Ertuğrul Özkök: Bir bakan, eşi ve kızı

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

O anki duygularımı daha iyi aktarabilmem için, önceki akşam karşılaştığım fotoğrafı ayrıntıları ile aktarmalıyım.

Bodrum'un önde gelen tatil köylerinden birindeyiz.

Güneş batmış, hafif rüzgárlı bir hava var.

Torba açıklarındaki gökyüzünde, hilal şeklindeki Ay'ın önüne bir yıldız gelmiş.

MHP'li Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu ile sohbet ediyoruz.

Anadolulu tipik bir öğretim üyesi.

İngiliz atlarına meraklıymış.

* * *

Karşısında ise eşi oturuyor.

Eşi Hataylıymış.

Mirzaoğlu, ‘‘Eşim yörüktür. Yörük kızı almanın çok faydasını gördüm. İşimiz icabı çok yer değiştirdik. Her defasında evin taşınması işini o yüklendi’’ diyor.

Bakan'ın eşi ilkokul öğretmeniymiş.

Anadolu'nun her yerinde rastlanan bir cumhuriyet öğretmeni.

Saçı açık. Dizine kadar uzanan bir şort giymiş.

Üzerinde siyah bir tişört var.

Büyük kızları Bilkent Üniversitesi'nde okuyormuş.

Bilgisayar mühendisi olacakmış.

* * *

Biraz sonra kızları yanımıza geldiğinde hiç beklemediğim bir görüntü ile karşılaşıyorum.

Bakan'ın kızının başı örtülü.

Üzerinde bir pantolon ve dizlerine kadar uzanan bir ceket var.

Yüzlerce tişörtlü kadın ve genç kız arasında hemen dikkati çekiyor.

Başı örtülü annelerin kızlarının da örtülü olmasına alışığız da, bunun tersi nedense pek rastlanan bir durum değildir.

Burada durum farklı.

Annenin başı örtülü olmadığına göre, ailenin kızlarına bir baskı yapmış olması söz konusu değil.

Bakan'ın eşi anlatıyor:

‘‘Kararı kendi kendine aldı. Biz aksi yönde telkinde bulunduk. Ama bizi dinlemedi. Bu durumda onun kararına saygı göstermekten başka yapacağımız bir şey olamaz.’’

İnsan anne ve babasına rağmen örtünme kararı alan bir genç kızda, ister istemez militan bir karakter bekliyor.

Ama tam aksine...

Karşımızda son derece sempatik, güleryüzlü, içten, samimi bir genç kız duruyor.

Yanımıza gelip elimizi sıkıyor. Hatırımızı soruyor.

Gözlerinin içi gülüyor.

Bilkent'te tam anlamıyla bir özgürlük ortamında okuduklarını söylüyor.

Ne yüzünde, ne davranışlarında ne de sözlerinde, devletle, rejimle sorunu olduğuna dair bir işaret var.

Belli ki, kendi içinde dengesini kurmuş, kendisiyle ve çevresiyle barışık bir insan.

İşte size Türkiye'nin türban sorununun bir başka yüzü.

* * *

Bu genç kızın üniversiteye girmesini engelleseniz ne olur?

Büyük bir ihtimalle hem onu, hem de ona aksi yönde davranış tavsiye eden anne babasını kaybedersiniz.

Babası siyasetçi.

Ama onun türbanının siyasi sembolizmle bir alakası olduğunu sanmıyorum.

O televizyonda gördüğümüz suratı tekallüs etmiş, her ifadesine nefret ve kavga oturmuş militan karakterli türbanlı kızlarla bir ilgisi bulunduğunu da sanmıyorum.

Baba milliyetçi bir partinin bakanı.

Anne bir cumhuriyet öğretmeni.

Kızları türbanı seçmiş bir genç kız.

Bir Türk ailesi...

Bilkent Üniversitesi bu genç kızı kaybetmemiş, kazanmış. Okulundan gururla söz ediyor.

* * *

Önceki gün Bodrum'da bir tatil köyünde gördüğüm bu fotoğrafı iyi okumaya çalışıyorum.

Acaba bir takım siyasiler ellerini dinden, dini siyasetin içinden çekseler türban sorunumuz kalır mıydı?

Acaba belli bir yaşta kendi seçimini yapmış samimi genç kızları bu seçimleriyle baş başa bıraksak, günü geldiğinde aynı özgür iradeleriyle başka seçimler de yapabilirler mi?

İyi düşünmek lazım.



Yazarın Tüm Yazıları