Fazilet de coşkuyu paylaştı

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

Dün Murat Karayalçın aradı. ‘‘Belki küçük bir ayrıntı ama ben önemsiyorum’’ diyerek söze başladı.

Dünkü yazımda Cumhuriyet Bayramı'ndan ‘‘resmi bayram’’ olarak söz etmeme takılmış.

‘‘Cumhuriyet Bayramı'nın bu yılki kutlamaları resmiyet sınırını çok aşıp, halk kutlaması haline geldi’’ diyor.

RESMİ BAYRAM

O nedenle 29 Ekim'den, ‘‘resmi bayram ’’ olarak söz edilmesinin uygun olmadığını söylüyor.

‘‘Haklısın’’ dedim.

Zaten dünkü yazımda, bu yılki kutlamaların bir tür referandum haline dönüştüğünü bunun için yazmıştım.

Ancak burada önemli bir ayrıntıya da değinmeliyim.

Cumhuriyetin 79'uncu yıl kutlamalarını sadece halkın bir bölümünün coşkusu olarak görmek de yanlış.

Ben birçok yerde Fazilet Partililer'in de bayrama büyük bir coşkuyla katıldıklarını gördüm.

İşte bu nedenle 75'inci yıl coşkusunun, siyasetin geleceği açısından çok ömnemli bir işlevi olduğunu düşünüyorum.

Bu bayram, Türk siyasetinde meşruiyet coğrafyasının neresi olduğunu kesin sınırlarla tayin etmiştir.

Ve hâlâ şov yapmakta direnen radikal bir kesimi dışında, yeni Fazilet de bu coğrafyayı inkâr etmeyen bir havada görünüyor.

Bu bayram ne yazık ki Tayyip Erdoğan açısından olumsuz geçti.

Daha önceleri serinkanlı bir politikaya yöneldiği izlenimi veren Tayyip Erdoğan, ne yazık ki son zamanlarda kendini hızla marjinal bir konuma doğru itiyor.

TOTALİTER Mİ

Cumhuriyet Bayramı'nın coşkusunu küçümseyen demeçler, radikal söylemler onun siyaset yolunu her gün biraz daha kısaltıyor.

Dikkat ediniz, siyasi yasaktan söz etmiyorum. Siyasi yasak dediğiniz şey bugün var, yarın yok.

Ama siyasette marjinal çizgiye düşmenin getirdiği zararın telafisi çok zor.

Önceki akşam Taksim Meydanı'ndaydım.

Oradaki coşkuyu görünce, yazımda işlediğim fikrin ne kadar haklı olduğunu bir kere daha anladım.

Meydanı dolduran insanların coşkusu görülmeye değerdi.

İstiklal Marşı okunurken doruğuna çıkan bu coşkudan etkilenmemek mümkün değil.

Son günlerde bazı entelektüeller, bu tür bayram kutlamalarının ancak totaliter ülkelerde görülebileceğini söylüyorlar.

Bunu söyleyenler herhalde bir 14 Temmuz'da Paris'te veya bir 4 Temmuz'da Washington'da bulunmamışlar.

Özellikle Amerika'daki bayrak selinin içine düşmemişler.

Ortak ruhu olan toplumlar zafer günlerini böyle kutlarlar.

Bunun totaliteri, demokratı, resmisi, gayri resmisi olmaz.

MARAZİ ENTELİJENSİYA

Böyle düşünce biçimi ancak bir bölüm Türk aydınına musallat olan marazi bir eksantriklik kompleksinin ürünü olabilir.

Taksim'deki geceyle ilgili bir eleştirim var.

Müthiş bir Dokuzuncu Senfoni, ardından bir Onuncu Yıl Marşı söylendi.

Duygunun doruğa çıktığı an ise Türkiye'nin her yerinde aynı dakikada başlayan İstiklal Marşı'ydı.

Bu marşın hemen ardından insan müthiş bir kreşendo bekliyor.

O kreşendo da, çok kuvvetli bir havai fişek gösterisi olabilirdi.

Ama nerede...

Devletin kendini asıl göstermesi gereken anda ya pintilik ya da başka bir şey, doruğuna çıkmış duyguları sabote etmeye başladı.

Havai fişekten çok mantar veya çatapata benzeyen bir gösteri izledik.

Güçsüz bir fişek, ardından neredeyse 30 saniye boşluk.

Ve insanı deli eden bir eksiklik duygusu.

Gecenin psikolojik yönetimi işte o an duvara tosladı.

Parasızlık mı? Zannetmiyorum. İstenseydi, Hürriyet veya herhangi bir şirket bunu finanse edebilirdi.

ÖNEMLİ OLAN

Bir cumhuriyet zeplinine milyonlarca dolar harcayan Koç Grubu, yarım saat süren bir havai fişek gösterisi yapabilirdi.

Ama insanlar yine de iyi niyetliydi.

Meydandan ayrılırken, Prof. Aysel Ekşi, ‘‘Benim için bunlar hiç önemli değil. Önemli olan bu çoşkuydu. Benim için en muazzam havai fişek oydu’’ diyor.



Yazarın Tüm Yazıları