İç açıcı olmayan Altın Portakal açılışı

Beterin beteri varmış. Meğer iki yıl önceki Altın Portakal açılışı bile bundan daha iyiymiş. Hatta o zaman yapılan Şebnem Dönmez’li Bollywood gösterisi de...

Neden? Çünkü cuma akşamı 45. Altın Portakal’ın açılış töreni vardı. Tamam, açılış törenleri biraz sıkıcı geçer ama bu kadar da sıkıcı ve renksiz geçmek zorunda mıdır? Değildir.

Bu biraz yaratıcılığa bakar. Hani belki bol paraya da değil.

Peki neler oldu o gece? İşte can sıkan ayrıntılar...

ANONS ARASI CANDAN ERÇETİN!

n Gecenin "anons aralarını şarkıcıyla dolduralım" görevini Candan Erçetin üstlenmişti. Aralıklarla sahne aldı Erçetin. Ve tam bir "Oldies But Goldies", yetti artık pilizzz konseri verdi. Önce şansonlar, sonra eski Türk filmleri şarkıları... 70’lerden yukarıya çıkamadı Erçetin bir türlü. Sırf onun konseri olsa çekilir. Ama böyle özel bir gecede bu kadar şarkı, üstelik bu kadar eski şarkı: Çok demode çok!

ÖSS PARAGRAFI GİBİ KONUŞMA

n Hamasi konuşmalara alışkınız. Baş aktörler konuşma yapmadan olmaz bu ülkede. Yine konuştular. En uzun cümleli konuşmayı da TÜRSAK Başkanı Engin Yiğitgil yaptı. Konuşmasının içinde neler yoktu ki: Arşimet’in kaldıracı, Godard, Orson Welles, sanat hayatın taklididir, filan da filan...

ÖSS sınavında paragraf soruları olur ya. O kötü paragrafı okursun ve sonunda şöyle bir soru sorarlar: "Bu paragraftan hangi cümleleri çıkarsak anlam bütünlüğü bozulmaz" diye.

Yiğitgil’in paragrafı için yanıt tabii ki e şıkkı: Hepsi, hepsi, hepsi!

n Açılışın en cool adamı ise yılların oyuncusu Müşfik Kenter’di. Konuşma yapmak istemedi, ödülünü aldı, selamını verdi ve sahneden ayrıldı.

n Onun dışında ne oldu? Hiçbir şey! Jüriler anonslandı, filmlerden kısa kolajlar gösterildi. Tipik bir basın toplantısı gibiydi yani açılış töreni. O yüzden tüm davetliler törenin bitmesini beklemeden Hillside Su’nun meşhur lounge’una attı kendini.

Sonuç belli: 45. kez yapılan bir festival böyle mi açılış yapar?

Bu kadar mı sıradanlaştırır kendini?

Açılışa yaraşır bir şov yapmak mesela neden hiç düşünülmez?

Kalbinde yer yoksa ayakta takılırız

Kamyon arkası yazıları meşhurdur ya bizde.

Hatta buradan çıkıp film/belgesel bile yapılabilir hani.

Ya da isterseniz video enstalasyon. Bakınız bol keseden fikir veriyorum. Kriz mriz dinlemiyorum.

Neyse, son zamanlarda okuduğum (sanki her zaman okuyormuşum gibi, laf!) en iyi/en şahane kamyon arkası yazısı buydu işte:

"Kalbinde yer yoksa ayakta takılırız!".

Kendisi bulduysa eğer, Antalyalı kamyoncu arkadaşı (evet orada gördüm) kutluyorum.

Nefis bir laf, hem komik hem de çaktırmadan cool.

Özpetek filmi orta halli

Altın Portakal çatısı altında bir de Avrasya festivali var tabii. Uluslararası filmlerin yarıştığı.

Bu festivalin açılış filmi olarak Ferzan Özpetek’in "Mükemmel Bir Gün" filmini gösterdiler.

Birbirinin hayatına farkında olmadan etki eden bir sürü karakteri barındıran film, bu yönüyle kısmen Babil’i anımsattı bana.

Özünde bir aileyi, daha da özünde ise artık hastalıklı hale dönüşmüş bir ilişkiyi anlatıyor film.

Ama çok diyaloglu ve çok uzun sürede anlattığı için belki, etkisiz bir film olmuş Mükemmel Bir Gün. Finali de ta baştan belli olduğu için "bitsin artık" oldum ben izlerken.

Eğer "takıntılı" bir ilişkiyi izlemekse amaç, Vicdan’ı tercih ederim. İşin Türkçe’si ve daha damardanı.

NOT: Bu arada Avrasya’nın açılışında onur ödülü alan Paul Verhoeven’ın aldığı onur ödülüne muzipçe bakıp "Gerçekten de büyükmüş" demesi pek komikti.
Yazarın Tüm Yazıları