Gerçekten hasta mısınız?

Gazete ve dergilerin sağlık haberlerine daha çok yer ayırmaları ve internet gibi bilgi-iletişim araçlarının yaygınlaşması, sağlık bilincinin artmasını kolaylaştırmıştır.

Bundan çok değil 5-10 yıl önce karaciğerinin yerini bile karıştıranlar, bugün Hepatit B’den korunmak için aşı yaptırmanın farkına varmışlardır.

Hastalıkları ve onların belirtilerini önceden az da olsa bilmek, erken teşhis olanaklarını artırmıştır. Laboratuvar analizleri şimdi daha ucuz ve kolaydır. Bu analizlerle birkaç damla kandan veya birkaç dakikalık radyolojik araştırmadan, çok önemli hastalıklar erken dönemde tanınmaktadır. Özetle bilgi ve refah toplumu haline geldikçe, doktorların da, hastaların da işi kolaylaşmaktadır. Tüm dünyada yaşanan "erken teşhis, erken tedavi" salgınının arkasında biraz da bu iyi gelişmeler vardır.

TEŞHİS SALGININA DİKKAT!

Bu güzel fotoğrafın bir başka yüzü daha var: Teşhis salgını! Bilgi ve refah toplumu olmanın tadına varan her ülkede yaşanan marka giymek, marka yemek kadar önemli bir salgındır bu. Önemsiz sağlık problemlerini önemli hale getirmek, önemsiz şikayetleri çok önemli hastalıkların belirtileri gibi görmek ve daha sonra da onlarca test, radyolojik inceleme ve doktor muayeneleri arasında sürekli yürek çarpıntıları çekmek (üstelik çoğu kez gereksiz yere) yeni ve tedirgin edici bir gelişmedir.

SAĞLIĞINIZLA İLGİLENİN AMA...

Sağlığın yönetilebilir bir şey olduğunu bilmek ile sağlığı bir meşguliyet malzemesi yapmak ayrı şeylerdir. Düzenli sağlık riski analizlerinden geçmeyi, bu analizlerle genetik mirasınıza, yaşam tarzınıza, biyolojik ve ruhsal potansiyelinize yönelik bilgiler edinmenizi biz de öneriyoruz. Bu bilgilerin hastalıklardan koruma ve bedeninizi, ruhunuzu hastalıklılara karşı güçlendirmede size destek olacağından hiç şüphe etmiyoruz. Sağlığınızla ilgili daha çok şey öğrenin, sağlığınızla ilgili her şeye dikkat edin, ama abartıya kaçmadan... Bu dikkati yeni bir sağlık sorunu haline getirmeden!

HER BELİRTİYİ HASTALIK SAYMAYIN

Modern tıp elindeki muhteşem teşhis araçları ile vücudunuzda olup bitenleri müthiş bir duyarlılıkla çok önceden belirlese de bu laboratuvar işaretlerinin her zaman mutlaka bir hastalık işareti olmayabileceğini bilmelisiniz. Yaptırdığınız testlerde bazı bulguların tesadüfen yakalanabileceğini aklınızda tutmanız, bu tesadüfi sonuçların sizinle ömür boyu bir arada ama size hiç zarar vermeden de bulunabildiğini unutmamalısınız.

Benim de antinüklerantikoru pozitif, romatoid faktörü müspet ama herhangi bir bağışıklık sorunu olmayan, Romatoid Aktrit belirtisi taşımayan hastalarım var. Onlara kanlarında mevcut bu biyolojik işaretlerin ne anlama geldiğini anlatıyorum. Bu belirtilere karşı bilgilenmelerini tavsiye ediyorum ve sonra da bu bilgileri gereğinde hatırlatmak üzere unutmalarını öneriyorum!

DİKKAT! HASTALIK HASTASI OLMAYIN

Hastalık hastası olmak istemiyorsanız bu gereksiz teşhis salgınına kendinizi kaptırmayın. Her sorununuzun mutlaka bir hastalık işareti anlamına geleceğini sanmayın. Bazı belirtilerin (size çok önemli de gelse), vücudunuzda bu sorunu düşündürecek belirti ve bulgular mevcut değilse anlamsız ya da geleceği belirsiz biyolojik değişimlerden başka bir şey ifade etmediğini unutmayın.

Sevgili Gülse Birsel bu yeni sorunun adını pek güzel koymuş: "Çok hastayız sendromu." Bu "çok hasta olma" korkusu veya isteği(!) önümüzdeki dönemin yeni sağlık tehdidi gibi görünüyor. Bazı sağlık sorunlarına sahip olmanız görünürde sohbete değer, dikkati çekici olabilir. Ama uzun dönemde ruh sağlığınız için bir tehdit haline de gelebilir. Gülse Birsel’in bahsettiği "hastalık başlangıcı" konusuna bir başka yazımda değineceğim.

Check-up sıklığı ne olmalı?

Sağlık check-up’ı "tepeden tırnağa sağlık incelemesi" anlamına geliyor. Sağlık sorunlarını erken dönemde yakalamanın yolu, düzenli sağlık incelemelerinden geçiyor. Bu incelemeler hastalıkların tedavi edilebilir dönemde yakalanmasını sağlıyor.

Sağlık riski analizleri daha az bedensel-ruhsal hasar, daha az iş gücü kaybı ve daha verimli çalışmayı garanti ediyor. Kısacası düzenli check-up taramaları kaliteli bir hayatın ve iyi yaşlanmanın da garantisi gibi görünüyor. Özel bir sağlık sorununuz veya hastalığınız yoksa (sağlıklı biriyseniz) sağlık riski programınızın takvimini şu şekilde yapabilirsiniz:

l 20’li yaş diliminde iki kez

l 30’lu yaşlarda üç kez

l 40’lı yaş periyodunda dört kez

l 50’li yaş diliminde beş kez

l 60’ınızdan sonra yılda bir kez


Dr. Ece

HATTAT


Menopoz dönemi sinir sistemimizi etkiler mi?

Menopoz genellikle orta yaş döneminde başlayan bir süreçtir. Pek çok kadın menopoz dönemini regl periyotlarının sonlanması olarak düşünmektedir.

Menopozun yaşlanmanın getirdiği normal bir süreç olduğu unutulmamalıdır. Ancak eğer over olarak adlandırdığımız yumurtalıklar ameliyatla alınmışsa ya da başka bir nedenden dolayı hasarlanmışsa (radyoterapi gibi) erken yaşlarda da menopoz tablosu gelişebilmektedir. Menopoz döneminde östrojen hormonu dediğimiz hormon vücutta azalmaktadır. Tamamiyle fizyolojik yani normal bir durum olan östrojen azalması, sinir sistemimiz üzerinde de etkilere yol açmaktadır.

ÖSTROJEN SİNİR SİSTEMİNİZİ NASIL ETKİLİYOR?

Sinir sistemimizde östrojeni bağlayan bölgelerin varlığı gösterilmiştir. Bu nedenle de hormon düzeyindeki düşmenin sinir sistemimizle ilgili değişikliklere yol açması sürpriz değildir.

Migren: Çok sık karşılaşılan bir baş ağrısı türüdür. Kadınlarda erkeklere göre iki kat daha sık görülür. Hastaların bir bölümü migren ataklarının regl dönemlerinde daha belirgin olduğundan yakınır. Regl dönemlerinin sonlandığı menopoz döneminin başlaması ile birlikte, migrenli hastaların büyük bölümünde baş ağrısı ataklarında azalma bekleriz. Ancak daha az sıklıkta da olsa, bazı hastalarda menopozla birlikte başlayan migren tabloları da tanımlanmaktadır.

Eğer geçirdiğiniz bir ameliyat sonrası menopoza girmişseniz (jinekolojik bir operasyon), migreninizde artış gözlenmesi olasılığının, ağrı ataklarından kurtulma ihtimalinizden daha yüksek olduğu bildirilmektedir.

İnme (Felç): Koroner kalp hastalığı ve kanserden sonra üçüncü ölüm nedeni inmelerdir. Beyinde oluşan tıkanma ya da kanamalar bu duruma yol açar. Östrojen kadınlarda damar hastalıklarından koruyucu bir rol oynamakta, damar sertliği (ateroskleroz) gelişimini azaltmaktadır. Menopoz döneminde azalan östrojenle birlikte inme riski de artış göstermektedir.

Menopoz döneminde uygulanacak hormon tedavilerinin, inmeden korunma üzerine olumlu etkileri olup olmadığı konusundaki çalışmaların sonuçları ise halen tartışmalıdır.

Sara hastalığı (Epilepsi): Nöbet geçirme ile karakterize olan bu hastalık kadınlarda ve erkeklerde benzer sıklıkta görülür. Menopoz öncesi epilepsi hastası olan bayanlarda menopoz sonrası ne olacağını kestirmek zordur. Nöbetler azalabilir, aynı kalabilir ya da artış gösterebilir.

Prof. Dr. Ayşe ALTINTAŞ

DİYET GÜNLÜĞÜ

Sorularınız için:

manager@yasasinhayat.org

Tel: (0212) 236 73 00

Ev hanımı sendromu

İki yıldır ev hanımıyım, evde oturduğum süreç boyunca 10 kilo aldım. Evde geçirdiğim her saatte sürekli bir şeyler pişirip yiyorum. Bunu engellemek için ne yapmalıyım?

Çalışma hayatının ardından evde geçirdiğiniz vakitlerin artması, kilo alımının nedeni olabilir. Her gün işe gidip gelirken, işyerinde vücudunuzun alışmış olduğu ve bazal metabolizma hızınızı etkileyen bir fiziksel aktivite vardı. Öncellikle bu alışkanlığın hareketlerinizin daha sınırlı olduğu ev ortamı ile değişmesi kilo aldırabilir. Bunun yanı sıra çalışma saatlerinin düzenli olması ister istemez öğün saatlerinizi de düzene sokmuştur. Evde geçirdiğiniz zaman içinde öğün saatleriniz genellikle geniş bir kahvaltı, her zaman atlanan bir öğle yemeği ve mükellef bir akşam yemeği haline gelmeye başladıysa işiniz zor.

Öğünler arası enerji dağılımının dengesiz olması besin seçimlerinizi de tek tip haline getirmeye başlayacaktır. Daha çok karbonhidrat ve yağ ağırlıklı, protein alımı sınırlanmış bir beslenme alışkanlığı... İşte bu kısırdöngüye girmemek için dikkat etmeniz gerekenler:

- Sık sık bir şeyler pişirip yiyorsanız, light tarifleri de denemeye başlayın.

- Öğleden sonra çay saatlerinizi hafifletin, peynir-simit ikilisini bol çiğ sebze ile desteklediğinizde daha kısa sürede doyduğunuzu hissedeceksiniz.

- Pişirdiğiniz yemeklerin tadına bakarken hep çay kaşığı ile tatmaya çalışın.

- Bir gün öncesinden mutfağınızda kalan kek, poğaça, pasta gibi yiyecekleri dağıtmaya çalışın.

- Evde geçirdiğiniz vaktin bir kısmını açık hava yürüyüşleri ile çeşitlendirin.

Diyetisyen Nilüfer BAYRAM

Spor şart mı?

Oğlumun yediklerine dikkat etmeye çalışıyorum. Spor yapması için uğraşıyorum, ama bir türlü beni dinlemiyor. Spor yapması şart mı?

Tabii ki spor yaparsa daha sağlıklı bir hayatı olacaktır. Ama bunun için onu zorlamak yerine aktiviteyi biraz eğlenceli haline getirmeli ve neden spor yapması gerektiğini ona açıklamalısınız.

Aşağıdaki satırları birlikte okumanızda fayda var: Spor;

n Kalp ve solunum fonksiyonlarını güçlendirir

n Kalp kasına kan gidişini artırır

n Kas gücü ve esnekliği artırır

n Çocuklarda büyüme faktörünün salgılanmasına yardımcı olur

n Dikkat yeteneğini artırır

n Ruhsal durumu olumlu yönde etkiler

n İştahın düzelmesine yardımcı olur

n Kaliteli uykuyu artırır

n Osteoporoz riskini azaltır

n Kilo kontrolünü kolaylaştırır

n İyi kolesterolün artmasını sağlar

n Daha sıkı ve sağlıklı vücut görünümünü sağlar

n Mutluluk verir

Diyetisyen Güneş AYIR

Dr. Ayşe ALTINTAŞaaltintaş@yasasinhayat.org

Dr. Evren ALTINELealtinel@yasasinhayat.org

Dr. Ece HATTATehatta@yasasinhayat.org

---------------------------------------------------------

Dyt. Güneş AYIRgunesayir@yasasinhayat.org

Dyt. Müge ARSLANmarslan@yasasinhayat.org

Dyt. Nilüfer BAYRAMniluferinceis@yasasinhayat.org

Dyt. Tuğçe ALTANtaltan@yasasinhayat.org

----------------------------------------------------------

Egzersiz Uz. Özcan KIZILTAŞozcankiziltas@yasasinhayat.org
Yazarın Tüm Yazıları