Gül’den İran ve İsrail’e nüanslı bakışlar

BRATİSLAVA - Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, önceki akşam Bratislava’ya giderken son günlerde hükümetin dış politikası üzerinde tartışma yaratan iki ana başlıkta, yani İran’ın nükleer programı ve İsrail ile ilişkilerdeki kriz konularında Ankara’nın çizgisini Çankaya açısından yeniden formatladığını söyleyebiliriz.

Haberin Devamı

İran’la başlayalım ve önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın tutumunu hatırlayalım. Erdoğan, geçen hafta ünlü İngiliz gazetesi Guardian’a verdiği demeçte İran’ın nükleer programını barışçıl amaçlarla geliştirdiğini belirterek, Batı’nın İran’ın atom bombası peşinde olduğu yolundaki kaygılarına itibar etmemişti. Erdoğan, bir anlamda İran’a kefil olmuştu.

KOMŞUMDA NÜKLEER SİLAH İSTEMEM

Erdoğan, daha sonra Tahran’da “Soruna uluslararası toplumun güvenlik kaygılarını dikkate alan bir çözüm bulunmalıdır” diyerek uluslararası camianın kaygılarına yakın bir çizgiye gelmiş olsa da, kabul edelim ki bu sözleri Guardian’a verdiği mülakatın bıraktığı izi silmeye yetmedi.

Haberin Devamı


Şimdi de Cumhurbaşkanı Gül’ün önceki akşamki İran açıklamasını büyüteç altına yatıralım. Şöyle başlıyor Gül: “Türkiye şunu söylüyor: Bir,‘Ben nükleer silahlara karşıyım’ diyor. İki, ‘Bölgemde bütün nükleer silahlara karşıyım’ diyor. Hele komşumda hiç istemem, şüphesiz ki... Üç, ‘Barışçı amaçlı nükleer enerjiden herkesin faydalana hakkı var, faydalanabilir’ diyor. Dördüncü olarak, İran’la bu mesele diplomasiyle, diyalogla çözülsün istiyor. Savaş istemiyor Türkiye. Aslında bu kadar net, hükümetin de net, hepimizin net...”

Bu yanıtta “Hele komşumda hiç istemem” sözleriyle, Gül’ün İran’ın nükleer silaha sahip olmasından rahatsızlık duyacağını belirtme gereğini duymasının altını çizmeliyiz.

İRAN DAHA SORUMLU DAVRANMALI

Bu sözleri üzerine Gül’e “Batı dünyasının İran’ın geliştirdiği nükleer programla atom bombası yapmak istediği konusunda ciddi kuşkuları var. Siz bu kuşkulara katılıyor musunuz?” sorusunu yönelttim ve şu yanıtı aldım:


“İran Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın üyesi olan bir ülke ve dolayısıyla nükleer enerji konularında ajanstan faydalanıyor. Ajanstan faydalanmanın karşılığı şudur: Tam bir şeffaflıkla ajansın denetimlerine gidersin. Faydalanmanın karşılığında da sorumluluk vardır. İran’ın bu sorumluluğun gereğini daha iyi yapması gerekiyor ajansla temas içinde. Daha şeffaf olmalı ki bu kuşkuları gidersin.”

Haberin Devamı

Bu sözleriyle İran’a yaptığı çağrı, Cumhurbaşkanı’nın Tahran’daki rejimin tutumunu yetersiz gördüğünün açık bir ifadesi.


Belki daha ilginci, Gül’ün şu sözleriyle İran’a nükleer konuda Saddam Hüseyin hatırlatmasını yapması: “Irak’ta nükleer silah yoktu, kimyasal silah da yoktu. Ama Saddam kendisinde nükleer silah varmış pozu verdi, bütün etrafa bir korku vermek ve kendisini farklı göstermek için. Bunu bilmiyor muydu Irak’ı vuranlar? Biliyorlardı, ama onlar da buna oynadılar. Kendilerine gerekçe, mazeret çıkardılar. Onun için nükleerle oynamak tehlikelidir.”

İSRAİL İLİŞKİSİ DE SAĞLAM OLMALI

İran konusunda olduğu gibi Cumhurbaşkanı’nın yine farklı bir tonda konuştuğu bir başka başlık İsrail ile ilişkiler. Uçaktaki sohbette hükümetin İsrail karşısında tutumunu sertleştirdiği hatırlatıldığında, Gül aynen şunları söyledi: “Geçenlerde söyledim, işin özü sağlam bir şekilde duruyor. Önemli olan o... Türkiye’nin İsrail ile de, diğer Müslüman ülkelerle de ilişkileri sağlam olacak ki, barış sürecine katkısı devam etsin. O açıdan ilişkilerin özünde bir şey yok. Bu demek değil ki haksızlıkları, yanlışlar da görmemezlikten gelinecek.”

Haberin Devamı


Gül’
ün bu sözleri ABD’nin Ankara’daki Büyükelçisi James Jeffrey’nin geçen hafta Radikal’den Murat Yetkin’e söylediği şu sözlerle paralellik gösteriyor: “Türkiye ile İsrail arasındaki gerilimin giderilebileceğini umuyoruz. Türkiye bölgedeki bütün taraflarla konuşmakta çok başarılı olmuştu. Ancak taraflardan biriyle diplomatik bir gerilim içine girerseniz, bütün taraflarla görüşebilme ve sorunlara çözüm arayışı içinde bulunma özelliğiniz kesintiye uğrar.”


Sonuçta dış politikada her iki başlık söz konusu olduğunda, Başbakan’ın sert tonlar taşıyan çizgisine karşılık, Cumhurbaşkanı Gül’ün daha ılımlı, daha dengeli bir hatta durduğunu söyleyebiliriz.   

Yazarın Tüm Yazıları