IMF’nin yeni rolüne evet ama eskisine hayır

İSTANBUL’daki IMF ve Dünya Bankası toplantılarından önce Bodrum’da global ekonomi, AB ile Türkiye ilişkileriyle ilgili iki günlük bir “beyin fırtınası” var.

Haberin Devamı

Düşünce Kuruluşu Ekonomi ve Dış Politikalar Araştırma Merkezi (EDAM) tarafından düzenlenen toplantılara önümüzdeki günlerde İstanbul’da göreceğimiz isimler de katılıyor.

Brookings Enstitüsü Başkan Yardımcısı Kemal Derviş, 2001 krizinde IMF Başkan Yardımcısı olan İsrail Merkez Bankası Başkanı Stanley Fischer ya da IMF Orta Doğu ve Orta Asya Direktörü Mesut Ahmed gibi.

Birkaç yıldan beri ekonomistlerin, siyasilerin, akademisyenlerin ve gazetecilerin katıldığı bu toplantıları düzenleyen EDAM’ın kuralı tartışmaların “off the record” olması.

Katılımcılarla söyleşiler ise serbest.

Bu nedenle öğle yemeği molası sırasında Kemal Derviş’e bir kaç soru yöneltiyorum.

İkimizin de henüz Bilgi Üniversitesi’nde, IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn’a fırlatılan ayakkabıdan haberi yok.

Haberin Devamı

“IMF’nin yeni rolünün ne olacağı” sorusu tabii ki fırlatılan ayakkabıdan sonra daha da anlamlı oluyor.

İSTANBUL’DA ALINACAK KARAR

Evet IMF’nin yeni rolü ne olacak?

“G-20 toplantısında alınan en önemli kararından biri, yeni dünya düzeninde her ülkenin kendi maliye politikalarını bağımsız olarak oluşturarak IMF’ye danışmaları yönünde alınan karar” diyor Derviş.

IMF’nin rolü işte tam bu noktada belirginleşiyor.

Kendi politikalarını impoze etmek yerine, bağımsız olarak oluşturulan politikaları bir araya getirecek.

Bu politikaların dünya ekonomisi açısından nasıl uyumlu bir hale dönüşeceğini tespit edecek.

Tabii bunu gerçekleştirilmesi için kaynak önemli.

Derviş bununla ilgili “G-20 toplantısında IMF’nin kaynağının üçle çarpılması önerilmişti. Bu umarım ki İstanbul’da karara bağlanır” diyor.

IMF’nin uluslararası para politikalarında uyum sağlaması rolünün önünde önemli bir engel var Kemal Derviş’e göre.

O da şu: IMF’nin yönetim kurulundaki zengin ülkeler üstünlüklerinden gelişmekte ülkeler yararına vazgeçecekler mi?

TÜRKİYE’NİN G-20’DE AĞIRLIĞI

Yönetim Kurulu’ndaki zenginlerin oy ağırlığı gelişmekte olan ülkelere doğru kayarsa sorun çözülür.

Dediğim gibi Derviş ile konuşurken ayakkabı fırlatma meselesinden habersizdik.

Haberin Devamı

“IMF’ye karşı itirazları” sorduğumda Derviş, “Sosyal demokrat güçler açısından baktığımızda yenilenmiş, yeni bir işlevi olan IMF’ye evet, ama eskisine hayır” diyor.

Ayakkabı saldırısına maruz kalan Dominique Strauss-Kahn’ın Fransa’da sol gelenekten geldiğine dikkat çekerek IMF’yi yeni işlevine alıştırabileceğini de ekliyor. Peki Derviş, Pittsburgh’daki G-20 toplantısında Türkiye’nin söz sahibi ülke olarak öne çıkmasına ne diyor?

G-20’nin önemli bir uluslar arası foruma dönüşerek orta ölçekli ülkelere de sesini duyurma olanağı tanıması Türkiye için önemli. Zira bu Türkiye’nin bölgede güçlü oyuncu konumunu pekiştiriyor. Türkiye dünya sorunlarının halledilmesinde daha çok söz sahibi olabileceği gibi bölgesel meselelerde örneğin enerji konusunda da ağırlığını daha fazla hissettirebilir.”

Haberin Devamı

Yeni dünya düzeninde Türkiye’nin rolünün G-20 çerçevesinde belirlenmiş olması iyi bir gelişme.

 

Ergüder, ‘Macna Charta’ya Başkan oldu, akademik özgürlüğü savunacak

BODRUM EDAM toplantılarının katılımcılarından biri de Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. Üstün Ergüder.

Ergüder geçtiğimiz günlerde önemli bir görev üstlenmiş durumda.

Avrupa üniversitelerinde akademik özgürlüğü savunan Magna Charta Gözlemcilik Konseyi Başkanlığına seçildi.

2009-2013 yılları arasında konseye başkanlık yapacak olan Ergüder bu göreve gelen ilk Türk.

Magna Charta Gözlemcilik Konseyi 1988 yılında, Avrupalı 388 rektörün girişimiyle Bologna’da bir deklarasyon ile imzalanmış. Amaç, Avrupa’nın yüksek öğrenim kurumlarının daha kaliteli, daha uluslar arası nitelikli bir eğitim vermeleri, akademik özgürlüğün ve kurumsal özerkliğin sağlanması.

Haberin Devamı

Ne ki Avrupa’da başlayan bu girişim sonra dünyaya yayılmış.

Bugün tüm dünyada İngiltere’den Çin’e, ABD’den Avustralya’ya 77 ülke Magna Charta deklarasyonuna imza atmış.

Türkiye’den ise Sabancı Üniversitesi dahil 22 üniversitenin imzası var deklarasyonda.

Başkanlıktan önce beş yıl Magna Charta Gözlemcilik Konseyi üyesi olan Profesör Ergüder,  Avrupa Üniversiteler Birliği’nde de görev yapmış.

Yani Avrupalı akademik çevrelerin iyi bildiği bir isim.

Peki Avrupa’da akademik özgürlüğü savunan konseyin başına bir Türk’ün gelmesi YÖK’ü sevindirmiş mi?

YÖK’ten bir tebrik gelmiş mi?

Hayır ne yazık ki.

Acaba Türkiye’nin Avrupa’nın üniversite kurumlarına yakınlaşması YÖK açısından da olumlu bir şey değil mi?

Haberin Devamı

Sahi, yeri gelmişken su soruyu da sormalı:

“YÖK akademik özgürlükler ve kurumsal özerkliklerin neresinde?

İstanbul’da Dünya Bankası ve IMF’ye ‘karşıt sesler’ etkinliği

İSTANBUL’da yarından itibaren üç gün süreyle Bilgi Üniversitesi’nde “Krizdeki Dünyaya Eleştirel Arayışlar ve Karşıt Sesler” konulu bir dizi panel düzenleniyor.

Panellerin konuşmacılarından biri de, Avrupa’nın en muhalif hareketlerinden ATTAC’ın (Dünya Ekonomik Forumu’na karşı Dünya Sosyal Forum fikrini geliştiren hareket) kurucularından olan yazar Suzan George.

Alman Yeşiller Partisi’nden bazı üyelerin de katılacağı panelde, Türkiye’deki KOBİ’lerin durumu, kadın istihdamı gibi konular da gündeme gelecek.

IMF Başkanı’na ayakkabı fırlatanların bu toplantıyı asla kaçırmamaları gerek...

Yazarın Tüm Yazıları