İlk defa, kavgasız gürültüsüz bir maç oldu...

GS-FB derbisi bu defa çok farklıydı. İnsanlar birbirini vurmadı, kavgalar çıkmadı, FB heyeti çok güzel ağırlandı. Üstelik tribünlerde espri vardı. Ancak Tweeter, eskisi gibi hoyrattı...

Haberin Devamı

Ben Arınç için boş yere "Kamuoyunun vicdanının sesi..."demiyorum.
 
Kimi zamanki görüşlerini paylaşmayabilirsiniz, ancak hakkını verelim, Ak Parti içinde zaman zaman öylesine doğrulara değinir ki, hem kendi partisini hem de muhalefeti şaşırtır.
 
Haftasonu, Kanaltürk'teki programda bir başka gerçeğe değindi. Rakel Dink'in "Bir çocuktan, bir bebekten katil yaratan karanlığı sorgulamamız gerekiyor" sözlerine işaret edip, Öcalan'ın da böyle bir karanlığın kurbanı olduğuna dikkat çekti ve "...Kürtlüğü inkar ederseniz bu işin çözümü olmaz..." dedi.
 
Sonra da, konuşmasını şöyle sürdürdü:
 
"...Ben bir BDP'li kadın milletvekiline( Gülten Kışanak) çok kızıyordum. Çok beddua ediyordum. Şimdi kızmıyorum.Çünkü 17 yaşında Diyarbakır Cezaevinde o kadar ahlaksızca işkenceye maruz kalmış ki, o duruma düşsem, ben de dağa çıkardım. Diyarbakır Cezaevinden çıkanların yarısından fazlası dağa gitti. İnsanlara zulmederseniz, bunun hesabını sormaya kalkanlar da olur..."
 
Çok doğru saptamalar.
 
Abdullah Öcalan, 1988'de Beka vadisinde ilk defa söyleşi yaptığımda bana aynen şunları söylemişti: " Bize en büyük yardımı Diyarbakır hapishanesi yapmıştır. PKK' nın ilk kadroları, orada işkence görenlerin dağa çıkmasıyla oluştu..."
 
Bugün işkence kalmadı, ancak dağa çıkışlar hala sürüyor.
 
Arınç'a, eminim kendi partisinden çok tepki gelmiştir. Oysa, tepki göstereceklerine biraz düşünseler ve Kürtlerle empati kurabilseler daha iyi anlayacaklar.
 
Kürt Sorununda ne yazık ki, yine zaman kaybediyoruz. Sorun giderek daha da içinden çıkılmaz duruma giriyor. Artık bizim elimizden çıkıp bölge sorununa dönüşüyor. Başka ülkeler de çözüme dahil oluyor.
 
Sonuç, kördüğümü... Böyle giderse, daha da bir kördüğümü olacağa benziyor.
 
Keşke, Arınç gibi düşünenlerimiz çoğalsa...

Haberin Devamı

FUTBOL BİR EĞLENCEDİR, NEDEN İŞKENCEYE DÖNÜŞTÜRÜYORUZ ?
 
GS galip geldi ya, aman efendim bir küfür bir küfür...
 
Ne ailemiz kaldı, ne ecdadımız.
 
"Tebrik ederiz..." deseniz sorun halledilecekken, bir dayak yemediğimiz kaldı. Sanki GS'lı olmak bir suçmuş gibi...FB'yi yenmek daha da ağır ceza gerektiren bir olaymış gibi...Maçın bitişinden itibaren öyle Tweet'ler aldım ki, bazılarını okuyamadım bile.
 
Kardeşlerim...
 
Dostlarım...
 
Bugün biri yener, yarın diğeri...
 
Ne oluyorsunuz? Neden bu kadar hiddetleniyorsunuz? Futbol bir eğlencedir. Çekirdek  yemek gibi birşey...Çıt çıt çıt ve bitti. İşte bakın, yeni haftaya girdik, şimdi başka maçları konuşmaya başlayacağız.
 
FB'nin bu hırçınlığını bir türlü anlayamıyorum.
 
Yendikleri zaman küfrediyorlar, yenildikleri zaman küfrediyorlar...
 
Neyse, gelelim maça...
 
Çok keyifliydi...Uzun yıllar süren, FB fobisinden kurtulan bir GS seyrettik.
 
Klüp yönetimi, FB heyetini uygarca ağırladı...Taraftar çirkinlik yapmadı, kavga çıkmadı...Futbolcular birbirlerine girmediler.
 
Daha ne isteyebilirdik ki...

Haberin Devamı

ARTIK PROGRAM BÖLME YOK...
 
Neden kendi kendimize kural koyup uymuyoruz da, mutlaka dışımızdaki bir otorite sopasıyla gelip kafamıza vurduğunda itaat ediyoruz ?
 
TV programlarından söz ediyorum.
 
Sırf, hergün açıklanan reyting listesinde bir üst sırada görünebilmek için, jenerik oyunuyla programlar bölünüyor. İlk başlarda 2-3'e bölünüyordu, son haftalarda 60 dakikalık bir program 10'a bölünür oldu. Sanki her biri ayrı bir programmış gibi reyting hesabına katıldı. 10 dakikada reytingi fazla olan, 60 dakika kesmeden devam edeni geçince kendini kazanmış ilan etti. Haksız bir rekabet. Aslında , yalan dolan . Tabii biri böyle yapınca, diğeri de başladı ve işin içinden çıkılmaz oldu.
 
Ne yazık ki, dürüstlük reklamı yapan kimi Ana Haberler de bu ayıba kendini kaptırdı.
 
Sonunda TİAK (Televizyon İzleme Araştırmaları Anonim Şirketi) bölünmeyi yasakladı. "artık programlar bölünmeden ölçülecek" dedi.

Çok da iyi yaptı.

Haberin Devamı

Artık daha adil bir sırlama olacak.

Artık kendi kendimizi kandırmaktan vazgeçeceğiz.

Kimse bu yasağı delmeye kalkmamalı, yetkililer de bu kurala uyulmasını sağlamalı

KİTAP KÖŞESİ
     
EDEBİYAT MUTLULUKTUR

Zülfü Livaneli’nin, “Edebiyat Mutluluktur” adlı kitabı Doğan Kitap’tan çıktı. Livaneli’nin Vatan Gazetesi’ndeki köşesinde yayınladığı ve özenle seçilmiş edebiyat yazılarını topladığı yazıları arasında neler yok ki.  Don Kişot’tan edebiyatta burjuvaziye, depremin edebiyata yansımasından “öz Türkçe” ve “Güneş-Dil Teorisi”ne, sinemada edebiyat uyarlamalarından film müziklerine, Nobel’den “@” işaretine kadar, edebiyatın çok farklı alanlarında yazılar var.  Kitapta ayrıca Zülfü Livaneli’nin “Benim Gözümden Yaşar Kemal” ve “Edebiyat Üzerine” başlıklı iki de konuşması var. Zülfü yazınca insana okutuyor.  (dogankitap.com.tr)

Yazarın Tüm Yazıları