Fransız Büyükelçiliği’ne mektubumdur

1989 Kadıköy doğumluyum ve Fransız Koleji mezunuyum.

Halen Robert Schuman Üniversitesi Administration Economique et Social bölümüne kayıtlı öğrenciyim. Strasbourg’da ikamet ediyorum.

THY’ın 18.09.2008 tarihli uçağı ile Strasbourg’a geldim. Gümrükte, elimde notebook çantam, el bağajım, el çantam ve bir adet free shop torbası ile girdim.

Kontrol sahasında yolcuların bir kısmının bavul, çanta ve eşyalarının elektronik cihazdan geçirildiğini, kontrol edildiğini ve bir kısmının açılarak incelendiğini gördüm.Bir kısım yolcunun eşya araması ise cihazsız şekilde yapılmakta idi.

Sıram geldiğinde, görevli gümrük memurunun suali üzerine Robert Schuman Üniversitesi’nde okuduğumu söyledim. Görevlilerden biri bana ticari bir eşyam olup olmadığını sordu; ben de herkes gibi freeshoptan aldıklarımı gösterdim. Sonraki aşamada el çantamı açmamı istediler. El çantamı iyice aradılar, hatta dikiş aralarını incelediler.

İstekleri üzerine bavulumu açtım. Gümrük memuru, aramasını son derece özensiz ve asabi bir şekilde yapıyordu. Gümrük memurunun, aramasını çıplak elle sürdürmesi üzerine, kendisine; diğer tüm görevlilerin eldiven kullandıklarını, bu şekilde arama yapmasının uygun olmadığını belirttim.

Bu haklı müdahalem üzerine, sertleşen bir tavırla, gümrük memuru yanında bir diğer memurla birlikte, beni hemen hemen 2 m2’lik kapalı bir odaya soktu. Giderek sertleşen ve aşağılayan bir ifade şekli ve tutum ile eşyalarımı eldiven kullanmamakta direnerek, didik-didik ederek, sözde aramalarını sürdürdüler.

DİKİŞLERE KADAR ARAMA

Daha sonra el bagajamı aradılar ve içinde yeni aldığım üzerinde fiyatı bulunmayan bir pantalon vardı. Dikişlerini, ceplerini aradılar. Bana bu kaç para diye sordular. Ben de 50 dolar dedim. Bana bu yaklaşık 40 Euro eder dediler. Daha sonra büyük bavulumu da açtılar ve dağıttılar, ben de bunu dağıttınız siz toplarsınız, benim bunu toplamam çok zor dedim. Problem yok, toplarız dediler.

Bu arada elinde eldiven olan memur bana burada kalacak mısın, dedi. Ben de üç sene okuduktan sonra ülkeme döneceğimi söyledim.

Bana manidar bir şekilde üç sene mi diye sordu. Ben de evet dedim. Devam edecek misin, dedi; ben de bilmiyorum, dedim. Elinde eldiven olmayan ve ağzında diş teli bulunan bavullarımı arayan memur oturma iznimi sordu; ben de alacağımı söyledim. Diğer memur daha ilk senesi yoktur, dedi. Sonra kahverengi Burberry marka kahverengi kazağımı dikişlerine kadar inceledi ve bu bavuldakiler ve bu yeni mi, dedi. Hayır, dedim.

Bavulumda iç çamaşırlarımın olduğu şeffaf bir torba vardı, ona bakarken ben de, benim iç çamaşırlarım onlar, dedim. Arama yapmayan diğer polis, onun evli ve çocuğu olduğunu söyledi. Arama yapan ağzında diş teli olan diğer memur aşağılayıcı bir ifade ve tutumla, burası Fransa modern bir ülke, Türkiye gibi değil, dedi. Orada güvenliğe önem vermiyorlar, dedi. Ben de Türkiye’nin güvenli bir ülke olduğunu, söyledim ve bir çok ülke gezdiğimi hiçbir yerde böyle bir uygulama olmadığını söyledim. Bunun üzerine, bana hoş olmayan bir uslupla "hadi bayan" dediler ve polislerden biri (ağzında tel olan) bence sen sakın burada administration okuma, kafanı değiştir, dedi. Ben de onu ben bilirim, dedim ve odadan çıkarken bana dur pasaportunu vereceğim, dedi. O arada pasaportumu denetletmek için başka bir memura verdiğini anladım. Pasaportumu tam alıp, giderken, bana "değiştir düşünceni" dedi. Ben de "What change" dedim. O da bana dönüp, sert bir uslüpla "kafanı" dedi.

Bu arada tam pasaportumu alıp çıkarken, memurlardan biri, Louis Vuitton çantamın sahte olduğunu söyledi, beni Fransa’ya taklit marka eşya sokmakla suçladı. Kendilerine cevaben söz konusu çantayı aldığım tarihi ve yeri bildirerek, bu ithamlarını da karşıladım.

TÜRKİYE AŞAĞILANDI

Kısaca, söz konusu gümrük görevlileri, gümrük kontrol noktasında eşya üzerindeki aramaların eldivenle yapılması kuralına aykırı olarak, çıplak elle, özensiz ve amacı aşar şekilde eşyalarımı aramışlar, aramanın amacı dışına çıkarak şahsımı ve Türk milletini aşağılayan ifadelerle beni sorgulamışlar, tacizkar ve hakaretamiz tutumları ile beni uzunca süre alıkoymuşlardır.

Bu memurların teşhisi yönünden her ikisinin de Afrika kökenli olduklarını ve birinin diş teli takmakta olduğunu ifade etmek isterim.

Avrupa Parlamentosu’nun ve AİHM’nin bulunduğu Strasbourg giriş gümrüğünde bana gösterilen tavır, sadece şahsımı değil kullanılan ifadelerle birlikte değerlendirildiğinde ülkemi, milletimi de aşağılayan, rencide eden bir tavır olmuştur.

İnsan haklarının korunmasında ve hayata geçirilmesinde örnek ve önder ülkelerden Fransa’da maruz kaldığım tavrın, söz konusu gümrük görevlilerinin

Şahsi tavırları olduğunu değerlendiriyor ve kendilerinin bu tutum ve davranışları sebebiyle tecziyeleri için yetkili Fransız makamları nezdinde gerekli girişimlerin yapılmasını arz ve istirham ediyorum.

Ayşe Dilara SUR

(Ayşe’nin İstanbul’daki babası Haluk Sur, kızına yapılan insan haklarına aykırı bu durumu, hem Fransız makamları, hem de Avrupa’daki ilgili kurumlar nezdinde protesto anlamında gündeme getirmek üzere ilgili idari ve hukuki girişimlere başladığını duyurmak istiyoruz.)

GÜNÜN SÖZÜ

"Toplumun hiçbir zaman, hiçbir koşulda, hiçbir pisliğe göz yummamasını istedim. Montajlarla yüklü ses kasetinin ötesinde benim dile getirdiğim gerçek Türkiye’nin eli vicdanında yöneticilere sahip olmasına yöneliktir. Şunu herkes bilsin ki maddi şeylere yan gözle bakmamak bizim en büyük erdemimizdir."

(Çankaya Belediye Başkanı

Prof.
Muzaffer Çağlayan)
Yazarın Tüm Yazıları