Hû Dost!

Bir gece eve döndüğümde nasıl bir dost olabildiğime, dostum dediğim insanlarla kurduğum ilişkilere yakından bakmaya çalıştım, acımasızca. Kararlıydım, dostsuzluğun utancıyla yaşanmazdı.

Haberin Devamı

Yıllar önce bir dervişe misafir olmuştum. Yeni tanışıyorduk ama çok tanıdıktı. Zevkli bir sohbetin ardından, istersem yemeğe kalabileceğimi söyledi. Memnuniyetle kabul ettim. Sofrada yanına oturttu beni. Harika yemekler hazırlanmıştı, hanedeki herkes bana çok iyi davranıyordu, hizmet ediyorlardı. Şımartılmış hissediyordum, kendimi tutamayıp söz aldım: “Kendimi dostlar arasında hissediyorum, bu dostane ortam için teşekkür ederim.”
Büyük laf etmişim. Masadakiler gülümsedi, Derviş Baba kulağıma eğilip şöyle dedi: “Evladım, dostluk maddi-manevi paylaşım ister.” Bu basit cümle nasıl olduysa beni derinden etkiledi. Güceneyim mi, bir gerçeği böyle hoşlukla söylediği için sevineyim mi; içim karıştı, nedense kendimi mahcup hissediyordum. (Arsızlık perdesini yırtarsan, hicap tülü çıkar arkasından.)

Haberin Devamı

CİMRİLİĞİN İLACI CÖMERTLİK

O gece eve döndüğümde ve sonraki haftalarda bu cümleyi evirdim çevirdim ve nasıl bir dost olabildiğime, dostum dediğim insanlarla kurduğum ilişkilere yakından bakmaya çalıştım, acımasızca. Gerçekten maddi ve manevi paylaşım içinde olduğum pek az insan vardı. Onları da karşılıksızlık eleğinden geçirince, eyvah, kimse kalmıyordu! Perişan olmuştum. Eleştiri oklarını kendime yönlendirince, insanın dostla arasında duvar olan nefsani sıfatlar zihnimde geçit töreni yapmaya başladı: Samimiyetsizlik, hesapçılık, cimrilik, ben odaklılık, bağlanma, kaybetme korkuları, kibir, katılaşmış bir kalp...
Kararlıydım, dostsuzluğun utancıyla yaşanmazdı. Kolları sıvadım ve içimdeki tüm bu sıfatların olumlu karşıtını bulup, o nitelikleri beslemeye çalışacağım süreci başlattım. Sevdiğim insanlardan başlamaya karar verdim. Bu süreç halen devam ediyor. Cimrilik ve ilacı olan cömertliğin anahtar olabileceğini düşündüğümden işe buradan başladım. Ver, karşılıksız ver... Bu nasıl bir haz böyle! Sonraları neden bu kadar haz verdiğini şöyle çözümledim: Cömertlik, Yüce Yaradan’ın sıfatlarından (O’nu tüm noksan sıfatlardan tenzih ederim), insan cömertlik eyleminde bulununca tanrısal bir edimin tadına varıyor. O’nun güzel bir sıfatıyla sıfatlanıyor ve eylemin Tanrı’nın desteğine sahip oluyor. Bu da nefis bir şey. Sıkışık durumda olan arkadaşlarıma maddi, paylaşıma ihtiyacı olanlara zaman ve şefkat, ihtiyacı olmasa da tüm çevreme hizmet ve türlü hediyeler dağıtıyordum hesapsızca. Beni zorlayan sınavlar da çıkıyordu ama karınca kararınca, olduğu kadar...
Dervişi yeniden ziyaret etmeye karar verdim, dostluğunu kazanmaya niyet etmiştim; ‘maddi-manevi paylaşım’sa; denemeye hazırdım. O gün Derviş Baba’yla görüşmek için beklerken duvardaki bir yazı dikkatimi çekti: “Kişi dostunun dininde ve inancındadır.” Haydaa, yepyeni bir boyut açılmıştı şimdi. Ne yani şimdi dost olacağız diye onun dinini mi kabul edecektim? Çıta bir anda umduğumdan yükseğe çıkmıştı. Yahu bunlar canımı da ister bu gidişle. Şaka değilmiş. O günkü sohbette dost dost denilenin dervişler için meğer Allah olduğunu anlamış oldum. Paylaşım dediklerinin de koyduğumuz sınırların ötesinde olduğunu... Daha çok işim vardı.

Haberin Devamı

HALKA GENİŞLEMEYE BAŞLADI

Sevdiklerimden başlamıştım ama asıl meselenin o huyları edinmek olduğunu görmeye başladıkça halka genişlemeye başladı. Bir gün tüm insanlığı ve yaradılışı kapsayacağını umuyorum. Dostluğun ucu esas Dost’a varıyor çünkü... Hakikatte on dost olmaz, üç de olmaz, iki de. O Dost Bir’dir. Talipsen hazırlanmalısın, her şeyini vermeye, varlığından soyunmaya. Şikâyet de etme fazla, kimse kolay olacağını söylemiyor, sınavlar da var bu yolda. Dost kanıt ister. Buçuk dostluk hiç olmaz. O’na giden hem sonsuz sayıda, hem tek yol var aslında. Mantık arama. Dostluk gönül işi...
Ey okur, yalnız kalmak istemiyorsan, Dost’u ara. Sevmek, sevilmek istiyorsan, Dost’u bul. Ey dindar kişi, Dost’u incitme, dostluğu paylaş. Ey ateist, dost sevgisi senle anlaştığımız nokta. Ey macera arayan, Dost’u bulmak en büyük macera. Ey yolcu, Dost’a yollan. Ey fakir Dost’a güven. Kişisel gelişim mi diyorsun, dostluk yönündeki gayretin seni geliştirmesi gibi hiçbir şey seni geliştiremez. Meditasyon mu öğrenmek istiyorsun? Otur sessiz bir köşeye, Dost’u düşün. Ey sanatçı, Dost’u anlat. Ey kâşif Dost’u keşfet...
O’nun zatını göremezsin, yarattıklarından başla, kolay olanla başla, kendinden başla. Hele başla...
Bu yazıyı yazdığım gece yılbaşı gecesi, bir putu daha kırmak üzereyim. Yıllardır yalnız başıma geçirmemiştim yılbaşını. Bu gece tek başınayım, yalnızlık korkuma meydan okuyorum. Dost’a güveniyorum. Ve gönlümde, beni yalnız bırakmıyor! Hu...

Haberin Devamı

DOSTU ARA DOSTUM BENİM

İçimdeki esma cem’i
Tesbih eder hep kendini
Gören gördü yangınımı
Benle yanan Dostum benim
Kırık dökük eşya gibi
Anar idim geçmişimi
Pîrim Efendim onardı
Gönül yapan Dostum benim
Arar iken sevsem kimi
Alem dedi seçsen beni
Ben deyince Ben olanı
Sevdim O’nu Dostum benim
Muhabbete geldim beri
Her bir nefes her dem yeni
Gönül gözü açılalı
Dostu görür dostum benim
Mest ediyor cilveleri
Kavuşmaktır kader sanki
Sıkı sıkı sarılası
Dostu ara dostum benim

Yazarın Tüm Yazıları