Fatih Altaylı: Enis Öksüz 14 milyar doların peşine düşsün

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

ULAŞTIRMA Bakanı Enis Öksüz eğer devletin cebine para sokmak ve bazılarının haksız kazanç elde etmesini engellemek istiyorsa, işe Telekom'un satışını geciktirmekle değil, Turkcell ve Telsim'le yapılmış olan GSM lisans sözleşmelerinin gereğini uygulamakla başlasın.

Çünkü Turkcell ve Telsim'in sözleşmelerinde 500'er milyon dolara devredilen lisans haklarının 400 bin aboneyi kapsadığı ve abone sayısı 400 bini geçince yeniden bir ihale yapılacağı yazıyor.

Bu şu demek:

500 milyon dolar 400 bin abonenin kullanacağı kadar frekansın bedelidir.

Bu da şu anlama gelir:

Her 400 bin abone 500 milyon dolardır.

Buradan çıkacak sonuç da şu olur:

Turkcell eğer bugün 8 milyon aboneye sahipse bunun için devlete 8 milyon bölü 400 bin çarpı 500 milyon dolar ödemelidir.

O da 10 milyar dolar eder. Ki, son derece makul bir rakamdır.

Eğer Turkcell bugün 18 milyar dolar bir piyasa değerine sahipse, sabit yatırımı 3.5 milyar dolarsa, 5 yılda 14.5 milyar dolar bir artı kıymet elde etmişse, bunun 10 milyarını devlete vermesi ve yıllık 1 milyar dolar gibi ‘‘cüzi’’ bir kazançla yetinmesi normaldir.

Aynı hesap Telsim için de geçerlidir ve oradan da abone sayısına paralel olarak 4 milyar dolar daha alınması zaruridir. Bu iki firmanın bu parayı seve seve hemen vermesi gerekir.

Çünkü bu hakkı ihalesiz olarak kullanmış olmak bile yeterince bir avantajdır.

Enis Öksüz eğer bu işin peşine düşerse, Telekom'un satışındaki zaman kaybından kaynaklanan değer kaybını fazlasıyla kapatabilir.

MGK toplantıları Taksim Meydanı'nda yapılsın!

MİT Müsteşarı'nın konuşmasını ilk eleştirenim. Ancak bu konuşmanın içeriğini değil, konuşmasını eleştirdiğimi ve içerikle ilgili haklarımı saklı tuttuğumu yazmıştım.

Çünkü siyasi konularda aslen bir bürokrat olan askeri yetkililerin konuşmasını eleştirenlerin, bir başka bürokratın konuşmasını desteklemelerini doğru bulmamıştım.

Ancak şimdi askeri kesim de, MİT Müsteşarı'nın belirlediği gündem üzerine konuşmaya başladı.

Ben diğer bürokratlar gibi, askeri bürokratların da ‘‘ulu orta’’ konuşmasını çok doğru bulmam.

MİT Müsteşarı ile ilgili olarak yaptığım eleştiri, yani amiri olan Başbakan'a söylenmesi gerekenin basın aracılığıyla halka söylenmesine askerlerle ilgili olarak da karşıyım.

Genelkurmay da, bir fikri varsa bunu hükümete iletir.

Hükümet eğer isterse bunu kamuoyu önünde tartışır.

Hatta hükümet ‘‘Biz böyle düşünüyoruz, askerler ise böyle düşünüyor’’ da diyebilir.

Bunların üzerine içerikle ilgili iki satır yazmak istedim.

MİT Müsteşarı PKK'nın televizyonunun yaptığı propagandayı kırmak için Türkiye'nin de Kürtçe televizyon yayını yapabileceğini söylemişti.

Bu sözlerde doğruluk payı var.

Nasıl ki, PKK televizyonu Medya TV yayınlarında Türkçe'ye yer veriyorsa, Türk televizyonları da Kürtçe'ye yer verebilir.

Ben bunun bölünmekle çok ilgisi olacağını zannetmiyorum.

Üstelik de uzaydan gelen bir yayını engelleyemediğimize göre, eğer bölünmek ve PKK'nın etkinliği televizyonda Kürtçe yayınla olacaksa, o yayın zaten var.

Üstelik ben, terörün en yoğun olduğu günlerde, bölgenin tek etkin gücü olan askerlerin, propaganda maksatlı olarak Kürtçe radyo yayını yaptıklarını, Kürtçe bildiriler attıklarını hatırlıyorum.

Dağdaki kandırılmış gençlere çağrılar yapılırken, bunlardan da faydalanılıyordu.

MİT Müsteşarı'nın önerdiği Kürtçe TV'nin de bundan farklı bir anlam taşımayacağını düşünüyorum.

Ayrıca da askerler ve MİT bu konuda bir fikri var ise eğer hükümetle bunu MGK toplantısında, Başbakan'ın odasında tartışsınlar.

Bizim duymamızı çok istiyorlarsa, bundan böyle MGK toplantılarını ya televizyondan canlı yayınlasınlar, ya da toplantıları Taksim Meydanı'nda yapsınlar.

Engin Noyan diye biri

ENGİN Noyan adında yeni bir ‘‘medya starı’’ türemek üzere.

Yıllarca barlarda çaldı.

Hatta bir ara bar işletti.

Sonra televizyonlara program yaptı.

Reyting alamayınca, reyting derdi olmayan cemaat kanallarına geçti.

Önce Samanyolu, şimdi de galiba Kanal 7'de.

Bir garip adamdı.

Bir aralar Hıristiyan gibiydi.

Sonra Museviliğe merak sardı.

Şimdi Müslüman.

Eşi Eser Noyan'ı bırakmış, kendisi gibi doğru yolu sonradan bulmuş bir genç kadınla beraber yaşıyormuş.

Herhalde imam nikáhı yapmıştır.

Bu Engin Noyan'ı birkaç kere görmüştüm.

Yanında şirin bir çocuk olan oğlu vardı.

Fakat Türkiye'de yaşayan, Türkiye'de çalışan bu adamın çocuğu Türkçe bilmiyordu.

Çünkü babası ve annesi çocukla hiç ama hiç Türkçe konuşmuyordu.

Ben bunu bilmediğim için çocuğa Türkçe bir şeyler sormuştum çocuk da bön bön bana bakmıştı.

Sonra birisi Engin Noyan'ın Türkleri ve Türkçe'yi çok avam bulduğunu, bu yüzden oğluna Batı kültürü vermek için sadece Almanca ve İngilizce konuşup öğrettiğini, Türk kültüründen etkilenmesini istemediğini söylemişti.

Engin Noyan şimdi çocuklarıyla Arapça mı konuşuyor doğrusu merak ediyorum!

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Türk fakirinin Amerikalı fakirden daha fakir olmasının bir nedeninin de, Türk zengininin de Amerikalı zenginden daha fakir olması olduğunu anlayabildiğimiz zaman.

Yazarın Tüm Yazıları