İnadına yaşamak

Kötü zamanlar geçiriyoruz. Kanser, grip gibi yaygın, dağ gibi insanlar kısacık zamanda devriliyor. Bugün varız yarın yok. Herkes, piyango bize ne zaman çıkacak diye bekliyor. Antidepresanlar leblebi, çekirdek. Biraz inat, işi çözer mi?

Haberin Devamı

Yaşadığımız şeyin tam tanımı, ‘yaprak dökümü’. Hem de baharda, tam da yeşermeyi, yenilenmeyi, aşık olmayı beklediğimiz mevsimde. Yakınlarımız, tanıdıklarımız, tanımayıp uzaktan uzağa akıl ve gönül birliği yaptıklarımız, sevdiklerimizin tanıdıkları, anneleri, babaları öldü. Sanki hepsi bu ara fazla üst üste geldi.
Canım arkadaşım Nora Romi’nin güzeller güzeli annesi Lizet’i uğurladık perşembe günü. 15 yıldır tanırım. Nora ile birlikte hayatıma girmişti. Üzerimde çok emeği var. Evine her ay düzenli aldığı yabancı moda dergilerinden az beslenmedik ekipçe.
Cenaze ve sonrasında Nora’nın örnek metanetinden bahsetmek istiyorum size. Tabii ki ağladı, hem de çok. Ama kısa kısa. Ben biliyorum ki hep konuştu annesiyle. Olan biteni anlattı. Duyduğuna emindi, emindik. Sonra bol bol andık onu. Yaptığı nefis tatlılardan da bahsettik, fırfırlı mayolarını da konuştuk. Hatta gülümsedik bile.
Nora ölümü bir kayıp olarak görenlerden değil. Onu dünyaya getiren kadının hayatının son gününe kadar yanında olacağına, yine eskisi gibi yaşamının her detayına dokunacağına emin. Özleminin gün geçtikçe artacağının da farkında ama iyi. Çünkü inatçı. Nazım Hikmet’in ‘Yaşamaya Dair’ şiirindeki gibi düşünüyor: “Diyelim ki hapisteyiz, yaşımız da 50’ye yakın, daha da 18 sene olsun açılmasına demir kapının. Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız, insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla yani, duvarın ardındaki dışarıyla. Yani, nasıl ve nerede olursak olalım, hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...”
Formül budur arkadaşlar: İnadına yaşamak! Sevdiklerimize, dostlarımıza, ailemize inadına sarılmak. Kendimize inadına değer vermek, önemsemek. İncir çekirdeğini doldurmayacak dertler için diz çürütmemek, üç kuruşluk adamlar/kadınlar için gözyaşı dökmemek. Hiçbir şey için hırpalanmamak!
Yeni doğanlardan güç alabiliriz mesela. Bu karanlık haftamızı yayın yönetmenimiz İskender Baydar ve eşi Esra’nın yakışıklı bebekleri Poyraz aydınlattı. Eminim sizin de etrafınızda birileri yeni doğum yapmıştır. Gidin o süt kokusunu içinize çekin. Çocuklarınıza, eğer yoksa da ilk bulduğunuz çocuğa sarılın. “Masum değiliz hiçbirimiz” diye haykıran bir kuşağı ancak çocukların masumiyetleri ayakta tutar!

Haberin Devamı

‘Zil Çalınca’ başlıyor

Haberin Devamı

‘Zil Çalınca’ yerli yapım, kısa metrajlı bir çocuk dizisi. İlk bölümü Disney Channel Türkiye ekranlarında 23 Nisan pazartesi 15.00’te izleyenleriyle buluşacak. Teneffüs aralarında, okul koridorlarında 10 arkadaşın başından geçen olayları anlatan, eğlence dolu bir yapım. 10 gencin hayalleri, dertleri, ergenliğe alışmaya çalışmalarını görebileceğimiz dizinin tüm bölümleri koridor penceresinin önünde başlayıp ders zilinin çalmasıyla bitiyor. 8-14 yaş arası çocukları hedefleyen dizi Türkiye dışında 20 ülkede daha yayınlanıyor. Yayınlandığı pek çok ülkede hızlıca birinci sıraya oturarak Avrupa’da çok popüler olmuş ve 2011’in üçüncü çeyreğinde 14.1 milyon kişi tarafından izlenmiş (İtalya, İspanya ve Polonya’da). Yapımcısı ve senaristi yabancı ama kadro yüzde 100 Türk oyunculardan oluşuyor.

Yazarın Tüm Yazıları