Hafriyat işinin perde arkası

GAZETELER birkaç gündür hafriyat çetesini, onların toprak döküm için Kemeburgaz’a giderken, jandarma ve polis ile yaptığı ‘dansı’ yazıyorlar.

Haberin Devamı

Habertürk, “Hafriyatçıların, bu işin rüşvet ve avanta ile yürüttüğünü” yazıyor. Jandarma dertli, polis dertli, şoförler dertli; Kemerburgaz’da kilometrelerce uzayan kamyon kuyruklarından sürücüler sıkıntılı ve siyasetçilerin içinde bulunduğu rant vurgunu ile bal badem!..
Orman idaresinin elinden -kömür çıkarılan- yerler alınıp Büyükşehir’e veriliyor.
İŞİN GERÇEĞİ
Şimdi işin gerçeğine değinelim.
İstanbul ormanlarında çukurlaşmış eski maden ocaklarının İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü’nce ‘hafriyat toprağı’ ile doldurularak ormanlaştırılması işi, ihale yöntemiyle 1996 yılından 2007 yılının son çeyreğine kadar sürdürüldü. Bu çalışmalar sonucunda bir yandan ciddi miktarlarda kamu geliri elde edilirken, diğer taraftan da binlerce dönüm saha doldurularak ormanlaştırıldı. Bu çalışmalardan dolayı orman dışındaki ranta dayalı organizeli ‘toprak dökümü’nden beslenen rantiyeciler rahatsız oldular. Rantiyeciler, ihaleleri durdurmak ve tıpkı orman dışındaki dökümlerde olduğu gibi ormandaki dökümlerden de haksız kazanç elde etmek için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın gücünü de kullanarak gitmedikleri makam, çalmadıkları kapı bırakmadılar. Bu süreçte; rantiyeciler sadece Büyükşehir’den değil, Çevre ve Orman Bakanlığı’ndaki bir kısım üst düzey yöneticilerden de ciddi destek buldular.
Rantiyecilerin gayretleriyle bu çalışmaların gerçekleştirilmesi yönünde önemli mücadele eden orman idaresi yöneticileri başta Orman Bölge Müdürü Faruk Çebi olmak üzere tayin edilerek cezalandırıldı. Haziran 2010’da Meclis’te değiştirilen Maden Yasası ile Orman Yasası’nın 16. maddesine yeni bir ek yapılarak da ‘Ormandaki Toprak Dökümleri’ tıpkı orman dışında olduğu gibi Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na devredildi.
İSTANBUL ORMANLARI
Bu yasal değişiklikle İstanbul Ormanları da ‘Toprak Döküm Rantına’ teslim  edildi. Bugüne kadar orman dışındaki ranta dayalı organizeli dökümlerle  bozulan İstanbul coğrafyasına bundan böyle İstanbul ormanları da eklenerek başta sel felaketi olmak üzere birçok çevre felaketlerine açıktan davetiye çıkarıldı. Bu durum, sadece kamunun milyarlarca dolar zarar etmesine neden olmayacak, ayrıca ileride İstanbul’da telafisi mümkün olamayacak çevre  sorunlarının yaşanmasına da zemin hazırladı.
Orman Teşkilatı’nı teslim alan ‘Toprak Döküm Rantçılarının’ gücü, TOKİ Başkanlığı’na yetmedi. Orman İdaresi’nin aleyhine yasal değişikliğin yapıldığı günlerde TOKİ Başkanlığı Küçükçekmece Şamlar bölgesindeki eski bir taşocağını ‘Toprak Döküm İhalesi’ne çıkararak kamuya yaklaşık 170 milyon lira gelir sağladı.
Büyükşehir’in çevre şirketi İSTAÇ’a verilen yerlerden ise kimler vurgun yapıyor belli değil... Ne diyelim “At binenin, kılıç kuşananındır” diye  boşuna söylememiştir atalarımız. Orman İdaresi ne için dışlandı, söyleyen var mı?
Halbuki bütün bunlar Orman İdaresi’nin elinde olsa, bunun geliriyle bütün Türkiye çiçek bahçesine döner!

Haberin Devamı

AKP’nin gazabı müftüyü de vurdu

Haberin Devamı

ATAKÖY’den kaldırılan bir şehit cenazesinde uzun bir duadan sonra İstiklal Marşı’ndan iki kıta okuyan, sonunda da “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” diyen Bakırköy Müftüsü Zakir Uzun, AKP’li vekillerin hedefi oldu ve görevinden alınarak Mersin’e gönderildi. İktidar, Zakir Uzun’la hep uğraştı; onu bir ara Çorlu’ya gönderdi; ama yasal haklarını geri alarak Bakırköy’de görev süresi 9 yılı dolmadan yerinden edildi. Onu cenazeyi izleyen AKP İstanbul Milletvekili Feyzullah Kıyıklık’ın görevden aldırttığını söylüyorlar. Kıyıklık, “Sen ne yapmak istiyorsun. Bölücülük tahriki yapıyorsun. Gel görüşelim” diyor ama Zakir Uzun talebi reddediyor.

İlker Başbuğ’a şeref madalyası verilecek mi

Haberin Devamı

- AKP tarafından geleneksel hale getirilen bir önceki iki Genelkurmay başkanına devlet şeref madalyası verilmesi geleneği bu yıl da sürdürülecek mi? Zira İlker Başbuğ başkanlığı süresince ne muhtıra verdi, ne de siyaset yaptı. Buna mukabil görevi sırasında Erdogan’ın ‘hoca’ lakabı taktığı, kasaptaki ete soğan doğramayan Hilmi Özkök ve Dolmabahçe’de Erdoğan ile resmi üniformasiyla görüşen ama bir türlü devlet kayıtlarına ‘gizli’ mührüyle bile girmeyen 27 Nisan muhtırasının sahibi Yaşar Büyükanıt hükümetin kararıyla bu madalyalara layık görüldüler.
Şimdi AKP tarafından 27 Nisan’a gerekli cevabı verdikleri dillendiriliyor. Muhtemelen bu madalya da bu cevabın içindeydi.
O zaman tekrar soralım: 8 Ağustos 2008’de Bakanlar Kurulu kararıyla devlet şeref madalyasına layık görülen Yaşar Büyükanıt’a yapılanın benzeri, 11 Ağustos 2010’dan sonra İlker Başbuğ için de yapılacak mı? Yoksa şeref madalyası almak için muhtıra mı vermek gerekiyor?
İlker Paşa’nın neyi eksik!
Okan ÖZTÜRK

Yazarın Tüm Yazıları