Fatih Birol: Türkiye enerji kaynaklarını çeşitlendirmeli

OECD Uluslararası Enerji Ajansı’nın baş ekonomisti Fatih Birol haklı çıktı.

Geçen yıl yine Davos’taki görüşmemizde, Türkiye’nin belli bir yakıta ve belli bir kaynağa bağlı kalmasının tehlikelerine işaret etmişti.

Rusya’ya fazla bağımlı olmamamız gerektiğini özellikle vurgulamıştı.

Rusya’nın Ukrayna’nın doğal gazını kesmesiyle ortaya çıktı ki Birol haklı.

Fatih Birol ile Davos’ta iki toplantı arası yine bir araya geldik.

Bir yıl arayla OECD Enerji Ajansı baş ekonomistinin hayatında olumlu gelişmeler olmuş.

Türkiye Cumhuriyeti’nden "üstün hizmet" nişanı almış.

Halen yaşamakta olduğu Fransa’dan "şövalye nişanı", üniversite eğitimini tamamladığı Avusturya’dan ise "altın hizmet" madalyasıyla ödüllendirmiş.

Peşpeşe üç önemli ödül.

Birol ile görüşmemize dönersek "Uluslararası Enerji Ajansı olarak tek yakıta bağlı kalmamak gerektiğinin üzerinde önemle duruyoruz" diyor.

Rusya örneğini yineleyerek özetle şunları söylüyor:

"Türkiye doğal gaz ihtiyacının yüzde 60’ını Rusya’dan temin ediyor. Üstelik tekel şirket durumundaki Gazprom’dan alıyor. Hem bir ülkeye, hem o ülkenin tekel durumundaki tek şirketine bağımlı olmak riskli. Rusya’da Gazprom gibi birkaç enerji şirketi olsaydı Türkiye gaz alımını çeşitlendirebilirdi. Ama olmadığına göre sadece Gazprom’a bağımlı."

Fatih Birol’a göre Ukrayna’nın başına gelenler enerji sektörüyle ilgili olanların aklını başına getirmiş.

Bu yüzden olsa gerek Birol’un da katıldığı Davos’taki enerji toplantılarının pek çoğu "enerji güvenliği" meselesiyle ilgili.

Kavram "insanların enerji ihtiyaçlarına yönelik her hangi bir tehdidin olmaması" anlamında kullanılıyor.

Davos’ta yapılan senaryolar arasında terör örgütleri petrol tesislerine saldırırlarsa ne olur sorusuna da cevap aranmış.

Birol’a göre, önde gelen petrol şirketlerinin CEO’ları da güvenlik meselesinde kaygılı.

Çünkü dünyada petrol ve gaz üretimi bundan böyle beş ya da altı ülkede gerçekleşecek.

Birol bunları Suudi Arabistan, İran, Irak, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Rusya ve Venezüella olarak sayıyor.

Kuzey Denizi, ABD, Norveç’te üretim düşüşe geçmiş durumda.

Bir yandan da Çin ve Hindistan nedeniyle tüketim artıyor.

"Arz düşük, talep fazlasıyla önümüzdeki yıllarda enerjiyle dış politika daha fazla iç içe geçecek diye tahmin ediyoruz."

Fatih Birol açıkça söylemese de söylediklerinden bazı ülkelerin petrolü bir "şantaj" unsuru yapacağı anlaşılıyor. Nükleer silahlar konusunda üzerine fazla gelinirse petrolü keseceğini ima eden İran gibi.

Ya da Ukrayna seçimlerinden hoşnut kalmayan Rusya’nın müsait bir zamanı kollaması gibi.

Petrol gibi dünya doğal gaz rezervlerinin yüzde 50’si kadarı Rusya ve İran’da.

Türkiye ne yapacak

FATİH Birol’
a göre Türkiye enerji fakiri bir ülke.

Bu yüzden enerji konusunda gerçekçi politikalar üretmek zorunda. Sudan enerji üretme yolundaki projeler yolunda gidiyor ama yetersiz.

Yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili daha fazla adım atılması gerekir. Rüzgar, güneş, bio yakıtlar gibi.

Fatih Birol geçen yılki konuşmamızda değindiği gibi belli şartlar yerine getirildiği takdirde nükleer enerji kullanılabileceği görüşünde.

Belli şartlar dediği, finansmanın ekonomik dengeleri sarsmaması, nükleer santral seçiminde kamuoyunun görüşüne başvurulması gibi şeyler.

Davos’taki enerji toplantılarında nükleer eğilimi ağır basmış.

"Ancak" diyor Birol "nükleerden de önemli enerjiyi verimli kullanmak".

Türkiye’de bio yakıt denemeleri mısır ile başlamış.

Brezilya’nın şekerkamışından elde ettiği ve ulaştırma sektöründe kullandığı enerjinin yüzde 40’ını sağladığı bio yakıt Davos toplantılarında "başarı öyküsü" olarak anlatılmış.

Rusya’nın 2025 senaryolarında neler var?

BU
yıl Davos’ta 2025 senaryoları pek gözdeydi.

Çin, Hindistan ve Rusya için yapıldı bu senaryolar.

Komşumuz olduğu için ve yukarıdaki enerji konusuyla ilintili olduğu için önce Rusya’nın 2025 senaryolarına değineceğim.

Çin ve Hindistan daha sonra.

Cumartesi günü, sabahın erken saatlerinde dinlediğim üç senaryo Rusya’nın yasalara saygılı yönetişimi benimseyip benimsemeyeceği ve ekonomisini enerjiden farklı sektörlere yayıp yaymayacağı sorularını temel almış.

BİRİNCİ SENARYO: UZUN YÜRÜYÜŞ

Bu senaryoda Rusya, doğal kaynaklarına bağımlı.

Petrolde alt yapı yatırımları yapan ılımlı muhafazakar liderler yasalara saygıda zorlanıyorlar.

Enerji dışındaki sektörlerde Rusya’nın rekabet gücü zayıf kalıyor.

Petrol geliri nedeniyle güçlenen orta sınıf devletin kamu ve ekonomik hayattaki baskısından giderek daha fazla rahatsızlık duyuyor.

İKİNCİ SENARYO: PETROLÜN LANETİ

Bu senaryoda, Rusya yine doğal kaynaklarına bağımlı.

Dünyadaki yüksek petrol fiyatları ve giderek artan talep nedeniyle alt yapıya yatırım, reformlar fazla önemsenmemiş.

Yolsuzlukların yanı sıra etnik gerilim de artışta.

Yetersiz yatırımlar nedeniyle petrol üretimi etkileniyor, dolayısıyla ekonomi zorlanıyor.

Devletin enerji sektörü üzerindeki baskısı artıyor.

Uluslararası finans kuruluşlarının el uzatması da Rusya’yı kargaşadan kurtarmıyor. Rusya giderek dünyadan izole oluyor.

ÜÇÜNCÜ SENARYO: RÖNESANS

Rusya demokratik kurallara göre 2008 yılında seçilmiş lideri sayesinde reformlarını başarıyla tamamlıyor.

Bunlar Rusya’nın ekonomik, politik ve toplumsal hayatını canlandırıyor.

Yolsuzlukların önü kesiliyor ve devlete güven ekonomide verimliliği artırıyor.

Orta sınıfın güçlenmesi sivil toplumu da güçlendiriyor.

Rusya AB ile iyi ilişkiler içersinde. Orta Asya’nın ve Avrasya’nın kalkınma lokomotifi.

Hatta Çin ile ABD arasında dengeyi sağlayabilecek tek güç olma yolunda.

Üç senaryo böyle.

Ancak dinleyiciler arasında senaryolara itiraz edenler oluyor ki bunlardan bir tanesi Coca Cola’nın CEO’su Neville İsdell.

Senoryoların Rus tüketiciyi göz ardı ettiğini, Rusların internet çağında dışarıya açıldıklarını ve giderek daha fazla seyahat ettiklerini dolayısıyla Rusya’nın bir daha asla içine kapanmayacağını söylüyor Neville İsdell.
Yazarın Tüm Yazıları