İçeriden diyaloglar

Yücel Bey (Üsküdar Paşakapısı Kadın Cezaevi Psikoloğu): Alo Şermin Hanım, Nil Hanımın cezaevimizi ziyaretini ve mümkünse gitarıyla şarkı söylemesini isteriz. Mümkün mü?

...

Şermin (Nil’in menajeri): Alo Nil. Nereden aradıklarına inanamayacaksın. Kadın Cezaevi’nde konser vermeni ya da söyleşi yapmanı istiyorlar... Cezaevinin psikoloğu aradı. Gidersen oradakiler çok mutlu olacakmış.

...

Nil: Alo Nurkan, Perşembe cezaevine konsere gidiyorum, gelir misin? İki gitar olalım...

...

Güngör Bey (Cezaevi Müdürü): Nil Hanım biraz tedirgin görünüyorsunuz. Fakat burası Kız Yurdu gibidir. İçeride sizin benim gibi insanlar var. Bu insanların başına gelen, hepimizin başına gelebilir. Herkesin içinde bir suçlu bulunur. Benim eşim ya da kızım da burada olabilir yarın. Hayat belli olmaz.

Nil: Tedirginliğim ondan değil...Ben çok duygulandım buraya çağırıldığımı öğrenince, sadece... Yanlış bir şey demekten korkuyorum. Ne demeli, ne dememeli önceden söyleseniz?

Güngör Bey: Bu insanlara samimi olun yeter.

...

Nil: (konuşamaz) Merhaba... (Şarkı söyler) Bütün kızlar toplandık, toplandık, toplandık. Sorduk neden yıprandık...

Salondakiler: Yııııprandık yıııprandık...

Nil: (şarkı söyler) Ben miyim hapse tıktığım neden suçlu kılıklıyım, söyle gardiyanım çok yatar mıyım!!!?

Salondakiler: Ben miyim hapse tıktığım neden suçlu kılıklıyım, söyle gardiyanım çok yatar mıyım!

Nil: (Göbek dansı hareketlerini göstererek) öp öpö öp öp, istemem git git git git git...

Salondakiler: :)))

Nil: (Şarkı sözleri olan bir kağıdı dizine koyar) Dün gece size bir şarkı yazdım:....

Sol tarafta önden üçüncü sıradaki teyze: (Mendilini yüzüne götürerek) ...

...

Sağ arkadan bir bayan: (El kaldırır) Bugün benim doğum günüm. Bana bir doğum günü şarkısı yapar mısınız?

Nil: Tabii:) lalalalal ama kalkın ve dans edin lütfen!

...

Salondakiler: Bi daha, bi daha!!!

Nil: (Şarkı söyler) Ben miyim... Söyle gardiyanım çok yatar mıyım?

...

Nil: Bana sormak istediğiniz bir şey var mı?

Önden ikinci sıradan bir bayan: Dışarısı nasıl?

***

İnsan neresi içerisi, neresi dışarısı bilemiyor ama şimdi hariçten gazel okuyacak değilim. Bir yere kapatılmak, hapse girmek, yıllarca duvarın öbür tarafını görememek nedir bilmem.

Biz dışarıdakiler bundan ancak korkabiliriz. Ben orada gözünün içi gülen insanlar gördüm. ‘Dışarıda bir şey yok. Sizin yüzünüz daha fazla gülüyor’ dedim.

Samimiydim. Ya da sadece cahildim belki. Mendiller yüzleri kapladı bazen. Bazen çenem titredi benim. Sanki her duygu oradaydı.

Dostoyevski ne yazdıysa vardı. Demek hayatta 3 insanın bir cezaevini bile yaşanılır hale getirme gücü vardı. Cezaevi Müdürü Güngör Altın, cezaevi savcısı Zihni Doğan ve Psikoloğu Yücel Sözer belli ki hergün dışarıyı içeriye taşıyor.

Emine Beder yemek kursu vermiş, boya, dikiş kursları, ayda bir sahneledikleri oyunları var. Eğer bir insan cezaevinde, bir an için bile olsa, gardiyanların gözünün içine bakarak ‘ben miyim hapse tıktığım...söyle gardiyanım çok yatar mıyım?’ diye şarkı söyleyebiliyorsa, o insana bir şey olmaz.

Kendini ve hayatı yeri geldiğinde bu kadar hafife alan birini, kimse bir yere kapatamaz. Müzik, şarkı, dans, kelimeler, samimiyet insanları birbirine diker. Herkesi en suçlu olduğu yerden, en masum olduğu yere tutturur. An dedikleri odur işte.

Bana o anları yaşatan, içerinin kapılarını açıp, dışarıya çıkartan Üsküdar Paşakapısı Kadın Cezaevi’ne çok teşekkür ederim.
Yazarın Tüm Yazıları