Friedrich Nietzsche ile mülakat

BUGÜN klâsikler arasında sayılan, (Herkes için ve Hiçkimse için bir Kitap dediğiniz) “Böyle Buyurdu Zerdüşt”ü, Rapallo’da on günde yazdınız.

Kitabınız hiç tutulmadı ve sadece kırk adet basıldı. Bunlar da yakın arkadaşlarınız tarafından nezaketen satın alındılar... Felsefeyi, asıl öldükten sonra etkilediniz. Bazı siyasetçilerce Hitler’i beslemekle bile suçlandınız. Son günlerde bakıyorum da haklı çıkıyorsunuz galiba. “Böyle seçim olmaz olsun” demek geliyor içimden. Ben bu düzeysizliğin içinden mutlaka birini seçmek zorunda mıyım? Seçim, ortada seçenek varsa yapılabilir...
Nietzsche: İnsanların tarih boyunca farkına vardıkları aşılmaz zorunluluk, bu zorunluluğun ne aşılmaz ne de zorunlu olduğudur... İnsan yığınlarının davranış biçimlerini önceden kestirmek için, onların güç bir durumdan kendilerini kurtarmak için hiçbir zaman çok önemli bir çaba göstermediklerini kabul etmek gerekir.
Hürriyet: Ama bu gidiş, gidiş değil!
Nietzsche: Kendi alevlerinizde yanmaya hazır olmalısınız: Önce kül olmadan kendinizi nasıl yenileyebilirsiniz? Gerçekten kül olmadan kendinizi nasıl yenileyebilirsiniz?
Hürriyet: Yalan söylemek sıradan bir iş oldu... Yükselmek için, herkes birbirinin sırtına basıyor. Sonra, nedir bu kadar karşılıklı nefret, düşmanlık?
Nietzsche: Bütün yargılayanların gözünden bir cellat bakar. Kanmışlıklar, hakikat düşmanları olarak, yalanlardan daha tehlikelidir. İnsan ağaca benzer. Ne kadar yükseğe ve aydınlığa çıkmak isterse, o kadar kök salar yere; aşağılara, karanlığa, derinlere kötülüğe... Unutma: Bir düşmanla savaşarak yaşayan kişinin, düşmanını hayatta bırakmakta çıkarı vardır.
Hürriyet: Hepsi halka hizmet için yanıp tutuştuğunu söylüyor ama! Dinlemekten sıkıldık artık.
Nietzsche: Tüm idealistler, hizmet ettikleri davaların, her şeyden önce dünyanın tüm öteki davalarından üstün olduğunu düşünürler. Kendi davalarının biraz olsun başarılı olması için, bu davanın tüm öteki insan girişimlerine gerekli olan aynı pis kokulu gübreye açıkca ihtiyacı olduğuna inanmak da istemezler. Hakikatin temsilcisinin en az olduğu zaman, onu dile getirmenin tehlikeli olduğu zaman değil, can sıkıcı olduğu zamandır.
Hürriyet: Senelerdir, tereyağından kıl çeker gibi yapılan üniversite sınavını bile elimize yüzümüze bulaştırdık. Herkes kuşku içinde... Biz bu kadrolara nasıl memleket emanet edeceğiz?
Nietzsche: Açıkça büyük amaçlar tasarlayan ve daha sonra bu amaçlar için oldukça yetersiz olduğunu gizlice kavrayıveren kimse, çoğu zaman bu amaçlardan vazgeçecek kadar güçlü de değildir. İşte o zaman ikiyüzlülük kaçınılmazdır. Üniversite sınavına gelince: Kuşku değil, kesinliktir insanı deli eden...
Hürriyet: Sizin “sürü, kendini feda ederek üst insanı belirleyecektir” diye bir görüşünüz var. “Sadece güçlü insanların egemenliğinde, sürü olarak nitelediğiniz çoğunlukla ve ancak bu tip insanlıkta ilerlemenin mümkün olabileceğine”, gerçekten inanmamızı mı istiyorsunuz?
Nietzsche: Ben diyeceğimi dedim! Üstünden de bir asırdan fazla geçti. Orası sizin bileceğiniz iş. Zayıf belleğinizin faydalı tarafı, (birilerinin) aynı şeylerden bir çok kez, ilk kez gibi istifade edebilmesine fırsat veriyor olmasıdır.
Hürriyet: Son olarak şunu da sormalıyım: Herkes İzmirli’ye kendini şirin göstermeye, kendini sevdirmeye çalışıyor. Siz ne dersiniz?
Nietzsche: İşte buna özellikle dikkat edin! Sevilmiş olma isteği, kendini beğenmişliklerin en büyüğüdür.
Yazarın Tüm Yazıları