‘Eylülde gel’ dedik hemen geldiler

İstanbul’un müzikal manada gayet bereketli bir eylül yaşayacağı kesin. Güzide bir ses “Eylül’de gel” buyurmuş, pek çok güzel insan da bu davete, “Olur abi geliriz” demiş sanki.

Haberin Devamı

Jethro Tull’un ilk İstanbul konserini hatırlayanlara en iyimser tabirle ‘genç irisi’, ‘orta yaşlı’ veya “Aaaa yaşını göstermiyorsun hiç” diyebiliyoruz artık.
Yanılmıyorsam 1990 yazıydı.
Önce biletlerin satışa çıktığı AKM’nin, daha sonra Açıkhava Tiyatrosu’ndaki konserlerin önünde uzun kuyruklar oluşmuştu. Ian Anderson sahneye bir hemşirenin destek verdiği tekerlekli sandalyeyle çıkmıştı (espri olarak!) filan.
Açıkhava, Jethro Tull konserleri sırasında tıka basa dolmuştu.
Biletix’te ‘Jethro Tull’s Ian Anderson’ ilanını görünce o günleri hatırladım. Ian Anderson, ‘Thick As A Brick’in ikinci bölümünü ‘Part Two’ olarak 40 yıl sonra çıkardı.
İlki kadar ilgi görmeyeceğine kesin gözüyle bakılabilir albümün. Biraz acımasız ama gerçekçi yaklaşım bu olacaktır.
Yine de eski günleri yad etmek isteyenler 10 Eylül’de Maçka dolaylarında hazır bulunacak ve Küçükçiftlik’te Anderson dinlemek isteyecektir.
Peki ya ben? Hiç sanmıyorum...
8 Eylül çok gecikmiş bir randevu için ayrılmış vaziyette. Red Hot Chili Peppers, yıllardır ‘geliyorlar - gelmiyorlar’ muhabbeti yapılan gruplardan.
Nihayet abileri İstanbul’da yakalamış olacağız.
Bakmayın “Yaav, eski halleri iyiydi... Yaaav son albümler biraz tıraş olmadı mı?” muhabbetlerine.
Gönül elbette bir 10 yıl, 15 yıl önce seyretmek isterdi, orası doğru.
Fakat zaman içinde yolculuk imkanı biz yaşarken olur mu, olmaz mı belli değil.
Bu sebepten 8 Eylül’de RHCP’yi kıstırıp canlı izlemekte sayısız fayda var.
Eylül konserleri içinde kaçırmayacağıma emin olduğum üç-dört konserden biri.
Leonard Cohen’i artık turneye çıkmayacağını/çıkamayacağını düşündüğümüz bir dönemde, biraz da kazıkçı muhasebecisi sayesinde dinledik geçen yıllarda.
Cohen için, “Bir daha nereden gelecek İstanbul’a” diyenlerdendim o günlerde konsere gidenlerin büyük bölümü gibi.
Usta yine çıkıp geliyor işte...
19 Eylül’de Ülker Sports Arena’da olmak için elimden geleni ardıma koymayacağım kesin.
Son albümü ‘Old Ideas’ ile sevdiğimiz Cohen şarkılarına yenilerini de ekledi bu büyük adam.
Geçen sefer ikinci gece gidemediğim için ‘Chelsea Hotel No. 2’yi dinleyememiştim; bu konserden tek dileğim ‘Chelsea Hotel No. 2’yi çalması olacak.
Arena kapısında sabahlayabilirim, o derece beklemedeyim.

Haberin Devamı

BÜTÇEYİ YORAR AMA  HAK EDER

Haberin Devamı

Bir ‘son dakika festivali’ olarak devreye giren ‘Eksen On Fair’ de bahsedilmesi gereken hadiselerden...
15 Eylül’de Küçükçiftlik’e gelenler müzik ve ‘diğer güzel şeyler’ ile beslenme imkanına kavuşacak.
Sahnedeki güzellikler, efsane mertebesine erişmiş The Stranglers ve yakın dönemin parlak ekiplerinden Bombay Bicycle Club.
Belle & Sebastian’ın DJ-set’i de sevenlerinin yüreğine bir nebze su serpecektir.
Plak tezgahları gibi ‘diğer güzel şeyler’ de, favori istasyonumuz Radyo Eksen’in adına yaraşır düzeyde olacaktır; sıkıntı yaşayacağımızı sanmıyorum bu hususta!
The Stranglers’ı hiç canlı izleyememiş biri olarak mesudum, bu bile yeterli motivasyonu sağlar benim açımdan.
14 Eylül’de yine Küçükçiftlik, yine Küçükçiftlik... Stevie Wonder’a pek çok şey için gidilebilir ancak ‘Master Blaster’ dinlemek ümidi bile yeter.
19 Eylül’de Leonard Cohen’le çakışmasına çok üzüldüğüm Dead Can Dance konseri var.
21 Eylül’de de büyük ihtimal Beirut konserinde olurum.
Bütçeyi ve bünyeyi yoracağı kesin ama hepsinin parayı ve yorgunluğu hak edecek konserler olacağını düşünüyorum.

Yazarın Tüm Yazıları