Yalçın Bayer: Petrom kimindir, ne iş yapar?







Yalçın BAYER
Haberin Devamı

ANKARA'dan bir faks düşüyor önümüze; Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi'nin 25.2.2000 tarih ve 4991 sayılı nüshası.

Sayfa 187'yi merakla okuyoruz...

Şirketin adı Petrom Petrol Ürünleri Sanayii ve Ticaret A.Ş; kuruluş tarihi 18.2.2000. Bu tarihte noterlik onayı alınmış; 21.2.2000'de de Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından onaylanmış. 25.2.2000'de Ticaret Sicili'nde yayınlanınca şirket resmiyet kazanmış.

Kuruluş sermayesi; 5 milyar TL...

Ortaklar; Ahmet Ünal Durak (2550 hisse), Erol Gökyaprak (2100), Rahime Gökyaprak (50), Murat Arslan (50) ve Kamil Ersoy Yüksel (250) olarak gözüküyor.

Faksın altında bir not:

‘‘Siz bunu yayınlayın, size çok malzeme gelecektir, ilginç ortaklık ilişkileri ortaya çıkacaktır.’’

Bu ortakları kamuoyu elbette tanımak ister.

Mavi Akım'a kadar uzanan bir şey mi var yoksa?

Efe Özal aranıyor

İSTANBUL'dan bir okurumuz küçük bir not iletiyor: ‘‘Özallar'ı severim. Yusuf Bozkurt Özal'ın cenaze töreninde yeğeni Efe Özal'ı göremedik. İnsanın amcasının cenazesine katılmaması ortada ciddi bir sorunun varlığını göstermez mi? Daha önce basında hakkında bir haciz işlemi yapıldığı yolunda haber okudum. Birkaç gün önce de eşinin bir toplantıda Aslı Ilıcak'la çekilmiş fotoğrafını gördüm. Efe Özal'ın amcasını sevdiğini de biliyoruz. Merak ediyoruz; Efe Özal cenazeye neden gelmedi?’’

Tarabya, Efes ve Çelik Palas kime gitti?

EMEKLİ Sandığı; kendi mülkiyetinde olup Emek İnşaat tarafından işletilen İstanbul Tarabya, Bursa Çelik Palas, İzmir Büyük Efes ve Ankara Ankara Grand ile Stad Otelleri'nin, onarılma koşuluyla işletme hakkınlarını geçen temmuz ayında ihaleye çıkarmış.

İhaleye dünyanın ünlü otel zincirlerinden 23 firma davet edilmiş; bazıları 15-30 milyon dolar arasında teklif atmış. Sonuçta, 'Cehreli'nin danışmanlık yaptığı ihaleye 12 firma kabul edilmiş. Ancak kendilerinden 15.10.2000'de teminat istenmiş; firmalar otel başına 50'şer bin dolar yatırmak zorunda kalmışlar.

Nedense 11 gün sonra teminat mektupları iade edilmiş, ‘‘26 Ekim'de pazarlık yapılacak’’ denmiş. Bazı firmalar buna bir anlam verememişler. Pazarlık görüşmeleri bazı firmaların hoşuna gitmemiş; ancak ‘‘gidin size haber vereceğiz’’ denmiş.

31.12.2000'e kadar ihalenin sonuçlanması gerekirken, kapalı kapılar ardında bir şeylerin döndüğü kuşkusu doğmuş.

Yeni yıla girilmiş, ne ses ne soluk çıkmış. Ancak Ankara'da iki günden beri bir söylenti yayılmaya başlamış.

‘‘Kaybedenler hiç uğraşmasın; altı otel Swiss, Moriot ve Milenyum grupları arasında dağıtıldı. Swiss'e de, Büyük Efes ve Çelik Palas düştü. İhaleye katılan Hilton ve Sheraton grupları hava aldı.’’

Emekli Sandığı bu ihaleyi POAŞ, GSM ihaleleri gibi neden şeffaf yapmaz da, bu tür söylentiler çıkar; emeklililer üzüntüye gark edilir.

THY'yi de Swissotel mi alacak? Bekleyip göreceğiz.

Minibüsçüler mercek altında

ADANA Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak'ın, Minibüsçüler Odası'na bağlı hatlarda belediye otobüsü çalıştırmaya başlaması minibüsçüleri kızdırmıştı. Onlar da, 5.5 trilyoluk kayba uğradıklarını öne sürerek dava açma girişiminde bulununca Durak, kendilerine köşemizden ‘‘Bu kadar kısa sürede 5.5 trilyon kazanabilen bu minibüsçüler ne kadar vergi veriyorlar?’’ diye sormuştu.

Adana Defterdarı Kemal Sağ, ‘‘Bu soruyu doğal olarak bizim cevaplamamız gerekiyor’’ diyerek, ellerindeki incelemeyi bir not olarak iletti:

‘‘Vergi dairelerimize kayıtlı 305 halk otobüsünün mükellefiyeti olarak 1999'da 139.3 milyarlık toplam matrah saptanmış ve 26.1 milyar tutarında gelir vergisi doğmuştur. Buradan hareketle bir mükellefin ödediği yıllık ortalama vergi 85.8 milyon olmuştur.

Aynı şekilde 305 mükellefin bu yılki hayat standardı üzerinden 2000 yılının matrah toplamı 140.5 milyar olacaktır. Yani bir minibüsçü, 2000 yılında 460.9 milyon vergi ödeyecektir.’’

Sağ, olayı sadece gelir vergisi açısından değerlendirdiklerini bildirerek, ‘‘Ancak, ortada 5.5 trilyonluk bir iddia varsa ve buna karşılık az vergi ödüyorlarsa, kazançlarının doğruluğunu araştırmaya, incelemeye tabi tutacağız’’ diyor.

Bu tartışmanın gündeme gelmesi iyi oldu. Çünkü konu Türkiye'nin kanayan yarası. Metropollerde 100-120 milyara yaklaşan taksi, 400-500 milyarı bulan minibüs plaka rantını 'araç patronları' yiyor. Vergi dediğiniz zaman da en çok bağıran yine bunlar oluyor. Asgari ücretten çalışan şoför, patronun talimatlarına uymaktan başka bir şey yapamıyor.

Maliye her şoförün başına fiş ve bilet vermesi için bir denetim elemanı dikemeyeceğine göre sorumluluk vatandaşa düşüyor. Ama nerede böyle vatandaş!

Televole politikası

ÇANKAYA Belediye Başkanı Haydar Yılmaz'ın, Başkent Hastanesi ile ilgili ‘‘İşte gerçekler’’ bildirisinı anlattığımız yazıda, sözü edilen Büyükhanlı'nın yeğeni Gürler İnşaat'ın sahiplerinin 18 katlı kaçak inşaatı üzerine Çankaya Belediyesi İmar Müdürlüğü'nden bir görevli konuşuyor:

‘‘Efendim siz bunları boşuna yazıyorsunuz; işler kotarıldı. İdare Mahkemesi, bu binanın ruhsatını iptal etmiş olmasına rağmen, kusurlu kısımların kaldırıldığı tadilat projesinin Belediye Meclisi'nden geçtiğinden haberiniz yok mu? Belediye İmar Komisyonu 'buna uygundur' dedi. Komisyon Başkanı Yaşar Çatak, 'hayır buna yapamayız' diyerek karşı çıktı. Çünkü kendisi bir hukukçuydu, yasadışı bir karara imza atamazdı. Ama ne yazık ki CHP'lilerin ağırlıklı olduğu Meclis sorunu çözdü.’’

Kaçak yapıyla bir yıldır uğraşan Prof. Onur Kumbaracıbaşı'na haberi olup olmadığını sorduk; ‘‘Evet, geçen cuma günü Meclis'ten geçirilmiş. Belediye Meclisi, İdare Mahkemesi'nin temyiz rolünü üstlenemez. Bu karara imza atan herkes suçludur. Hikmet Çetin ve Ziya Halis ile birlikte savcılığa suç duyurusunda bulunacağız. Bu uygulama bulaşıcı bir 'televole politikası'dır, kaybeden Türkiye oluyor.’’

MESAJ

BİR okurumuz, meslektaşımız Yener Süsoy'a soruyor: Röportajlarınızı her zaman keyifle okurum. Konyalı'nın sahibi Nurettin Doğanbey'le yaptığınız söyleşide, keşke kendisine GS'yi gerçekten bitirip bitirmediğini, rahmetli babası Mustafa Doğanbey'in, Süleyman Kuşçulu ile İlim Yayma Cemiyeti'ni nasıl kurduklarını, Konya Lezzet Lokantası'nın adının sonradan 'Konyalı'ya neden dönüştüğünü; kardeşleriyle yaşanan üzücü ilişkilerini; CHP'yi hiç sevmediği halde dönemin Maliye Bakanı Ziya Müezzinoğlu'ndan Topkapı Sarayı'ndaki yerini nasıl aldığını da sorsaydın be kardeşim!''

YARIN yerimiz kalırsa, Mersin ve Adana'daki hayalili ve naylonlu kaçak ihracat olaylarını anlatmaya devam edeceğiz. Dış Ticaret Müsteşarlığı'nca verilen 'dahilde işleme rejimi'nden ve Tarım Bakanı Gökalp'in açıklamasından söz edeceğiz.

Yazarın Tüm Yazıları