlar, kıymetini bilenler, hayatta sanki daha başarılı oluyor.”
Yavuz Gökmen, müthiş bir gazeteciydi. Cenazesini Ankara’da on binlerin uğurlaması da ne kadar çok sevildiğinin bir kanıtı.
Gazeteciliğe yeni başladığım bir dönemde Yavuz Gökmen’den duyduğum bu sözler beni çok etkilemişti. İnsanlara ikinci şanslar vermek...
Bunun ne kadar önemli olduğunu, böyle davranmanın hayatı ne kadar kolaylaştırdığını yaşayarak öğrendim. Galiba ben ipin ucunu da kaçırdım.
Hep tekrarlıyorum, iflah olmaz bir iyimser olduğumu. Ben ikinci, üçüncü, dördüncü şansların da verilmesini savundum hep. Elbette samimiyetsizlik yoksa, art niyet yoksa...
Biriktirilen öfkelerin nasıl bir yanardağ gibi patladığına çok tanıklık ettim. Her gün önümüze gelen onlarca şiddet haberinin arkasında da bu yatmıyor mu?
Benim altın kuralım, her şeyi 10 dakika içinde yaşamak. 11 dakikaya uzatmamak. Biliyorum zor, biliyorum insanı yıpratıyor. Ama bitmeyen öfkeler, herkese zarar veriyor.
Ve her seferinde Yavuz Gökmen aklıma geliyor.
“Şans vermek lazım, ikinci şans” sözü.

Haberin Devamı


Tersini savunanlar hep oldu ama bana göre bir şans

Ben hep tersini savundum. Yani Çeşme’nin, Karaburun’un, Mordoğan’ın, Gümüldür’ün, Foça’nın, Kuşadası’nın İzmir için şans olduğunu düşündüm. Aslında tartışmalar genellikle Çeşme üzerinden yapılır. Diğer tatil beldeleri konuşulmaz ama ben onların da İzmir’in geleceğinde çok önemli olduğunu biliyorum.
Rahmetli Mazhar Zorlu, bir gün, “Elimde olsa şu Çeşme’yi yakardım” deyince, soluğu yanında almıştım. Osman Aydemir ile birlikteydiler. “Neden böyle söylediniz?” diye sorunca...
“Çeşme’yi ben de seviyorum. Sözüm Çeşme’ye değil, kıskançlıklara, çekememezliklere dikkat çekmekti. Çeşme’ye gitmek yerine çalışın demek istedim” demişti.
O zaman bunu haber haline getirip gazetede yayınlamıştım. Ama Mazhar Zorlu’nun, “Çeşme’yi yakmak lazım” sözü bir slogan gibi kaldı.
Dediğim gibi, bana göre İzmir çevresinin böyle kıyılara sahip olması Allah’ın bir lütfu... Ama yeterince önemini biliyor muyuz, işte bundan emin değilim. Fransız Rivierası neyse, İzmir’in çevresi de o... Ancak daha çok eksiklerimiz var.
Bir kere iki aylık tatil alışkanlıklarını uzatmamız gerekiyor. Çeşme’den başlamak üzere bu tatil beldelerini 12 ay yaşanabilir hale getirmemiz gerekiyor. O yüzden Çeşme’yi termal bir kür merkezi haline getirmek çok önemli... Yani bir başlangıç olabilir. EXPO için sağlık temasını seçmişsek, bu yarımadayı da bir sağlık başkenti haline getirmemiz lazım. Çeşmeli turizmcilerin Sağlık Bakanı’ndan da, Turizm Bakanı’ndan da gerekli desteği alacağına inayorum.

Haberin Devamı

Asıl MYK’yı görmek lazım

“Kurultaylar partisi” CHP’de bir kurultay daha bitti. Kurultay demek, siyasi kulis demek, siyasi hesaplaşmalar demek, kadrolaşmalar demek. Bu normal, siyasetin doğası gereği bunlar yaşanıyor. Ama önemli olan yeni kadroların, yeni bir söylem geliştirmesi, halkın önüne farklı bir programla çıkması. Bu yapılabilir mi? Siyaset imkanlar sanatı, bu imkanları kullanacak olanlar da siyasetçiler.
Kurultayın İzmir’deki sonuçlarına bakıyorum. Elbette farklı değerlendirmeler var. Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, “Ben karışmadım, müdahil olmadım”, İl Başkanı Ali Engin ise, “Vicdanen rahatım” diyor. Buradaki en önemli eleştiri Mehmet Ali Susam’ın liste dışı kalmasından kaynaklanıyor.
Bana göre fotoğrafı değerlendirmek için Merkez Yönetim Kurulu listesini de görmek gerekiyor. Hangi ismin ya da isimlerin MYK’ya gireceği, önümüzdeki dönemin siyasi dengelerini belirlemiş olacak.

Yazarın Tüm Yazıları