Ergenekoncu ve Denktaşçıyım

"BEN de Ergenekoncuyum" diyor avukat Fuat Veziroğlu... Kendisi Lefkoşa’da oturur. 1970-85 yılları arasında siyasette bulunmuş, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı yapmıştır. Veziroğlu, "Suçumu bugünkü yazımda itiraf etmiş bulunuyor, bu yazımı size gönderiyorum" diyor. Yazı şöyle:

Haberin Devamı

"Bizim fırıldağın ceridesi Kuzey Kıbrıs’ta da Ergenekon nedeniyle tutuklamalar olacağını yazdı ya... O günden beri yüreğim ağzımda. Tetik üstündeyim. Her an beni de götürebilirler. Çünkü ben de Ergenekoncuyum. İtiraf ediyorum. Atatürkçüyüm, Ergenekoncuyum, suçluyum. Nedenini sorarsanız, ben de tıpkı Ergenekon gibi Orta Asya kökenliyim. Uzak atalarımın Alparslan Türkeş’le, Nihal Atsız’la akraba olmaları kuvvetle muhtemeldir. Yavruvatan, anavatanın yavru kuzusu değil mi? Anasına göre danası değil mi? Anada Ergenekon olur da yavruda olmaz mı?

Evet Ergenekoncuyum ben. Balbay gibi hükümete darbeyi hazırlıyorum. Emekli subaylar, gazeteciler, üniversite hocalarıyla birlikte komplo kurdum. Yeraltı faaliyetlerinde deneyimliyim. Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) mensubuyum. Eskiden EOKA’ya büyük darbeler vurduk. Sizin anlayacağınız darbe alışkanlığı var bende. Dahası, 1959’da, gizli bir kampta, Türk subayları nezaretinde gerilla eğitiminden geçtim. Biz adamı darbeledik mi ’tumba’ ederiz.

Ben Ergenekoncuyum, bu konuda sabıkalarım var. Hurşit Paşa dostumdur. Telefonda temaslarımız oldu. Bay Telekulak biliyor bunları. Faks mesajlarımız da oldu. Ona Kıbrıs’tan hellim gönderdim. Hellim, en büyük darbe silahıdır. Hellim paketinin arasına iki tane de atom bombası sakladım. Şener Paşa’yı tanımam, ancak ona da selam ve imzalı kitaplarımı gönderdim. Balbay’ın kitabı darbe delili olur da benimki niçin olmasın? Zaten paşalarla dostluğunuz varsa, darbecisiniz. Mesela ben Şükrü Sarışık Paşa’yı da tanırım. Bir gece bizim evde yemek yedik. Galatasaray-Arsenal final maçını birlikte izledik. Sıkı durun, o yemekte Denktaş da vardı. Yani ’komplo’nun bütün unsurları tamam. Denktaş’tan büyük Ergenekoncu ve de komplocu mu var?

Balbay, Tayyip Bey’e darbe yaparsa ben de Talat’a yaparım. Adamızın kuzeyinde Balalan Köyü var, köyün kuzeyinde de küçük bir ada. Sivri kayalardan oluşur, adı ise İşkence Adası. Darbe hazırlığını bu adada yapıyorum. Denktaş ise Yılan Adası’nda ikamet etmekte. O da Yılan Adası’nda sürdürmekte darbe faaliyetlerini.

’YES BE ANNEM’

Talat’ı tevkif edip Yassıada’ya, pardon Yılan Adası’na hapsedeceğiz. Ferdi Bey’i de belki Niyazi Komutan gibi Dr. Küçük’ün eski evine kapatırız. Ankara’nın parasını yiyip doysunlar diye Barçın Ağa ile Seylani Ağa’yı Metris Cezaevi’ne postalayacağım. Tek endişem bazı ’derin devlet’çilerin gariban sendikacıları ’Yes Be Annem’ meydanında ayaklarından asma ihtimaldir.

İşte böyle efendim. "Ben de yazdım", pardon ben de darbeciyim. Atatürkçüyüm, Denktaşçıyım. Dr. Küçük mektebinden mezunum. İkinci Sevr Muahedesi’ne (Annan Planı) karşıyım. İsmet Paşacı, Şehit Kubilaycıyım. "Şartlar tahakkuk ettiğinde ihtilal meşru hale gelir" dememiş miydi İsmet Paşa?

İtiraf ediyorum. Ergenekoncuyum, darbeciyim, düşünüyorum, yazıyorum. Atatürkçüyüm. Tayyip Bey’e karşıyım, dinci değil ’milli’ciyim, Türk’üm, doğruyum, çalışkanım, yani suçluyum. Üstelik Genelkurmay 2. Başkanı iken Cevdet Sunay’la da temasım oldu, birlikte resimlerimiz var. Madem ki paşalara merhaba demek asli suç delilidir, o halde ben de suç delili kitaplarımı, resimlerini, telefon konuşmalarımı polise teslim etmeye hazırım.

Ferman padişahınsa, dağlar bizimdir."

Avrupa’ya neden bu kadar yağış düşüyor

İSTANBUL Belediye Başkanı, TV’ye çıkmış konuşuyordu: İstanbul’un 138 günlük suyu kalmışmış... Yani diyor ki "benden söylemesi!" Oysa daha birkaç ay öncesine kadar ’Melen Çayı Projesi’yle İstanbul’un 50 yıllık su sorununu çözdüklerini söylüyorlardı.

Fakat şimdi bu ay çok sıcak olmuş da bu 50 yıllık su stoku buharlaşmış.

Bizim yöneticilerin balıklama atladıkları bir ’küresel ısınma’ bahanesi var. Tamam bir küresel ısınma var da Avrupa ülkelerine neden bu kadar yağış düşüyor, neden bizdeki gibi, oradaki kentlerin de susuzluk maskaralıkları yok. Daha birkaç hafta öncesine kadar Avrupa Kupası maçları yağmurlar altında oynanmadı mı?

C. YEŞİLYURT-ANKARA

ABD konsolosluk binasının öyküsü
'Başkomiserim Amerikalılar kapıyı açmadılar’

ABD İstanbul Başkonsolosluğu binası 93 bin m2 üzerine kurulu 120 milyon dolar harcanan bir yapı; ’Kartal Yuvası’ ya da ’ABD’nin Boğazdaki Kalesi’ olarak adlandırılıyor. Boğaza hakim... İçerden Amerikan Deniz Piyadeleri, dışardan da Türk polisi tarafından korunuyor.

Binanın yapımı Tayyip Erdoğan’ın Belediye Başkanlığı döneminde başladı. RP, o zaman Büyükşehir Belediye Meclisi’nin komisyon seçimlerinde üyeliklerinde ağırlık sağlayamıyordu. Bunun üzerine 11 ANAP’lı ile 2 DSP’li transfer edildi. Erdoğan, inşaatın planlarının Meclis’ten hemen geçmesi için yakından ilgilendi. Plan tadil işlemlerinin takip edilmesinde ANAP’dan RP’ye geçen Erhan Şenol (Eyüp), Zeki Yeşildağ (Beyoğlu) ve Nuri Yazıcı’yı (Üsküdar) bizzat görevlendirdi. ABD binasının temeli Erdoğan döneminde atıldı, Ali Müfit Gürtuna döneminde açıldı. (Bundan bir süre öne ABD’de yaşayan Engin Civan’ın kız kardeşi ile evlenen Rizeli Zeki Yeşildağ’ın abisi eski ülkücü Hasan Yeşildağ bir çek suçundan tutuklanıp Pınarhisar cezaevinde Erdoğan’a korumalık yapmıştı. Bu üç isim üçüncü dönemdir Belediye Meclisi üyesi.)

Saldırının bir başka acı yönü omuzundan vurulan genç polisin İstinye Hastanesi’nde başkomiserine yakınmasıydı: "Başkomiserim vurulduğum an yerimden kalktım, kapıyı açın diye bağırdım, duymadılar, açmadılar. Hiçbir Amerikalı da yardıma gelmedi. Orada yığıldım kaldım." Hesabını sorabilir miyiz?

’Leasing’li makine haczedilebilir mi

BİR alacakla ilgili Beyoğlu 5. İcra Müdürlüğü tarafından uygulanan haciz sırasında, borçlu şirkette bulunan finansal kiralama ile alınmış henüz borcu ödenmemiş olan makineler, haczedilerek kaldırılmıştır. Haciz memuruna, faturalar ve gerekli belgeler gösterilmiş, hatta tutanaklara makinelerin leasing’li olduğu bile yazılmıştır. Bu uygulamalar ne kadar hukukidir? Ali ATASAGUN

GÜNÜN SÖZÜ

"Her toplum, kendi yapısına uygun düzenbazlık türünü doğurur..."

(Leonardo Sciascia)

Yazarın Tüm Yazıları